1. bir gün hayal kurmaya ihtiyacım olmadan da yaşayabilmek..

    aslında burada hayal kurmak biraz yanlış anlaşılmış bir kavram gibi görünüyor. insanlar genelde hayalleri sorulduğunda farketmeden kısa dönem ve uzun dönem hedeflerinden bahsediyorlar ya da değiştirmek istedikleri hayatlarından. hayal kurmak aslında daha farklı bir zihinsel süreç. hem daha derin, hem de daha sınırsız. mesela hiç başrolünde kendinizin olmadığı bir hayal kurdunuz mu? ya da dünya üzerinde geçmeyen? zaman kavramının olmadığı bir dünya düzeni, evren hayal ettiniz mi? ya da mirketlerin yönettiği bir dünya da kanguru olmak nasıl bir şey olurdu?.. tabi hayal kurmanın tuhaflığı sadece konu skalasının geniş olması değil. uygulamada da çok uç noktalara çıkılabilir. örneğin en uzun ne kadar süre hayal kurdunuz? hiç hayal kurarken zaman-mekan algısını yitirdiğiniz oldu mu, ya da derin bir uykudan uyanır gibi hayalden çıktığınız oldu mu? en uzun ne kadar süre hayal kurmadan yaşadınız, ne kadar yaşayabilirsiniz?...

    hayal kurmak zihnin sınırlarında dolaşmaktır ve çok güçlü bir faaliyettir. öyle ki sizi bir kara delik, bir girdap gibi yutabilir. gerçek hayatla bütün bağınızı kopartabilir, sizi bir madde bağımlısı kadar kendine hapsedebilir. ya da -20 derecede mahsur kaldığınız ve açlık çektiğiniz bir dağda hayatınızı kurtarabilir.

    merak ve hayal gücü, iyisiyle kötüsüyle medeniyetin bugünkü seviyesinde olmasının arkasındaki yegane sebepler.

    eğer sen de bu tehlikeli oyunu oynamak istiyorsan; sınırları zorla, imkansıza inan, imkansızın ötesini hayal et
  2. tren yolculuğu, öyle iki yada üç saatlik değil günler süren yolculuk. nereye gittiği de önemli değil. akıp giden yolda zamandan soyutlanmış hissi ile pencereden dışarıyı seyretmek, düşünmek ve kitap okumak.
  3. hayalim küçük yaşlardan beri yazar olmaktı. hala da öyle ama yeterli disiplini gösterip kanalize olamıyorum bir türlü. türlü bahaneler, güvensizlikler buluyorum kendimde. erteliyorum sürekli. daha olgun olmayı bekliyorum. yaş 27 oldu mesela ama hala tam demimi almadım gibi geliyor. çok okumaya çalışıyorum okudukça daha iyi yazmanın ayrımını yapabileceğimi düşünüyorum ama o okunacaklar hep artıyor. bir de ülke şartları var. 5. sınıfı bitirip 6. sınıfa başlayacağım yaz tatilinde bir tane defter alıp "13. kurban" diye bir hikaye yazmıştım. yani o yaşıma göre o defterin büyük kısmı dolmuştu o yaz. teknoloji şimdiki gibi değil. sokağa da izinle çıkıyorsun. yani meşgul olabileceğin çok şey yok. oturup yazıyorum deli gibi. hikayenin yarısına kadar falan gelmiştim herhalde. hikayenin konusu da şu: 13 kurban adayıp isa'yı geri getireceğini düşünen bir psikopatın hikayesi. tamam çok amerikanvari,kilişe bir konu biliyorum. ama yazıyorum en azından, deniyorum yani. üretmeye çalışıyorum. neyse okul açıldı. cansu diye bi arkadaşım vardı. "ne yaptın yaz tatilinde dedi?". "hikaye yazdım" dedim. " a benim annem anlar o işlerden. çevresi var getir bana, beğenirse bastırır o"dedi. ben nasıl seviniyorum ama. ertesi günü defterim çantamda geldim okula,cansu'ya verdim defteri.o gün geçmedi bana be. eve gittim, nasıl hayaller kuruyorum. film haklarına kadar indim kafamda. akabinde ertesi gün okula gidişim o yılların en istekli uyanması ile oldu. cansu'yu arıyor gözlerim her yerde. derse girdik cansu yok. üzülüyorum haliyle, kapı çaldı geldi bu oturdu. teneffüsü bekledim sormak için. "beğendi mi annen?" dedim. "annem dedi ki bu çocuğun psikolojik destek alması lazım." güldü. neden ? çok kanlı, korkutucu, gotik bir hikaye yazdım diye. o gün eve gidip defteri yırttım. çocuk aklı, böyle hikayeler beni olumsuz etkiler sandım. şimdi dönüp bakınca keşke saklasaydım, güzel bir hatıra olurdu diyorum. edgar allan poe, stephen king, h.p lovecraft gibi isimler cansu'nun annesi gibi zihniyetlere rastladılar mı bilmiyorum. ama o yıllarda böyle keskin bir baltalanmaya maruz kalmak iştihamı etkiledi. " daha iyi olabilir, yazmaya devam etsin" demiş olsaydın ya sayın cansu'nun annesi. yine de karamsar değilim. bir gün olacak.
  4. benim kendimi bildim bileli bir tek hayalim var idi. vazgeçmek zorunda kaldım. anını, dakikasını hatırlarım o günün, öyle üzülmüştüm. o hayal muhayyel kaldı, o gün bugündür savruk yaşar, savruk gezerim. benim de hatalarım olmuştur elbet azimli olmak konusunda ama bazen içinizdeki o parıl parıl alevin üstüne cost diye işendiği vakit, bir daha kalkıp kuru odun bulmak, tutuşturacak çalı çırpıyı toplamak, getirip yakmaya çalışmak, parlatmak, yükseltmek, ohoooo... keşke hayat ve bütün sürprizleri karşısındaki dirayetimiz, kararlılığımız çok satan kişisel geliştireç kitaplardaki, hızlanan klasik müzik eşliğinde koşarak bütün formülleri çözen büyük beyinlerin anlatıldığı amerikan filmlerindeki gibi olsa...

