• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.08)
1984 - george orwell
george orwell'in kült kitabı bin dokuz yüz seksen dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır bin dokuz yüz seksen dört. güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
  1. biz - yevgeniy zamyatin ile beraber okunduğunda görülecektir ki iki kitapta anahtar-kilit ilişkisi var. kitapta geçmiş kontrolünün önemine, dili sınırlandırmanın yöneticilerin nasıl lehine olduğuna, toplumsal öfkeyi canlı tutmanın ve bu öfkeyi kanalize etmenin sistemin işleyişine etkilerine, toplumsal düzenin ve bu düzenin bireye getirdiği sorumlulukların yıkıcı etkisine ve bunlarla beraber yöneten-yönetilen ilişkisi zorbalığa, sömürüye dayandığında ortaya çıkacak pek çok probleme değinmiştir orwell.

    "geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder. bugünü kontrol eden geçmişi de kontrol eder." tarih, çekip çevrilen, dışarıdan etkiye açık bir varlık alanı haline getirildiğinde; olayların seyrine taraflı müdahale değil, yalnızca yöneticiler tarafından taraflı yorum getirildiğinde dahi bugünün toplumsal devinimine nasıl yön verdiğinin etkilerine sokakta, mimaride, televizyona sunulan işlerde dahi görebiliriz. yeniden inşa edilmiş geçmiş, geleceğin dilini, düşüncesini, modasını, mimarisini kısacası kültürünü etkiler. kendi dilinle felsefe yapılamaz denir ve parmak geçmişe götürülür. belirli bir yaşam tarzı yadsınır parmak geçmişe götürülür. iktidarın düşüncesine göre bir yaşam rehberi sunulur ve parmak geçmişe götürülür. geçmiş oradadır ama televizyonlar, kültürel bir takım faaliyetlerle geçmişin zihnimizdeki algısıyla oynanır. ve o parmağın gösterdiği geçmiş bizim zihnimizden projekte edilen geçmiş olur.

    bir diğer konu dilden gereksiz sözcüklerin atılımı meselesidir. kitapta görüleceği gibi yenisöylem oluşturulurken insanların eleştirel düşünmelerine ket vuracak bir yol izlenir. kendini ifade kısaltılır, metinler kısaltılır, eski eserler birkaç cümleye indirgenir. uzun uzun konuşacak, uzun uzun yazacak ne vardır? hiçbir şey. tebaalar, yöneticilerin mesajlarını anlasın, yöneticiler onları manipüle ederlerken zorlanmasın ama sorgulamasın da, işte bu yeter. köle gibi çalışılan saatlerden sonra bira, tele-ekranda gösterilen yanlı yayınlar ona yeter.

    insanların hissetmeye mi ihtiyacı var? öfkelensinler. yaratılan düşmanlara öfke kussunlar, idamlara tezahüratlarla izlesinler. şikayet etsinler muhalifleri, boyunlarının vurulmasına önayak olsunlar, ne ala. geçmişin, bugünün ve yarının dekorlarının belirlendiği bir düzende, topluma sunulan düşmanlar bu dekorların önünde sergilenen bir kukla oyunundan başka bir şey değildir.

    !---- spoiler ----!

    "winston, şu erdemlilik duvarını hayatında bir kez olsun yıkmayı sevilmekten de daha çok istiyordu. hakkını vererek sevişmek, isyan demekti.arzu ise düşünce suçu olarak görülüyordu.

    "winston'a baktıktan sonra tulumunun fermuarına uzandı. ve işte! neredeyse winston'un düşlediği gibiydi. winston'ın aklından geçirmesine kalmadan çıkarıverdiği giysilerini akla zarar bir buyurganlıkla fırlatıp atarken koca bir uygarlığı silip atıyordu sanki.

    !---- spoiler ----!

mesaj gönder