Kimdir?
1958 yılında istanbul'da doğdu. ortaokul ve liseyi kadıköy maarif koleji ve anadolu lisesi'nde bitirip, yüksek öğrenimini boğaziçi üniversitesi ingiliz dili ve edebiyatı bölümü'nde tamamladı.
sylvia plath üzerine incelemeler yaptı. çeşitli dergilerde şiirleri yayımlandı.
13 ekim 1987'de 29 yaşındayken intihar etti.
-
"gerçekliğin benim düşlerimden bir ayrımı yok. öylesine ince delikli bir ağ ki bu üzerimize kapanan, kapanan, kapanan. bu kapan!
gömütün kapağı hep açık, ölünceye dek. yaşadıkça uçuşan anları, düşünceyi ve duyumları birbir atıyoruz içeri, sonra hiçbir şey biriktirilemez, üretilemez duruma geldiğinde kendimiz giriyoruz ve örtüyoruz kapağı üzerimize.
(...)
yaşamlarımız kısa mesafelerde bir kuş uçuşu kadar (göçebilen kuşların yolları ve kargalara verilen yaşam payı dışında) gençyaz ve yaşlıbahar arasında ufalanan bir yaprağınki denli rüzgarlara açık. bu bilgi bizi inlerimizden çıkararak (kimi zaman da tam tersi) altruizm adlı meydana gönderiyor. belki meydan bir pazar yeridir, belki de yetişkin maskelerini sorumluluk duygusuyla yüzlerimize yerleştirdiğimiz bir çocuk bahçesi...
doğmuş olmak bir referans mektubunu nereye ve kime götüreceğimizi bilememektir. ve her insan bir odalık ve bir, yalnızca bir aynalıktır." -
aydınlıkta köhneliği belirginleşen ve kentte ve konutta hiçbir şey neyse ben oyum.
öylesine
bağsız ve yeğniyim ki bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün öderim diye düşünüyorum.
sanki varoluş beni cezalandırmak ister gibi; yoğunluğundan bana düşen payını benden geri
alarak bu yoğunluğa, olur olmadık herkese ve her şeye fazlasıyla katlayarak sunuyor.
ülkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunlara mal ettirici biricik güç, inancım
yok.
hiçlik tanrısının kayrasıyla kutsanmış ben yalnızca buna inanabilirim, ben.
yere göğe
zamana denize kayalara ve kuşlara da dokunan aynı tanrı değil mi?
bu kutla tanrının
yönetkenliğinde, olmayan ellerimle bir yok-tanrı'yı tutuyor ve ölçüyorum yokluğun ağırlığını.
kefe'lerinden birine onun oylumu pekâlâ sığıyor, diğerine duygular, duyumlar ve düşünceler
yığılıyor, işte yetkin eşitlik...
her gün her gece bu eşitliğin bilgisiyle geçiyor.
bir eskiciden
satın alınmış bu teraziyi birgün başka bir eskiciye vereceğim, o gün, tozanlarım her bir yana
dağılıp toprağın suyun ölümsüzlüğüne eklemlenecekler ve ben özgürleşeceğim.
(bkz: canımın sıkıntı sınırı) -
çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi degilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim.
(bkz: yalnızlık)