1. tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
    gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...
  2. rüzgârdan açılsa kapım bir anda,
    kara haber gelmiş gibi ürkerim.
    sanki gemilerim battı ummanda,
    paramparça oldu gökte ülkerim.
    ne acı, kaybetmek için sahiplik!
    ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş!...
    hayat mı, püf desem kopacak iplik,
    çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş
  3. çın, çın, on iki hece,
    çaldı bir eski saat.
    on ikide her gece,
    bana diyor ki, saat:
    dün, bugün, yarın, siz, biz,
    bu yayın içindeyiz;
    onu yüzyıl sayın siz.
    ömür on iki saat.....
  4. aysel git başımdan ben sana göre değilim
    ölümüm birden olacak seziyorum.
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    aysel git başımdan istemiyorum.

    benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
    dağıtır gecelerim sarışınlığını
    uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
    hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    benim icin kirletme aydınlığını,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    islığımı denesen hemen düşürürsün,
    gözlerim hızlandırır tenhalığını
    yanlış şehirlere götürür trenlerim.
    ya ölmek ustalığını kazanırsın,
    ya korku biriktirmek yetisini.
    acılarım iyice bol gelir sana,
    sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    ümitsizliğimi olsun anlasana
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.

    sevindiğim anda sen üzülürsün.
    sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
    uzak yalnızlık limanlarına.
    aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
    büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
    çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
    sakın başka bir şey getirme aklına.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim,
    ölümüm birden olacak seziyorum,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
    aysel git başımdan seni seviyorum...
  5. "gelmek istemiyor gün
    ne sen gelebiliyorsun o yüzden
    ne de ben gidebiliyorum
    ama ben gideceğim
    kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili
    ama sen geleceksin
    çamurlu lağımından karanlığın"
    yok
  6. ben acılar denizinde boğulmuşum
    işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
    dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
    duyarım yosunların benim için ağladıklarını

    ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
    gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
    bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
    bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

    ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
    sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
    baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

    bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
    bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
    yılların içimde bıraktıklarını...
  7. ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir;
    canlı cenazelerin başında münker-nekir..
  8. "sana büyük caddelerin birinde rastlasam
    elimi uzatsam tutsam götürsem"
  9. "...senin sular gibi umudun var
    deniz hayvanları gibi kör karanlıkta
    bir küçük yalan ardından günlerce
    bölüne bölüne çoğalır.”
  10. günecenliğine egzozluk sinmiş oradan,
    bu herhalde göğdür deyip başını kaldırdığın mide bulantısı
    bay-bayanlıkta tecrübeli, on sekizine ve otuzuna basmış.

    fiili, bir yapışkanın glue içinde çekimle–
    bağlamdaki örgüyü tiner ile iyi/ insan/ benzemek/ ölmek
    iyi insana benzeye benzeye ölmek
    ad, kim olunan karışmasın diye verilen söz
    hiç anılmadı bir ad denmek gibi duyulmayışı.

    hayati olan şey kavuşmaktır.
    çünkü kavuşmak f. onu yeniden görmek
    sı-cak-lı-ğı-­mı-zı (6) bir barı­nak gibi içimizde duy-du-ğu-muz (4)

    (bkz: zf. mec.)