1. uyuyan teyzelere yastık getiren, çok soğuk mu nasıl sıcaklık diye sorup gönüllerini alan, çocuklara takılıp güldüren falan tatlış bir kabin amirine denk geliyorsanız sıkıntısız geçendir.

    sallama çay içerken süper mutsuz olduğumu görüp, yarım saat sonra "demleme çay yaptım içer misiniz?" diye geldin ya günüme minik tatlı güneş ışıkları doldu o an.

    moladan sonra da türk kahvesi yaptı daha ne olsun.

    (ismini alıp attım firmaya şuku mailini. öpüyorum buradan)
  2. bir şehire eğer tren varsa tren yolculuğunu tercih ederim. en azından biraz daha güvenli ve zevkli.
    otobüs yolculuğu yapacagım zaman biletimi metro turizmden almamaya özen gösteriyorum
  3. uzun bir otobüs yolculuğuna benzer hayat dediğin.
    tüm masumiyetini çocukluğunda bırakır,
    ölü teni kadar soğuk vakitlere atarsın adımını.
    gideceğin yer ölümdür bilirsin,
    bilmene rağmen yol bitsin diye gözler durursun.
    bazen yorulur mola verirsin.
    üşürsün, bir çocuğun tebessümü ısıtır içini.
    en çok o molalar yıpratır ama insanı.
    bir sürü yabancı tanırsın o molalarda;
    kimisi hayatın olur, kimisi hayal kırıklığın.
    ama hepsi aynıdır o yabancıların.
    hep giderler.
    herhangi bir durakta yalnızlığınla baş başa bırakırlar seni.
    her durakta en başa dönersin.
    her şehir daha çok olgunlaştırır seni.
    artık o kadar olgunlaşmışsındır ki,
    ne yabancıların, ne şehirlerin anlamı kalmaz gözünde.
    herkes farklı renklerden ibarettir.
    fakat siyahın piçleridir hayal kırıklıkların.
    koyu griler biriktirirsin her şehirde.
    sonbahardan hallice olur bindiğin otobüs,
    son durağa gelirsin.
    bir bakarsın ki tenine sinmiş gri gökyüzün olmuş.
    son nefesin parçası olur göğün.
    en çok son durakta büyür insan.
    çünkü büyümek;
    otobüsünün peşinde koşan çocukluğunun dizlerinin kanadığını görmektir.