1. muhalif ideolojidir, hakkında geri kalan her söylenen şey yalandır. tek bir feminist ideoloji olmadığı gibi tüm feministler de aynı şeyleri savunmaz. ortada iki yüzyıldır hakkında sayfalarca yazılan, konuşulan bir ideoloji var. bu ideoloji önce kadınların temel haklarını (oy kullanabilme, eğitim kurumlarına ulaşabilme, mülkiyet hakları vb.) alması için mücadele eder. kadınların 1900'lü yıllarda pek çok ülkede bu hakları alması ile sorun çözüme kavuşmuş gibi görünür ki bazı ülkelerde bu haklara hala ulaşılabilmiş değillerdir. bu haklara ulaşılmasına rağmen kadınlar hiçbir şeyin değişmediğini gördüğünde ikinci dalga feminizm başlar ve feminist kadınlar şunu sorar? görünürde her hakkı elde ediyor olmamıza rağmen neden hiçbir hakka sahip olamadık? neden çalışamıyor, iyi eğitime ulaşamıyor, mülkiyetin çok az bir miktarını elimizde tutmaya devam ediyoruz? bu sorular feministleri sorunun kökenine yani bu ezilmenin nereden başladığını anlamaya yöneltir. bu geriye dönme pek çok feminist akımı doğurur. sosyalist feministler ezilmeyi kapitalizm ve ev içi emek, kadınların işçiyi yeniden üretmesine bağlarken radikal feministler ezilmeyi üreme, cinsellik ve bedene bağlar. liberal feministler ezilmeyi toplumun içinde var olan maddi eşitsizlikler üzerinden çözmeye çalışırlar. bunun yanın da seksenler de çıkan akımlar dil ve beden politikaları üzerine daha fazla yoğunlaşama eğilimi gösterirler ki açık bir biçimde lacan ve foucault’un etkisi kendini hissettirir.
    fakat tüm bunlar gene yetmemektedir. ortaya faydalı analizler sunulsa da feminizm akademi, ideolojiler ve kendi içindeki bireyler tarafından çok ciddi eleştiriye uğramaktadır. bunun sonucu içine diğer ırkları, lgbtileri, engellileri, vegan ve vejetaryenleri, seks işçilerini ve en önemlisi erkekleri içine alan kapsayıcı bir feminizm doğar. şu an içinde bulunduğumuz üçüncü dalga feminizm ayrı ayrı grupların yer aldığı, eski ikinci dalgadan beslenen güçlü bir muhalif görüştür. hakkında şu an otursan on yıl okumakla bitiremeyeceğin psikanalizden, dil bilimden, tıptan, liberalizmden, marksizm’den, postmodernizmden, postkolonyalizmden, biyolojiden, mimariden ve sayılamayacak pek çok alandan beslenen bir çalışma alanıdır. bugün çıkıp feminizm erkek düşmanlığı diye sığ bir açıklama yapıp içini doldurmuyorsan hiçbir şey okumamışsın demektir. hangi feminizm erkek düşmanlığıdır diye sorarlar insana. gidip dil bilimcilere saldırabiliyor musun mesela yaptığınız iş yanlış diye? içerisinde kaç milyon tartışma var biliyor musun, hayır onu da bilmiyorsun. niye çünkü alanın değil, okumamışsın ama gelip koskoca bir çalışma alanına çemkiriyorsun. konu feminizm olunca neden böyle yaptığını bir daha sorgula. eril sistemin ne kadar içinde olduğunu, dişlide nasıl dönüp durduğunu ve buna gelen eleştirilere neden kulağını tıkadığını sorgula.
    benim feminizmim tüm cinsiyetlerin de eril dünyada ezildiğini söyler. bu dünya erkeklerin eline silah verip birilerini öldürmeye yollar çünkü penisi vardır. bu dünya erkekler ağlayınca ayıplar, bu dünya erkeğe şiddeti normalleştirir, erkeğe tecavüzü yok sayar. erkek suskundur çünkü anlatırsa erkekliği eksilir. toplumlarda erkeklerin uyguladığı şiddeti kadınlar da kendi çocuklarına uygular. diğer erkekler birbirine şiddet uygular. kimse eril dünyanın şiddetinden dışlanmış değildir. eril dünya yıkılmadıkça bu sömürü sistemi tüm cinsiyetler arasında devam edecektir.
    nedra

mesaj gönder