1. asli görevimiz olan yaşamaktır, yazmak değil.

    fakat yazıyoruz çünkü, o yaşadığımız zamanı veya sevgiyi veya nefreti veya o ufkumuzu bir anda açan bilgiyi öğrendiğimizde bunu anlatmak istiyoruz.
    bizler insanız.
    şüphesiz her şey bizi hayatta kalmaya iter.
    fakat neden yaşlandıkça o güzel günlere dönmek isteriz?
    neden hep o güzel günleri yazarak yahut kafa şişirerek bir şekilde anlatmak isteriz?
    çünkü bir türlü kıramadığımız zamanı esnetmek için.

    insanın tek yenemediği şey zaman.
    ne kadar üzücü değil mi?
    yenemediğimiz bu akıp giden zamanda bir şey bırakmak.
    bundan 5 yıl önce yazdığın bir anı.. o 5 yıl öncesine aittir.. fakat biz sürekli yenileniyoruz.. o eskide kalan şeyin senin zamanla olan savaşında sana yardımcı olacağını sanıyorsun. oluyor da çünkü ileriye gitmek için hep geçmişten güç alıyorsun.
    bu yüzden antika eşyalar görünce insanın içi kıpır kıpır olur..

    şu an yazdığım bu yazıyı 5 yıl sonra yine okuyacağım ve zamanın ilerleyişini yine aklım almayacak..

    5 yıldır görmediğin arkadaşın birçok değişim yaşayacak onu gördüğünde aklına ilk zaman gelecek. bu seni kaygılandıracak üzecek belki ama yine de buruk bir sevinç olacak içinde; çünkü zaman umuttur.

    bu zamanla olan ilişkimiz yahut bu yer çekimi her ne dersen de işte, bu ileriye doğru akıp giden şey bizi birlikte tutmak için var.

    yazmalıyım çünkü bu içimdekini bir başkasına anlatamam. bu içimdeki duygu veya her ne boksa çok güzel bir şey fakat onu dile dökemiyorum çabucak. bu yüzden oturup bir bilgisayarın başına saatlerce hissediyorum bu yazdığımı. onu kelimelere dökmeye çabalıyorum bu bazen saatlerimi alıyor bazen şans eseri ellerim duygularımla tikel oluşumumdan habersiz bir anda bir bütün olup kendi kendine yazıyor.

    asla zorla yazmaz insan çünkü bu onun yaradılışında yoktur çünkü insan yazmadan da yaşayabilir.
    fakat eline kalemi alma isteği gelmişse o ilham denilen mucizevi şey bir türlü anlatılamayan o yoğun duygu gelmişse,
    insan yazar.
    işte bu yüzden o güzel edebiyatçılar vardır bu yüzden mozart vardır bu yüzden sanatın kendisi vardır, o yoğun duyguyu insan kendine anlatmak istediği için.. zamanın içinde sonsuzluğa gitmesini değil zamana direnip ilerlememesini istediği için..
  2. uzun tartışmalar sonucunda fark ettim ki alaya aldığım,dalga geçtiğim, tefe çalıp ankara havası oynattığım ergenlerle pek de farkımın olmadığını fark etmemi sağlayan nedenlerdir. ana nokta şudur "dikkat çekme isteği". nasıl bir ergen kardeşimiz dudağını buzup, suratına kırk tane filtre geçirdikten sonra, ucuz arabesk kliplerde oynarmışçasına uzaklara bakıp elindeki nargilesi ile poz verdiği resimlerini paylaşıyorsa bizlerde aynı amaçlarla allayıp süslediğimiz yazılarımızı sözlüklerde paylaşıyoruz. hani gurur duyuyoruz ya vatsap instegram feysbuk tvitır hesabımızın olmayışıyla birde çelişkiye düşüyoruz ya kendi içimizde, bu durum bizi daha da aşağı sınıflara çekiyor. işte bunlar hep evrim, kimisi taktığı gözlük, kullandığı araba, kitap-kahve-kedi üçlemesiyle kendine uygun adayı bulmaya çalışıyor, kimisi de yazdığı marjinal, naif, romantik- apolitik görüşleriyle. uygun partner bulunduktan sonra yapılacak eylem nedir tabiki üremek. biz canlıların beyninde kodlanan yegane eylem, tüm iyiliklerin anası, var oluşumuzun temeli. kısacası gidin sevişin.
    r2-d2
  3. kendine itiraf etmenin yoludur yazmak.
  4. içimizi dökmek, paylaşmak, bilgimizi paylaşmak, yararımız dokunsun diye yazarız.
  5. ''insan bir iletişim ve diğerleriyle buluşma ihtiyacından yazar; kendisine acı vereni açıklamak ve mutluluk vereni paylaşmak için. insan kendi yanızlığına ve başkalarının yalnızlığına karşı yazar. yazdıklarını okuyan kişinin dilini ve hareketlerini etkilediğini ve birlikte kurtulmak için birbirimizi daha iyi tanımamıza yardım ettiğini varsayar.'' der eduardo galeano
  6. okunsun diye. okudukça birileri fikirlerine dokunur. bir nevi teşhirciliktir. açar gösterirsin kendini. izlendiğini bilmek haz verir yazana. başkalarının odalarına ayakkabılarınla paldır küldür izinsiz dalmış olursun. işin ilginci bu okuyan için rahatsızlık veren bir durum değildir.
  7. daha iyi olmak için yazarız. ama öyle nobel almak için falan değil. kendimizi daha iy ifade etmeyi öğrenmek, kelimeleri doğru sıra ile güzel bir bütün oluşturmak için. yemek yapmak gibidir, deneme ve yanılma olmadan daha iyi yazılara ulaşamayız. daha güzel ifadeler bulmak için de daha çok yazarız. her yemek yapan şef değildir her yazan da yazar değildir. önemli olan iki yumurtadan omlet yapan insanın mutluluğunu ve doygunluğunu yazarken yaşamaktır.
  8. "evet, yazmak zorundaydım, yoksa çıldıracaktım." der rilke. aynı bu yüzden yazma ihtiyacı duyumsuyoruz. çünkü dile getirilemeyen düşünceler, git gide bir ağırlık gibi düşer dimağımıza. işte bu rahatlama hissiyatını yaşamak zorunda olduğumuz için yazıyoruz. insanlara anlatamadığımız için, anlatsak bile anlamayacaklarını düşüneceğimizden yazıyoruz.
    zadig
  9. etrafınızda sizi anlayacak kimse yoksa, kimseyle paylaşamıyorsanız, işte o zaman yazmak zorunda kalıyorsunuz. bazen sadece kendi kendinize günlük tutmak bile bu konuda size çok yardımcı olabiliyor.

    benim için her zaman "yazmak, intiharı ötelemektir".
    isk
  10. bazen düşünceleri toparlamak içindir yazmak.

    bazen de beğenilme isteğini karşılamak için.
    she