1. biri ile gözgöze geldiğimde karşı taraf gözünü kaçırana kadar göz temasını kesmemek.
  2. öylesine gidip tuvalette oturmaya bayılırım. yarım saat falan sürer bu durum. aklımdaki tilkilerle toplantı yaparım.
  3. çok eskiden, yani çocukken hareket halinde olan araç, vasıta vb. üzerinden atlamaktı. çocukluğumda bu hevesim başıma çok iş açmıştır. kollarım, dizlerim hep yara içindeydi. iki kez ortalama bir hızda seyreden motosiklet üzerinden atlamıştım. motosikleti kullanan akrabam bu huyumun farkına varınca artık benimle bir yere gitmekten çekinir olmuştu.

    yıllar sonra benim kullanmış olduğum motosiklete binmek zorunda kalınca, "o kadar da değil artık" diyerek yusuf ben ve o heyecanlı bir yolculuk geçirmiştik.

    huy mu desem tam da kestiremedim ama garip bir alışkanlıktı. şimdiler de kalmadı söndü gitti o istek. ara sıra hokkabaz filminde iskender'in babasının hareket halinde olan karavanadan atlayışı aklıma gelir, içim kıpır kıpır olur. ^:anlayamazsınız ^ ^:swh^
  4. herşeyi kafaya takıyorum ya mesela biri bana adres soruyor tarif ediyorum sonra adam acaba gidip buldu mu yoksa yanlış anladı da bana sövüyor muü diye düşünüyorum.
  5. yolda yürürken yerdeki kurumuş ağaç yapraklarına basmam. gerçi psikolojide buna zihni rahatlama mı ne öyle bir şey deniyormuş
  6. şiveli konuşan biriyle vakit geçirince hemen o şiveyi kapıp başka türlü konuşmayı bilmiyormuşcasına davranıyorum. birkaç gündür karadenizden misafirimiz var okuduğum kitabı şiveli okuyorum :/// iç konuşmalarım falan da öyle. şükrü erbaş nereden bilebilirdi ki şiirlerinin böyle okunacağını. hayır beceremiyorum da sinirim bozuluyor.
  7. yazin yorganla uyumak
    belit
  8. aşağıdan yukarı okuyorum.. bir ara kitpları da sondan okurdum da nihayet vazgeçtim. girdiğim test sınavlarda da hep en son sorudan başlayarak çözerim, üniversite sınavını da bu şekilde kazanmıştım.

    bazı şekiller sinirimi bozar, görmeye tahammül edemiyorum.
  9. herhangi bir yerde herhangi birinin solak olduğunu görünce vay, solakmış be diyorum. hoşuma gidiyor. solak olduğum için yakın hissediyorum.
    insanların saati taktıkları kola dikkat ediyorum, telefonu kullandıkları, sigarayı, şemsiyeyi tuttukları ele dikkat ediyorum.

    dizi izleyeyim iki dakika dedim, andrew scott ile martin freeman'ın (hobbit, sherlock ve otostopçunun galaksi rehberi filmleriyle gönlüme taht kuran kişi, üstüne üstlük üçü de çok sevdiğim kitaplar) solak olduklarını görmemle daha bir sarıldım diziye, ha son bölümüydü o ayrı. üstüne üstlük daha önce fark etmişsem dahi unutup tekrar hatırlayıp mutlu oldum işte.
    garip bir huy gibi geldi bana. aman, zaten en kötü ihtimalle hep duyduğumuz şey şu, "sen o elle nassı yazıyon?" bu tarz soran insanları sméagol'a benzetiyorum. kıymetlimisss, o bisi seçti ver o sol eli biseeee.
  10. spoilerları okumak.

    merak ettiğim şeyle ilgili bir yorum mu var. normal insanların %99.9'u napar spoiler kısmını okumadan geçer dimi. yorumu okuyorum. sonra o koskocaman spoiler uyarısını görüyorum üstelik de kapalı açmasam göremem. napıyorum gidip itinayla spoiler kısmını açıyorum.yine durmuyorum. spoilerı okuyorum. sonra ne mi yapıyorum. zihnimde spoilerı tekrarlıyorum. unutmamaya çalışıyorum sanki.bunu kendime niye yapıyorum hiç bilmiyorum.