• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.85)
içimizdeki şeytan - sabahattin ali
"isteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. "

bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor sabahattin ali. aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.
  1. sabahattin ali’nin bizi bize anlattığı, toplumun kokuşmuş düzenini etkileyici karakter ve olaylarla dile getirdiği muazzam romanı.

    !---- spoiler ----!

    darülfünun’da felsefe okuyan ömer ve konservatuar öğrencisi macide’nin hikayesi ve bu hikaye etrafında dönüp duran insanlar bize iki saf sunuyor: toplumun bu kokuşmuş düzenine alet olanlar yani içindeki şeytana esir olan – esasında şeytanın ta kendisi olanlar - ve buna direnmeye çalışanlar. karakter tahlilleri bize bu iki safta bulunan insanların dünyasına dair bilgiler verdikten sonra daha genel bir bakış açısı kazanmamıza yardımcı oluyor.

    ömer: ilk bakışta macide’yi etkileyen ve onunla beraber yaşamaya başlayan ömer, macide’nin kendisine ilaç olabileceğini düşünür. fakat, ömer alışkanlık ve huyların vazgeçemez -herkesin içinde var olduğuna inandığı- içindeki şeytanın bunlara sebep olduğunu düşünür. bu nedenle ne yaptığı yanlışlardan döner, ne de macide uğruna çabalamaktan vazgeçer. nihayetinde içindeki şeytan masalının yalan olduğunu fark edip, kendi şeytaniliği ile baş başa kalıp macide’den vazgeçer.

    macide: istanbul’a geldikten sonra hayatının değişmesi etrafındaki insanların kötülüğü ve yapaylığı sebebiyledir. balıkesir’deki hayatında da bu kötülük ona iftira şeklinde musallat olurken, istanbul’da daha fena hatalar yapmasına sebep olmuştur. ömer’le tanışmasına kadar toplumdan uzak duran macide, ömer dolayısı ile topluma karışmış ve bu kötülüğe tekrar şahit olmuştur.

    bedri: macide’ye balıkesir’de müzik hocalığı yaparken hiç dışarı vurulamayan bir ufak duygu deryasına girmiş, istanbul’da arkadaşı ömer’in karısı olarak onunla tekrar karşılaşınca bu duygular yine sadece kendi içerisinde kalmak suretiyle tekrar canlanmıştır. istanbul’da özel ders verip sazlı eğlencelerde müzisyenlik yaparak geçimini sağlamanın dışında kasten toplumdan uzak duran bedri, yine bir eğlencede macide ve ömer’le rastlaştıktan sonra macide dolayısı ile toplumla tekrar muhattap olmak zorunda kalır. fakat yaşının da verdiği olgunlukta, bu toplumun aslında ne menem bir şey olduğunun çoktan farkındadır. dolayısı ile romanın sonuna doğru macide’nin toplum içinde ayakta kalma savaşında ömer’in boşalttığı yere bedri yerleşmeye başlar. ona tavsiyesi ise bu toplumun ne kadar kirli olduğunu bilmesi gerektiğidir.

    ömer’in çevresi: edebiyat dünyasının önde gelen isimleridir bunlar. ağır ve mühim laflar söylemelerine rağmen hepsinin içinde hiç bitmeyen bir kibir, gösteriş ve fenalık vardır. iyi insan olmanın erdemini kavrayamayan bu insanlar, makam ve güç peşinde koşmaktan başka bir işle meşgul değillerdir. işte toplumum neredeyse tamamı bu şekildedir. herkesin gerçek yüzü derisinin altında saklıdır ve en ufak bir fırsatta o gerçek yüz ortaya çıkmaktadır.

    bahse konu olan şeytan, aslında toplumun ta kendisidir:

    “isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa ve tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… içimizde şeytan yok… içimizde aciz var… tembellik var… iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…”


    !---- spoiler ----!

mesaj gönder