1. sık sık başıma gelen durum. ay başında kapitalizmin yılmaz savunucusu olup o marka senin bu marka benim dedikten bir kaç gün sonra aklıma o malları yapmak için açlık sınırının altında çalışanlar, şirketlerin sebep olduğu savaşlar, çocuk işçi ölümleri geliyor taa ki sonraki maaşa kadar.
  2. doğal olması gereken, ama nedense türkiye'de bir türlü gerçekleşmeyen mevhum. bizim fakirimiz kapitalist rejimin en büyük savunucusu hep...

    sosyalistler, yani gominisler de ya tuzu kuru, eğitimli, orta üstü varlıklı kesim, ya da etnik dava güden kitleler. gerçekten sosyalist olması gerektiği için sosyalist olanlar da %0.01 filan oy alıyor seçimlerde. ve gördüğüm kadarıyla bu 3 kesim de birbirini günahı kadar sevmiyor.
  3. hayatında yanlış giden şeyler için "dış mihraklar (dünyanın geri kalanı) yaptı", "tanrı sınıyor", "çalıyor ama çalışıyor", "o erkek, yapar", "o da sussaymış", "ben konuşsam ne olacak sanki", "böyle gelmiş böyle gider" gibi hep silueti bile buğulu olan kavramları suçlamaktansa; "bununla şu şekilde mücadele ederiz", "bunu şöyle çözebiliriz" tavrını gütme eğiliminin ilk adımlarından biridir. genellikle de bu ilk adımı atan kişi, arkada bıraktığı ayağını kaldırıp sonraki adımı atmaktansa "dur, orada bilinmeyenlik yatıyor!" diye korkarak alelacele önceki noktasına geri döner. ayrıca, en doğru adımıdır demiyorum, sosyalist değilim. fakat "bir şey yapmalı" demek ve doğru ya da yanlış bir yol önermek de bir başlangıçtır, önemli olan girdiği süreçte eleştiriyi bitirmediği gibi daha da ilerletip özeleştiri de yapabilmek ve sonrasında refaha kavuşunca rehavete kapılmamaktır. çünkü "doğru" arayışı, en azından görünürde, bitmesi imkansız arayışlardan biridir.
  4. başlığa bakarak karnı tok olanlara kominist diyebiliriz?