-
belki birileri gününe dair bir şeyleri buraya bırakmak ister -
yine 'misfortune never comes alone' tadında günler yaşıyorum, günlük
geçenlerde kızartma yaparken elimi kızarttım
yakmadım, bayağı bayağı kızarttım
akabinde sesim beni terk etti
kısılmadı, bildiğin gitti!
özetle elim çok acıyor ve ben konuşamıyorum -
öğretmenler gününden kalma, solmakta olan çiçeğimin yanına yeşillemiş bir soğan koymuştum
bugün fark ettim ki soğan, çiçeğin toprağına tutunmuş
kök salma konusunda bir soğan kadar bile olamadık peh!
ayrıca ikide birde değişen istanbul havası yüzünden manik depresif olmama az kaldı! -
bütün gün nefes, kan, idrar kokuları içinde hastanedeydim
çıkışta, kulağımda tool, bir çocuğun eline biraz para sıkıştırdım; her şeyi(mi) bırakmak istedim o an ona
çantamdaki kedi mamasını bir köpek yedi ve -şu ısırılma mevzusundan sonra hala- tedirgin olduğumu hissettim
öyle ya ben ne olduğumu biliyorum ama köpek nereden bilsin
özetle emrah serbes in dediği gibi insanlar asla birbirlerine değmiyorlar -
her geçen yıl bir özel günü geride bırakıyorum
dini-milli bayramlarla resmi tatil hariç hiç aram olmadı
önce sevgililer gününü, sonra yeni yılı eledim
tanışma ıvır zıvır bu hafızayla zaten mümkün değil
26 yaşın geride bırakılacak özel günü doğum günleriydi
son 6 aydır kimsenin doğum gününü kutlamamıştım, kendiminkini de kutlamamaya hazırlıyordum ki malum güne 3 kala bugün bir arkadaşımdan kargo geldi
birbirinden özel 3 roman
nokta atışı resmen
bu yüzden ben yine özel günleri es geçeceğim ama yılın herhangi bir zamanı önemsediğim insanları mutlu görmeye çalışacağım -
bugün virginia woolf gibi hissediyorum, günlük
tek ihtiyacım kendimi boğmak için bir göl -
dün stalker başlığına yazdığım 'bir tarkovski filmi 'my dear our world is hopelessly boring. ' yorumum başlığa uygun tanım olmadığı için silinmiş, günlük
zülfiyare falan umrumda değil de buna bozuldum
çünkü çağrışım yapıyor öyleyse varım! -
karşımda arkadaşlarımla içtiğim günlerden elimde bira telefonla içtiğim günlere geldim
en son ankara'ya ne zaman gittim hatırlamıyorum
ağustos'tu sanırım
tunalı burnumda tütüyor
yazışmalardan hoşlanmıyorum
telefonla konuşmaksa artık beni kesmiyor -
bugün bir kedi daha kaybettim
sabah bir telefon geldi
meme tümörü olan siyah kedi öldü, dediler
o anın şokuyla bir şey soramadım
neden, nasıl, ne zaman hiçbir şey bilmiyorum
sadece veterinerlikte bulunduğu -on gün kadar- süre boyunca yanına hiç gitmemiş olmanın -belki de gidememiş; hayır gitmemiş olmanın- suçluluğunu hissettim ve biraz ağladım
ölürken başını okşayacak bir el isterdi elbet -
tvde kader böyle istedi diye bir filme rastladım
kadın, yağmurda ıslanan adamı içeri almak isteyen kızına 'istanbul üç milyon' diye tersleniyor; ben de istanbul'da ne yaptığımı düşünüyorum