1. doktorluk da etik değilse hangisi meslek etiktir bilemedim şimdi. doktorlar açısından değerlendirilen mevzu neredeyse tüm meslekler için geçerli. bir mühendis de devlette çalışarak kamuya hizmet eder ve az maaş alır. özelde de patronuna hizmet eder ve daha çok maaş alır. şartları elbette farklıdır. zaten o yüzden etik açısından değerlendirmek anlamsız. özetle:

    (bkz: olmadı)
  2. hekimlik, hekimin karakterine bakılmaksızın saygın bir meslektir. hangi çağda yada toplumda yaşadığınızın yada halkın hekime nasıl baktığının da bir önemi yoktur. 700 yıl önce hekim olmak belki sınıfsal bir ayrıcalık tanıyordu belki bugün olduğu gibi özellikle maddi bir ayrıcalık sağlıyordu, bilmiyorum. her zaman bunu hak eden bir meslek olmuşken dini imanı temeli inşaatı para olan bir sistemde hekimin yada sağlık sisteminin bu ayrıcalıktan faydalanmasını eleştiremezsin.
  3. doktorluğun etik bir meslek olmaması yanlış bir ibare olmuş. etik kurallara uygun icra edilmemesi üzerinden tartışacak olursak özel hastanede çalışan doktor istememesi gereken tahlilleri istiyorsa veya yapılmasa da olur diyebileceğimiz bir ameliyatı yapmak veya yaptırmak için hastayı teşvik ediyorsa sıkıntı vardır ama onun dışında özel hastanede etik kuralları delecek bir durum yoktur. devlet hastanesinde de bire bir aynı durum geçerlidir çünkü para o an belki hastanın cebinden çıkmıyordur fakat yapılacak gereksiz testler için maaliyet işçinin, emekçinin, çiftçinin kısacası hepimizin vergilerinden karşılanıyor. sonuca bağlamak gerekirse kişi özel hastaneye veya devlet hastanesine kendi isteğiyle gider ama sağlık sistemini belirleyen hökümettir ve bu durumdan da aynı şekilde işçi, emekçi kısaca hepimiz sorumluyuz. mesleki olarak doktorlar patronu baskı yaptığı için veya devlet hastanesinde dayak yememek için yada sözlü şiddete maruz kalmamak için çevreye uyum sağlarlar. ek sonuç çevre=biz -- bu doktorlar da uzaydan inmiyor bizden çıkıyor. ayrıca herşeyi becerdik etik kurallar kaldı.
    vagus
  4. trollükte zirveyi kimseye kaptırmamak için yarışabilecek kimselerin beyanı. trollük yaptığı aşikar insanları severim,hatta performansını ayakta alkışlarım yeri geldiğinde gülerek. ancak bu söylemlere gerçekten gönülden inanan insanlara da rastlamadım değil. bu yorumu da onlara yönelik yazıyorum zaten.

    not: bu yazı, okumaktan keyif alan yazarlara yönelik olarak yazıldı, vakti kendinden kıymetli arkadaşlarımız bu noktada okumayı bırakabilirler.
    ********

    -ergenliğe girmiş,kafası az da olsa çalışan herkesin bildiği birşey vardır. toplumlar sınıflardan oluşur.insanlık tarihiyle eşdeğerdir sınıflara ayrılma. bu ayrışmayı sağlayan şey paranın icadından beri çoğunlukla zenginlik/refah düzeyine göre belirlenmiştir.

    -belli bir sınıfa yerleştirmişseniz kendinizi, isteseniz de istemeseniz de o sınıfa mensup insanların çoğu gibi yaşamalısınız. örnek vermek gerekirse; ayda 10.000 lira maaş alıyorsunuz ama değeri 25.000 lira olan 2.el bir araca yıllardır biniyorsunuz.ne olur biliyor musunuz; belli bir süre sonra önce sizin 3'te 1'iniz kadar maaş alan insanlarca,sonra da yakın çevrenizce eleştirilir/sorgulanırsınız. alışveriş yaptığınız bakkal arkanızdan 'o**spu çocuğu paranın am*na koyuyor hele bindiği eşeğe bak' diyebilir,bu laf kulaklarımca duyulmuştur.

    -hal böyle olunca zengin insanlar canı gönülden isteyerek ya da mecbur hissettikleri için kendilerinden beklenileni yapıyor. ev,araba,gündelik ihtiyaçları geçtim,eş seçiminde bile bunu yapmaları gerekiyor. ve tabiki de konumuza geliyoruz; insanlar sağlık ihtiyaçlarını bile bu düzlemde planlıyorlar.

    -mustafa koç kalp krizi geçirdiğinde önce yakındaki devlet hastanesine götürülmüştü hatırlarsınız. günlerce konuşuldu bu konu,neredeyse manşetlerde 'mustafa koç o kadar zengin olmasına rağmen devlet hastanesinde can verdi' denilecekti. konumuzla ilgili en güzel örnek de bu oldu sanırım.

