1. bir oyun şirketinde ofisimde iş arkadaşlarımla güle eğlene oyun tasarlamak geliştirmek. bu sanırım hayatımdaki en büyük hayal
  2. ay'da top oynamak.
  3. insanlardan uzak, yeşil, yağmurlu bir orman ortasında küçük, yağmurları rahat izleyebileceğim derecede camdan bir mekan ve dünyaya yıllar boyu konuşulacak yağlı boya tablolar bırakmak. şiirlerimi okuyan insanların hayatında yeni ufuklar açmak. unutulmamak.
  4. hayat değiştirmek. insanlara iyilik yapmayı öğretmek. çünkü ne ekersen onu biçersin. hayat böyle bir yer. umudunu kaybedenlere umut olmak. çünkü bu hayatta güzel olan ne varsa umut tutmuştur ellerinden.
  5. üz(ül)meden bir hayat geçirmek.
  6. hayalim küçük yaşlardan beri yazar olmaktı. hala da öyle ama yeterli disiplini gösterip kanalize olamıyorum bir türlü. türlü bahaneler, güvensizlikler buluyorum kendimde. erteliyorum sürekli. daha olgun olmayı bekliyorum. yaş 27 oldu mesela ama hala tam demimi almadım gibi geliyor. çok okumaya çalışıyorum okudukça daha iyi yazmanın ayrımını yapabileceğimi düşünüyorum ama o okunacaklar hep artıyor. bir de ülke şartları var. 5. sınıfı bitirip 6. sınıfa başlayacağım yaz tatilinde bir tane defter alıp "13. kurban" diye bir hikaye yazmıştım. yani o yaşıma göre o defterin büyük kısmı dolmuştu o yaz. teknoloji şimdiki gibi değil. sokağa da izinle çıkıyorsun. yani meşgul olabileceğin çok şey yok. oturup yazıyorum deli gibi. hikayenin yarısına kadar falan gelmiştim herhalde. hikayenin konusu da şu: 13 kurban adayıp isa'yı geri getireceğini düşünen bir psikopatın hikayesi. tamam çok amerikanvari,kilişe bir konu biliyorum. ama yazıyorum en azından, deniyorum yani. üretmeye çalışıyorum. neyse okul açıldı. cansu diye bi arkadaşım vardı. "ne yaptın yaz tatilinde dedi?". "hikaye yazdım" dedim. " a benim annem anlar o işlerden. çevresi var getir bana, beğenirse bastırır o"dedi. ben nasıl seviniyorum ama. ertesi günü defterim çantamda geldim okula,cansu'ya verdim defteri.o gün geçmedi bana be. eve gittim, nasıl hayaller kuruyorum. film haklarına kadar indim kafamda. akabinde ertesi gün okula gidişim o yılların en istekli uyanması ile oldu. cansu'yu arıyor gözlerim her yerde. derse girdik cansu yok. üzülüyorum haliyle, kapı çaldı geldi bu oturdu. teneffüsü bekledim sormak için. "beğendi mi annen?" dedim. "annem dedi ki bu çocuğun psikolojik destek alması lazım." güldü. neden ? çok kanlı, korkutucu, gotik bir hikaye yazdım diye. o gün eve gidip defteri yırttım. çocuk aklı, böyle hikayeler beni olumsuz etkiler sandım. şimdi dönüp bakınca keşke saklasaydım, güzel bir hatıra olurdu diyorum. edgar allan poe, stephen king, h.p lovecraft gibi isimler cansu'nun annesi gibi zihniyetlere rastladılar mı bilmiyorum. ama o yıllarda böyle keskin bir baltalanmaya maruz kalmak iştihamı etkiledi. " daha iyi olabilir, yazmaya devam etsin" demiş olsaydın ya sayın cansu'nun annesi. yine de karamsar değilim. bir gün olacak.
  7. japonya'daki herhangi bir senfoni veya filarmoni orkestrasını arkama alarak concierto de aranjuez çalmak, japonya'da tabii ki.
  8. siyasetle uğraşabilmek. makam mevki umrumda değil sadece fikirlerimi insanlara aktarmak benzer fikrilerdekilerin sesi olmak onları temsil etmek istiyorum. insanların saygılı bir şekilde de siyaset konuşabileceğini, kendi fikirlerini benimsemeyenlere karşı bile anlayışlı hoşgörülü olmasını, parası tanıdığı olmayanların da adaletli bir şekilde yaşamasını ..
    keşke siyasete atılmanın önkoşulu partide birini tanımak olmasa gerçekten hak eden yükselebilse ama maalesef hiçbir partide olay böyle değil
    30lu yaşlarda gençlik kolları başkanı, erkek kadın kolları başkanı olan bir ülkedeyiz tanıdık yokken ve maddi durum da ortalamayken bu hayalim çok mümkün görünmüyor
    wtf
  9. taşınmak. öyle ki dün 'taşınacaksın ya sen, orada evlenecek misin?' diyen 8 yaşındaki kuzenime 'eğlenmeyeceksem neden gideyim kuzum?' dedim. çocuğun hayallerinde evleniyormuşum meğer ben. 'karnına bebek girecek mi?' dediğinde fark ettim.
  10. kahramanlara ve peygamberlere ihtiyaç duymayan bir dünya, birde sevdiğim kızın benimle olması. kabul ediyorum ikincisi daha zor.