1. kendime dair rezil bir gerçek keşfettim.

    ortalama üstü zeki ve okuyan bir çocuktum, fakat tembeldim. çalışmadan, istanbul'da yaşadığı ilçenin (ki kalabalık ve medeni bir yerdi) en iyi okullarından birinde, en iyi sınıfında en iyi öğrencilerden biri haline gelmiştim. bunu da matematik dersinde soru çözdükten sonra arta kalan zamanımı defterin arkasına resim çizen biri olarak yapıyordum.

    bunu övünmek için yazdım evet.

    tembellik, imkanlar, tembellik, içe kapanıklık, tembellik derken... ergenlik de vurunca, 8'e geçerken öğretmenlerim de değişince, son sene dersleri de beceremeyen, önceki senelerde ise hiçbir şey üretememiş biri oldum. yani ortaokul bittiğinde ne üreten ne bilen biriydim artık.

    çünkü ben, anasının babasının uslu ve nazik, sağlığı kırılgan ve tembel oğluydum. ders çalışsam bağışıklığım düşer nezle olurdum (ciddiyim), ilkokul 1'de kabakulak ve bademcik ameliyatı, gripler derken aylarca okula gitmedim. içe kapanık olduğum için sosyal ilişkileri anlamadığım yetmiyormuş gibi, zekam ve aile terbiyem o yaşlarda başkalarından uzak olma sebebimi onlardan "farklı" olmam gibi yansıtıyordu.

    bu bir yanılgıydı. ben, bir ucube olma yolundaydım.

    lisede iyiden iyiye derslerden koptum, insanlardan zekiydim ama hâlâ üretmiyordum. sigara içecek, millete pandik atacak kadar mal değildim bana sorsanız ve bir savunma mekanizması olarak, hiçbir şey yapamayan asosyal biri olduğum gerçeğini saklamak için kibirlenmiştim. üretemiyorsam da, düşük biri değildim. hem felsefeyi kafam basıyordu benim! (çünkü o dönemdeki felsefe için oturduğunuz yerden eleştirmek/sorgulamak ve mantıklı biri olmak yeterlidir.)

    derken lise sonda fark ettim ki, ben, toplumdanlaşamayan ucubenin teki olmuştum. bazı insanlarla iletişim kurmayı istemiyor değil, direkt olarak hiç bilmiyordum. ayrıca nerdler gibi bir tutkum, üretimim de yoktu. bir hiçtim artık. hobisi, tutkusu, bilgisi, sosyal kabiliyetleri de olmayan, hiçbir dalda tutunamayan bir hiç.

    üni.de bu durum pekişti.

    öyle de kaldı.

    kibir söndü böylece. hatta patladı bile denebilir. elde ne kaldı? koca bir sıfır.

    orta 1-2'deki ben'in gölgesinin, gölgesinin, gölgesi olarak, kendini hiçbir yere ait hissetmeyen, hiçbir şeyi kendinin görmeyen, dünyaya bir çivi olsun çakmaya çalışmamış, dünyanın ise üstüne çivi çakmaya tenezzül dahi etmediği, ortası halihazırda delik bir sıfır.

    ve sonrası pdd ^:persistent depressive disorder^ ^:distimi^ ^:kronik depresyon^ olarak geldi. ardı arkası kesilmeyen bu yokuş aşağı süreç, yani hayatımın yarısından çoğu oldu artık, sürekli sorguladığım bir süreçti. sonunda anlıyorum, ne kadar boktan bir insan evladı olduğumu. sonunda neden hiçbir halt yapamadığımı anladım. çünkü tembel birine ona gaz verecek ortam da vermezseniz, ama öncesinde gen ve aile vergisi şekilde başarılıysa, sonrasında da belli prensipler yüzünden bir meslek edinene kadar sabredecek durumdaysa, sürekli ama sürekli durmaksızın kaybeder. durmaktan ölümüne korkacak hale gelene kadar kan kaybeder. ve yaşar. ne olursa olsun yaşar. hiçbir zaman büyük başarısızlıkları olmaz, onun yaşamı ufak tefek bir sürü başarısızlık dolu olacaktır ve hiçbir zaman uzun soluklu başarı katamaz hale gelir.

    artık biliyorum. neden yalnızım, neden korkuyorum, neden başarısızım, neden hiçbir hevesim yok, neden hiçbir inancım yok, neden hiçbir şey umduğum gibi değil... biliyorum. hepsini biliyorum. hepsini.

mesaj gönder