    -özel hastaneler de tam bu maksatla kurulur zaten,işletme mantığıyla hareket ederler. 'sen zenginsin arkadaş,neden devlet hastanesinde sıra bekleyesin saatlerce,fakirlikten nefesi kokan adamlarla neden o curcunalı ortamı paylaşmak zorundasın. fakirin sıra kültürü de yok ki, arsızlık edip doktorun kapısının önünde sipere yatacak, bir de onunla sıra kavgasına gireceksin,değer mi be kardeşim.hem içerde seni muayene edecek doktor günde 100 hastaya bakmak zorunda en az, adam derdini doğru dürüst dinleyemeyip ilacı yazıp gönderecek seni.gel bana, ben seni deri koltuklarda o mis kokulu sakin ortamda oturtayım,doktorum güler yüzle karşılasın seni' der özel hastane.

    -cebinde 300 lira varsa sen mutlusundur,hastane mutludur,sana havada karada ölüm yoktur artık. ama ya yoksa?

    -işte o zaman çanlar senin için çalmaya başlamıştır. eşe dosta yakınırsın. fakir olduğundan ve protein ihtiyacını karşılayamadığından ötürü zeka yaşın olması gerekenden daha düşüktür. sana kaliteli sağlık hizmeti sunması gereken sistemi, vergi verdiğin devleti eleştirmek yerine devlet hastanesinde çalışan doktora 'ulan doktor sen çok para kazanıyorsun lan bana iyi bak,çok iyi muayene et beni,serum da tak bana,içine o sarı ilaçtan da koy' diyorsun.

    -protein ihtiyacını arasıra yediğin 2 liralık tavuk dönerden karşılıyorsan ve de internetle tanışmışsan da hemen en yakınındaki sözlüğe girip 'özelde doktorlar çok para alıyorlar,niye benim fakir ve pembe kıçıma 20 dk bakmak için 350-400 lira para istiyorlar' diye soruyorsun. internet kullanmayı bildiğin halde, sağlık bakanlığına 'özel de olsa,insanlara sağlık hizmeti sunan kurumların fahiş fiyatlar uygulamasının sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmadığını' belirten bir mail atmıyor, dilekçe yazmıyorsun. çünkü bilinçaltın bile fakirlikten kırıldığı için; ''doktorun parası azalırsa azalan miktar senin cebine girecek ve sen de artık özelde muayene olabileceksin'' sinyalleri yolluyor beyin kırıntına.

    -son söz, hemen hepimizin yakından tanıdığı, galaksiler liderimizden geliyor : '' yahu bunların amacı üzüm yemek değil ki, bağcıyı dövmek''
  5. akıllara motor ustası ile kalp-damar cerrahının diyaloğunu getirir;

    motor ustası: seninle aramızda fark yok. sende motor tamir ediyorsun, bende.
    doktor: sen motoru çalışır halde tamir edebiliyorsan meslektaş sayılırız

    kişisel kızgınlıklarından mı atıp tutuyorlar şu doktorlara yoksa bir bildikleri var da bizden mi saklıyorlar merak ediyorum. sen kırk yıldır şu ülkede adam gibi bir sosyal güvenlik sistemi kurama devlet olarak, sonra da vatandaş hedef tahtasına doktoru koysun. kimse bütün doktorlar masum demiyor ama sistem bu kadar bozukken faturayı da canımızı emanet ettiğimiz insanlara kesmek ne kadar adil?

    her şeyimiz etik bu ülkede ama bir doktorlarımız alamadı su etikten nasibini? umarım onlar da nasiplenirler :)
  6. ( devlet hastanesindeki doktorluk dışı yani) 'den sonrasını okumadım.
    ^:(önce cümle kurmayı öğren ondan sonra eleştirini yaparsın.)^
  7. sağlıktaki sorunu doğru tahlil edememiş yazar başlığı. sorun kapitalizm sorunudur. sağlıkta fiyatları doktor belirlemez. ödediğinizin %10' una çalışırlar. hatta onun da vergisi kesilir. hastalar olarak bu işi, diğer hizmet sektörleri ile aynı olarak gördüğünüz sürece ''verilen hizmet'' için ''ödemeye devam'' etmek zorunda kalacaksınız. ''pahalı'' konusu ile tartışmalıdır. benzinli sıradan bir aracın 10.000 bakımı (yağ ve filtreler) 600-800 iken, bu sgk anlaşmalı bir özel hastanede preop tetkikler dahil, apandisit ameliyatı olabilir ve bir gece konaklayabilirsiniz. ha, ama benim sağlığım hava filtresinden değersiz diyorsanız onu bilemem. unutmayın. o ameliyatta başınızı en ufak bir komplikasyon bile gelse açacağınız tazminat davasında talebiniz, ödediğinizin 100 katı olacaktır. dönümü 1 dolara arsa kapatıp parselizasyon ve yandaşlıkla imarını açtırıp 1000 dolara satan adam çok kazanmıyor da doktor mu çok kazanıyor? akıl fikir ilim irfan temenni ediyorum sizlere sevgili sözlük.