• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
barton fink - joel coen, ethan coen
film özeti
1940'lı yıllarda new york'lu sosyalist bir oyun yazarı olan barton fink, los angeles'a gelip bir film senaryosu yazma ihtimali belirdiğinde durumu kabul etmek zorunda kalır. bir otele yerleşir ve burada film stüdyosunun başkanı jack lipnick'le tanışır. lipnick'ten, yazacağı senaryonun kaba saba bir b filmi için olduğunu öğrenir. daktilosunda sadece tek bir cümle yazmayı becerse de, içinde bulunmaya hiç alışık olmadığı durum sebebiyle bir türlü ilham gelmez ve tıkanır.oteldeki kapı komşusu charlie meadows, geveze bir pazarlamacı ve tam bir orta sınıf insanıdır. fink'in hayatına giren diğer insanlar da (ünlü bir senarist olan mayhew ve onun kız arkadaşı audrey gibi) genç entellektüel yazara ilham gelmesine ve senaryoda ilerlemesine yardımcı olamazlar. stres doruğa çıktığında fink kendisini doğaüstü tabloları andıran bir cehennemin içinde bulur.


  1. coen kardeşlerin iyi işlerinden birisi. idealist ve gerçek sanat tutkunu barton'un yuvasından koparılması gerçek sanatının elinden alınması sonrası bu yazma tutkusu olan adamın benliğinde yaşadığı o kapitalist, popülarist baskıyı göreceğiniz film.

    otel odası sahneleri beni çok gerdi barton ne zaman daktiloya oturduğu vakit tıkanıyor ise izleyici olarak bende tıkanıyorum. ve odanın içinde ki o sıcak bunaltıcı hava duvar kağıtlarının bile dayanamadığı o sıcak ancak duvarda asılı kumsalda ki kadın resmi sanki cennette acılan küçük bir resim gibi rahatlatıcı bir etki bırakıyor.
    filmin ana konusu kaliteli iş yapan birisinin en zor işi kalitesiz iş yapmaktır.
    filmde bir çok gönderme var nazilere, militarizme, holywod patronlarına ve sanata değer vermeyen topluma.
    filmde barton ve yan komşu ilişkileri ayrıca ele alınması gerekli bu sahnelerin çoğu barton'ın zorla, ısmarlama bir senaryo işi karşısında bunalıma girmesi ile kafasında kurduğu hayaller gibi geldi bana yan komşu barton'ın oluşturduğu şeytani karakteri.
  2. !---- spoiler ----!

    komşunun "sen banyoya git ben hallederim" demesi daha önce böyle bir durumla karşılaşmış olabileceği hakkında ipucu veriyor.

    barton klişenin dışına çıkmak isteyen yine de günlük şeyleri ortaya koymaya çalışan bir yazar gibi geldi.

    lipnick'e hiçbir şey demiyorum. abv.

    komşu gezisinden döndükten sonra barton'ın art niyetli olmadığını anladı ama başta gürültüyü şikayet etmesinden dolayı kinlenmişti bir kere. hatta belki de cinayeti barton'ın üstüne bile yıkabilirdi. fikri fink ailesi ve m.. amca ile tanıştıktan sonra değişti.

    audrey tam bir peynirli poğaça.

    filmin sonundaki sahne büyük tesadüf bence barton o kıza yürümeli.

    !---- spoiler ----!