1. tartışma kültürünün olmamasıdır. memur zihniyeti, ezberci eğitim, maddiyatçılık vs. zaten belirtilmiş ancak tartışma kültürünün olmaması da en az bunun kadar önemlidir.

    bizde tartışma bir konu üzerinde fikir alışverişi yapıp o konuda bildiklerimizi arttırmak için değil galip gelmek için yapılır. etrafınızdaki insanlarla bir konu üzerinde zıt gidip fikir alışverişinde bulunmayı/tartışmayı deneyin, insanların çoğunun haksız olduğu konularda haksızlığını kolay kolay kabullenmeyeceğini, siz çok iyi argümanlarla kendi fikrinizi destekleyip karşınızdaki argüman üretmekte zorlansa bile bir yerden sonra konuyu başka yerlere çekip oradan konuşmaya başlayıp kendini farklı bir yönden haklı çıkarmaya çalıştığını görürsünüz. bu gruba az veya çok, zeki veya ahmak hemen herkes dahil.

    bu durum üniversiteye ve bilime de yansıyor. bilim dediğimiz şey eldeki bilgilerin çürütülerek ve yerine daha kapsayıcı olanların konmasıdır. ancak bizdeki akademisyenler ve özellikle de profesörler hem toplumun bu genel yapısı hem de sahip oldukları titre dayanarak hiçbir zaman yanılmayacaklarını düşündükleri için tartışma ortamında sıkıştıkları zaman genellikle çirkefe yatmayı seçiyorlar (inanmıyorsanız açın bir televizyon/tartışma programı ve izleyin) ve karşındakinin doğru söylediğini anlasa bile altta kalmamak için bunu kabul etmeyi reddediyorlar. eleştiri konusuna girmiyorum, hiç tahammülleri yok zaten. oysa bilim dediğimiz şey tartışma ve eleştiri üzerine kuruludur. ne zaman kelime dağarcığımıza "bilmiyorum", "haklısın", "mantıklı konuşuyorsun bu konuyu tekrar araştırmam gerek" gibi sözler ve söz öbekleri dahil olur, o zaman bilim gelişmeye başlar.

mesaj gönder