1. zaten hep tuhaf rüyalar görürüm ama genelde çevremdekilerle ilgili olduklarından insanlara anlattığımda pek garip gelmez. dün gece gördüğüm ise içinde ünlü barındırmasıyla başka insanlara da tuhaf gelebilir. neyse rüyaya geçeyim ben.

    neden bilmiyorum ortaokulu okuduğum okul binasında bir derse giriyordum. arka sıramda üniversiteden bir arkadaşım oturuyor. ve derste ot sarıyor. ön çaprazımda da canan karatay oturuyor ve baklava yiyor. bize de patlamış mısır uzatıp "alın çocuğum bunları da koyun da öyle sarın" diyordu. vaaay teyze falan diyip alıyorduk. sonra derste patlamış mısırlı ot içiyorduk. devamında olay çook başka yerlere gidiyordu. oralar konudan bağımsız. eski arkadaşlarım falan geliyordu.
    jimi
  2. küçük karanlık bir oda. yaşlı bir kadın, yüzünü göremiyorum. durmadan huşu içinde bir şeyler mırıldanıyor ve bana bir içecek sunuyor. bu içecek sayesinde geçmişte nasıl bir hayat yaşadığımı göreceğim.

    içiyorum.

    yorgun hissediyorum, göz kapaklarım kapanıyor. gözlerimin önünde belli belirsiz şekiller oluşmaya başlıyor. her şeyi görüyorum, duyuyorum ancak içine düştüğüm dünya bambaşka bir yer. artık aydınlık bir yerdeyim. ancak hiçbir şeyi algılayamıyorum. görüntüler, sesler her şey havada uçuşuyor gibi.

    bilinçli bir parçam bana sesleniyor. bebekliğin... sen bir bebeksin. o yüzden dünyaya bu kadar yabancısın.

    bir süre buna inanıyorum ancak sonradan fark ediyorum ki ben bilişsel sorunları olan bir yetişkinim. evdeki altı çocuktan en büyüyüğüm. oldukça fakiriz, barakadan bozma bir evde yaşıyoruz.

    bir gün evden çıkıp kendi başıma yürümeye başlıyorum. ve bir çeşit grup, çete tarafından ciddi biçimde darp edilip, bıçaklandıktan sonra kardeşlerim tarafından bulunup eve taşınıyorum.

    her ne kadar yaşam bana tamamen yabancı olsa da ölümü hemen tanıyorum. yattığım yerden yanımda oturan anneme bakıyorum. benim için ağlıyor. gözlerim kapanıyor, açılıyor. son ana kadar buna devam etmek istiyorum. karanlık ve tekrar annemin ağlayan çehresi, karanlık ve tekrar annem...

    uzun bir karanlıktan sonra gözlerimi tekrar, son kez onu görebilmek için açtığımda annemin yüzünün artık üzgün değil mutlu olduğunu görüyorum. suratında korkunç bir gülümseme, bana bakıyor.

    ve son kez gözlerim kapanıyor ve bu sefer gözümü odamda açıyorum, vücudum korkunç bir acı içinde.
  3. bir keresinde uzaylılar beni gemilerine alıyorlar. içi bembeyaz bir gemiye biniyorum. uzun koridordan yürüyüp, ana salona geliyorum. upuzun ince bembeyaz ışıklı bir masa var odanın ortasında. ışık süzmesi gibi bir uzaylı masanın başında durup, elindeki kocaman rulo kağıdı yuvarlayarak açıyor masa boyunca. üstünde bir takım semboller ve tarihler var. hiçbir şey anlamıyorum baktıklarımdan. sonra uzaylı bana anlatmaya başlıyor. insanlık şurada doğdu, şurada şöyle oldu, burada birinci dünya savaşı falan diyor. en sona gidiyoruz, burada da insanlık yok olacak diyor. bakıyorum yine bir takım semboller. uzaylı bana yıl 2071 diyor. beklediğimden daha erken olacakmış diyorum. berbat matematiğimle kaç yaşımda olacağımı hesaplamaya çalışıyorum.

    tabii bunların hepsi çocukluğumdan beri fazla bilim kurgu izlememden dolayı da olabilir. bilemiyorum... sahi, ne kadar kaldı 2071'e?