    bu olan bitenden bir hayli sonra bir gün (ki hatırlamıyorum hangi gündü) çalıştığımı, hedeflediğimi, çabaladığımı ama hiç hayal kurmadığımı fark ettim. baya hiçbir şey hayal etmemiştim uzun zamandır. lisedeyken ferrarisini satan malı, pardon bilgeyi okumuştum. ordan faydalı tek bir alışkanlık edindim, bir hayal defteri tutmaya başladım. mantıklı veya mantıksız, ne hayal ediyorsam yazdım. bazen yırtıp attığım, üstünü çizdiğim oldu ama defter bitmedi, yazmaya da devam ettim. bazılarına tik bile koydum, gerçek oldular. geçen gün oturdum başına, yeni hayaller yumurtladım. detaylar ektedir:

    - kayık istiyorum. baya kürekli mürekli. motoru da olsun. tın tın gezerim, balık tutarım, arada kaybolurum, ekşın olur.
    - iki üç gün bile olsa, şu vahşi hayvan yavrularını besleyen, bakan ekipler olur ya, onlara katılmak istiyorum. ayıdır, kaplandır, lööpardır, aslandır, pandadır, koaladır, ayyaş tembel hayvandır bütün kıl yumağı vahşilerin çocuk çombalak hallerine bakmak istiyorum.
    - irlanda'ya gitmek istiyorum. galiba dünyada en çok görmek istediğim yer orası. özellikle st patrick's day zamanı.
    - duayen hoca olmak istiyorum. baya daşaklı, kitaplı mitaplı, hocaların hocaları var ya, onlardan olmak istiyorum.
    - kendi içkimi yapmak istiyorum. şarap, bira fark etmez. önce zehir testinden eşi dostu geçirmek istiyorum. nalları diken olmazsa satarım bile belki. şimdilik hayal kısmına parayı sokmayayım en iyisi.
    - bir çocuk kütüphanem olsun istiyorum. güzel, sakin, güvenilir bir yerde. hiçbirinin sıra beklemeyeceği, okuma heveslerinin kaçmayacağı kadar çok kitap olsun, yedekleri olsun. uykuları gelince uyuyacakları bir oda olsun. uyanıp yine okusunlar. çaktırmadan kaçıran da olursa helal olsun hergeleye, netcen.
    - sebze - meyve ekeceğim, ağaç dikeceğim bir bahçem olsun. hamak da olsun içinde, akşam üzeri üstünde pinekleyeceğim, yamulmuş sıfatımla uyuya kalabileceğim kadar tanıdık bir yerde, güvenli bir yerde olsun.
    - her genç kızın rüyası zetina dikiş makinası'nı unutmuşum! dikiş dikmek istiyorum, kendime ve bütün sevip saydıklarıma bir şeyler dikecek bir makinam, renk renk kumaşlarım ve en çok da zamanım olsun istiyorum.
    - çok uzun bir de bisiklet yolculuğu yapmak istiyorum.

    bir gazla anca bunları yumurtladım, hangisi hızlı çıkarsa.
  5. yerleşemesem de 2 hafta izlanda'da tatil yapmak. aurorayı orada izlemek. ama yerleşmeyi çok isterim, keşke böyle bir imkanım olsa.
  6. "insanlar büyüyünce hayalleri küçülür mü?"

    benim 5 yıldır değişmedi, büyümem durdu sanırım.

    böyle küçük bir sahil kasabası, datça mesela. yalnızca istenilen, gerek duyulan zamanlarda kalabalığa karışmalık.

    küçük, yeni olması da önemli değil müstakil, ufak bahçeli bir ev. sırf estetik ve zevk için ufak ufak işleyip, sarmaşıklı bir kamelya yapabileceğim bir bahçe. bir tane bahçede evini kurduğum, sahiplendiğim "dost" olacak. katedeceğim mesafeye göre kullanımını yapacağım en ucuzundan, işler birer tane scooter, bisiklet ve araba. bir tane özene bezene kütüphane kuracağım, bir iki çalgı aletim olacak, bir gramafon, ev içi ses-sinema sistemi, kendiliğinden "on the rocks" yapan bir buzdolabı, ufak bir bar. başrollerdeki kafa dengi sevdiceği de unutmamalı.

    belki biraz yaşlı işi, ıssız adamdan hallice romantik isyankar tribinde oldu, böyle nasıl para kazanacağız orayı düşünmedim bak, hayal dedik. emekli olunca artık.
  7. yazmaya ve anlatmaya korktuğum şeydir hayallerim, siz nasıl başarıyosunuz anlatmaya ?
  8. üz(ül)meden bir hayat geçirmek.
  9. içten, samimiyetle söylüyorum: ileride kızım/oğlum olursa onun tecavüzden, tacizden, hiçbir şeyden korkmadan gezip dolaşabileceği şehirler. kötü insanların olmadığı ülkeler.
  10. bir gün o kadar iyi anlayacağım ki insanlığı, onu değiştirecek gücü kendimde bulacağım. bu olmasa bile benim kadar hevesli ama dar imkanlı olanlara fırsat sunacağım.