cahit zarifoğlu

Kimdir?

abdurrahman cahit zarifoğlu (d. 01 temmuz 1940, ankara - ö. 07 haziran 1987, istanbul), türk şair, yazar. aslen kahramanmaraşlı'dır. 1940 yılında türkiye'nin başkenti ankara'da doğmuş olan şairin çocukluğu kahramanmaraş'ta geçmiştir. edebiyata, kahramanmaraş lisesi'nde iken şiir ve kompozisyon yazarak başlamış, lise sonrasında istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi alman dili ve edebiyatı bölümünde okumuş ve buradan mezun olmuştur. öğrenciliği sırasında çalışmak zorunda kalınca, sayfa sekreteri olarak çalışmış yine bu dönemde diriliş dergisinde çeşitli şiirleri yayımlanmıştır. 1976'dan sonra, kurucularından olduğu, mavera dergisinde şiirleri, birkaç hikâyesi, senaryo çalışmaları, günlükleri ve "okuyucularla" ismini verdiği sohbetleri yayımlanmıştır. değişik zamanlarda ilkokul öğretmen vekilliği ve almanca öğretmenliği yapmasının yanı sıra, mavera dergisi'ni çıkartmaya başladığı süreçte trt genel müdürlüğü'nde mütercim sekreter olarak da görev almıştır. 1987 yılında vefat etmiştir. mezarı beylerbeyi'ndeki küplüce mezarlığındadır.


  1. bakışları da, dizeleri de buğulu şair.

    "Durdurun gece hücumlarını,
    Artık aşk insan kalbine sığmıyor."

    "Ah şu yalnızlık
    kemik gibi
    ne yana dönsen batar" (bkz: #104226)

    Son olarak da bir hatırayı alıntılayayım.

    Eşi (Berat Zarifoğlu) bir gün kendisine gün batımını seyreden bir çiftin resmedildiği kartpostalı "ne kadar mutlular değil mi?" Diyerek göstermiş. Cahit Zarifoğlu ise gülümseyip bunun bir kurgu olduğunu söylemiş. Bunun ardından ailesinin sonradan bulduğu bir mektup yazmış:

    “Berat'e,
    Bana soruyorsun, şu resimdekiler kim, diye. Emin ol kim olduklarını çıkaramadım. Görünüşe bakılırsa mutlular. Fakat insanlara tavsiyem şudur ki nasıl ‘zenginin parası, parasızın çenesini yorar’sa, başkalarının mutlu görünümü, insanı kendi mutlu olma imkânını, kabiliyetini görmekten alıkoymamalı. Filmler, resimler birer hayaldir. Başka insanların dış görünümleri de bizi aldatmasın. İnsan kendi mutlu olma imkânını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir. Ve önemli olan yaşanılan ‘ân’dır. Onu ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hâle getirmek mutluluğun ta kendisidir. Yoksa deniz kenarında fotoğrafçılar tarafından düzenlenmiş bir mutluluk tablosu sahtedir ve bazı saf kimselerin duygularını istismar etmekten başka bir şey ifade etmez. Acaba anlatabiliyor muyum?
    -Cahit”
    kaynak
  2. "düştümse sana bakarken düştüm" der bazen. bazen "mavi gök orda mı?"
    isminin baş harflerini "acz" tutar. seçkin bir kimse değilim der,öyle tevazu sahibidir.
  3. memuriyete otuz beşinde, o yıllar için hayli geç sayılabilecek bir yaşta, ankara makine kimya endüstrisi kurumu'nda, 9/1 derecesiyle başlar (yeni mezun bir lise mezunu da aynı dereceyle işe başlamaktadır). kayıt evraklarını dolduran kadın, zarifoğlu'na şöyle der:

    "senin hayatın kaymış. bu yaşta bu derece..."
  4. "düştümse eğer sana bakarken düştüm."
  5. ah zarif adam.
  6. türk şiirinin en "zarif" abisi olarak niteleyebileceğimiz eşsiz şair cahit zarifoğlu tüm hayatını yalnızlığın kıyısında, inandığı şeyler uğrunda savaşarak geçirmiştir. daha çocuk yaşta babasıyla manevi bir kopuş yaşamış, gençliği oradan oraya savrularak geçmiştir.
    "seçkin bir kimse değilim
    ismimin baş harfleri acz tutuyor
    bağışlamanı dilerim

    sana zorsa bırak yanayım
    kolaysa esirgeme

    hayat bir boş rüyaymış
    geçen ibadetler özürlü
    eski günahlar dipdiri
    seçkin bir kimse değilim
    ismimin baş harflerinde kimliğim
    bağışlanmamı dilerim

    sana zorsa bırak yanayım
    kolaysa esirgeme

    hayat boş geçti
    geri kalan korkulu
    her adımım dolu olsa
    işe yaramaz katında
    biliyorum
    bağışlanmamı
    diliyorum"
  7. anlayamadığım, dilini çözemediğim, henüz metinlerinin içerisine giremediğim yazar-şair'dir. şiirlerini okurken hep bir engel görüyorum. internette veya sosyal mecralarda çokça paylaşılan ve bilinen şiirlerinden bahsetmiyorum, genel olarak tüm şiirlerinden bahsediyorum.

    bu konu hakkında beni destekler nitelikteki, yedi güzel adam kitabının arka kapağında bulunan rasim özdenören'in sözünü doğrudan aktarıyorum:
    "cahit zarifoğlu'nun şiiri bunca anlaşılmaz, kapalı ya da zor anlaşılır bulunmasına rağmen, şimdiye kadar hiçbir aklı başında şiir okuyucusu (eleştirmen ya da okuyucu olarak) bu şiirleri reddetmek, yok saymak cesaretini gösterememiştir"
  8. yaşamakla başladım zarifoğlu'nu tanımaya. ne de iyi etmişim. hassasiyetleriyle, olaylara bakışı ve yaklaşımıyla orada tanıdım onu. yaşamak, zarifoğlu'yla yüz yüze tanışamayan nesiller için bir fırsattır. şairi anlamaya başlarsınız, cümleler size açıldıkça bir kere daha hayret edersiniz. bakmak ve görmek arasındaki farkı bana öğreten şair desem haksız sayılmam herhalde. her gün geçtiğim yerlere yahut her gün yaşadığım sahnelere bir başkası böylesine ince ve farklı bakabilmiş işte.

    şiirleri için kendisine başvurmak lazım. şöyle diyor şair bir röportajında * "zor anlaşılırlık bu şiirlerin kendisinde olmalı. ben bir amaçla yola çıkıyor değilim. şu da sorulabilir, acaba zor anlaşılır şiirler mi var, yoksa zor anlayan şiir okuyucuları mı? doğrusunu isterseniz bu tartışmaya hiç heves duymuyorum. "

    rahmet ola.

    * konuşmalar / beyan yayınları ( sayfa 80)
  9. 'gelişini aldım onu nasıl harcadım'
  10. "...bana geleceğin saati söyle
    tarihi bilmesem de olur,
    beklerim."