1. "yaran" çok kötü bi kelime değil mi ya? komik anlıar varmış bi de ama benim anım sayılmaz buraya yazayım.

    olaydan ziyade ananemin nüfus kaydının olmamasıyla başlayan olaylar silsilesi aslında. eskiden nüfusa kayıt şimdi ki gibi değilmiş ihtiyaç oluncaya kadar başvurmuyorlarmış. ananem de okula gitmeyince gerek olmamış hiç. nüfus cüzdanı olmayınca evlenirken sadece imam nikahı kıyılmış. çocuklar olmuş, büyük teyzem okula başlayacak ama nüfusa kaydı yok çünkü annesi yok. dedemin babası gidip önce ananeme nüfus kağıdı çıkarmış sonra dedemle evlenmişler çocukların kaydı yapılmış teyzem okula başlamış. bi kaç sene sonra ananemi askerler almaya gelmiş çünkü asker kaçağı görünüyormuş. ismi unisex değil doğrudan erkek ismi olduğu için olsa gerek bir karışıklık olmuş. onu da halletmişler sonrasında askerden yeni dönen dayımı tekrar askere çağırmışlar çünkü dedem ve dedemin babası 3 dayım için ayrı ayrı nüfus kağıdı çıkarmış. askerliği yapan nüfus kağıdında ismi doğru şekliyle değil yöresel söylendiği şekliyle yazıyormuş tekrar yap derler diye onu kullanmaya devam etmişler fazladan çıkartılan nüfus kağıtlarındaki çocuklar da öldü gösterilmiş.

    *kartal kalkar dal salkar aziz nesin'in "yaşar ne yaşar ne yaşamaz"ıyla benzerliğini fark ettirince söylemeden geçemedim ananemin adı da yaşar. =)
  2. ekşi sözlükten kopyala yapıştır ile gülemedim ama ben size gerçek hikaye anlatayım;

    lise sonda dünya tatlısı, tonton, erkek bir fizik hocamız vardı. kitabı ters tutmuş, üstü başı tebeşir olmuş bir halde ders anlatıyordu. tabi sınıfta kimse dinlemiyordu hocayı.

    o kadar sıkılmıştım ki artık, kendi kendime artık yazma kısmına geçsek diyordum. dişimi sıkıp beklerken, sıkıntıdan saçma sapan şeyler düşünmeye başladım. türkçe ne garip bir harf değiştirsen, anlam nasıl değişiyor derken; hocam artık yatalım dedim.

    hocanın o gözlüklerin üstünden bana bakışını hiç unutmam. yer yarılsada içine girsem diye düşünüyorum ama nafile. kimse hiçbir şey demedi o an için, tabi ders bittikten sonra biz gülmekten yerlerdeydik.
    ozumm
  3. üniversite sınavına hazırlanırken gittiğim dersane garip bir yerdi, hocalarımız ya choppercı gibi ya gandalf gibi tiplerdi bayağı kafaydı yani ortam.

    neyse bizim matematikçi (adam ama tam bir gandalf yani süper bir herif) yarın ilginç eşya yarışması düzenleyeceğim dedi.. adam bunu her sene yapıyormuş anlatıyor böyle geçen sene birisi evinden dersaneye kadar koca tekerlek yürütmüş onu getirmiş falan.. yarın da sınıfta böyle bir yarışma yapacağım dedi tabii herkes kopuyor konuşuyor ne getirsek falan diye..

    neyse akşam eve gittim, bir aile dostumuz gelmiş, oğlu da çocukluk arkadaşım.. ikimizde bu yaşımızda halen daha oyuncakları çok severiz ve ne zaman gelseler evin karşısındaki avmye gider toyshop'a bakarız.. yine gittik işte toyshopa beraber bir şeyler bakıyoruz böyle kılıç kalkan savaşı falan yapıyoruz orada eheh sonra böyle alsam mı diye falan düşündü bunu.. az ileride bi kelepçe gördü böyle hoşuna gitti (oyuncak gibi değil ama bayağı bildiğin gerçek kelepçe) bunu alayım dedi falan neyse öyle güldük ama zerre pis bir anlamda falan değildi yani çocuğun hava topu, nerfleri, ayıcıkları falan var her türden oyuncak keza benim de öyle

    neyse eve gittik muhabbet ediyoruz ben de bir yandan odama bakınıyorum, dedim yarın ilginç eşya günü var ne götürsem falan en son aklıma geldi aa dedim senin aldığın kelepçeyi götüreyim haftaya da veririm falan iyi dedi

    götürmez olaydım

    neyse sabah dersaneye gittim ilk ders gandalfla.. herkes ilginç eşyalarını çıkardı adam tek tek inceliyor işte sırf kaşıyıcı, ayıcık şeklinde garip bi ısıtıcı, beyzbol sopası ıvır zıvır, sıra bana geldi adama kelepçeyi verdim
    uzun bir sessizlik falan sonra adam birden yarılmaya başladı ama nasıl leş nasıl pis gülüyor böyle yarılıyor işte şunu yapmayanları sıraya kelepçeleyeceğim şöyle döveceğim böyle döveceğim falan senin nasıl bir ruh halin var bilmemne.. ben tabii malım işin "o" boyutunu hiç düşünmemiştim falan bayağı utandım yok dedim öyle düşünmedim toy shoptan arkadaş almış dedim olay daha da bok çukuruna gitti zaten çünkü biraz da fazla sahiciydi böyle bayağı lanet leş bir muhabbet döndü adam kendini sıraya kelepçeledi gülüyor anahtarı sınıfa atı falan.. neyse sonra bütün ders boyunca böyle piç piç kahkahalar tabii ben de gülüyorum ama sinirden yani sinirlerim bozuldu, nereden bileyim işin öyle bir yere varacağını

    sonra işte ders arası geldi, uzun araydı falan herkes öğretmenler odasına soru sormaya falan gidiyor işte fizik kimya falan.. bi gittim bu kelepçe hocadan hocaya geziyor kimsenin soru falan çözdüğü yok birbirlerine atıyorlar bir hoca ötekini sandalye kolçağına falan kelepçemiş ben hay ak modundayım neyse sonra bunu takip eden 3-5 gün desaneye gitmedim ama en azından en ilginç eşya benimkisi seçilmişti.
  4. isteğini geri çevirmemin ardından annemin evlat olsan sevilmezsin demesi. (bkz: mavi ekran vermek)
  5. true story

    cine5 yayına ilk girdiği zamanlarda milleti bağlamak ve izleyici kazanmak için bedava yayınlanmaktadır.

    aydın'ın çine ilçesinde yaşayan halk ise cine5'in kırmızı noktalı yayınlarından bi haber, yerel televizyon kanalı açıldı diye sevinmektedir. birkaç gün geçer ve belediyeye aynı çerçevede şikayet telefonları yağmaya başlar:

    " ule bizim oğlan bu deyyus çine 5'de hiç ajansları yayınlamayıpdurusunuz, belediye reisi bi gonuşuvemicek mi gari ?"