Kimdir?
ahmed arif (d. 21 nisan 1927, diyarbakır - ö. 2 haziran 1991, ankara)
kürt şair ve gazeteci.
21 nisan 1927’de diyarbakır’ın hançepek semtindeki yağcı sokak 7 no’lu evde dünyaya gelir. diyarbakır lisesi'nden sonra ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi felsefe bölümü’nde okudu. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle türk edebiyatındaki yerini aldı. türkçeyi en iyi kullanan şairlerdendir.
şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. şiirlerinin toplandığı tek kitabı hasretinden prangalar eskittim 1968'de yayınlandı. türkiye'de en çok basılan kitaplar listesindedir. ahmed arif şiiri hala gençliğe damgasını vurmaktadır. ahmet kaya, cem karaca gibi sanatçılarca bir çok şiiri bestelenmiştir. adiloş bebe adlı şiiri cem karaca , moğollar ve grup kızılırmak tarafından şarkı yapılmıştır.
ankara'da yalnız yaşadığı evinde geçirdiği kalp krizi sonucu 2 haziran 1991 tarihinde yaşama veda etti.
ahmet oktay'ın karanfil ve pranga (istanbul: metis yayınları, 1990) adlı çalışması ahmed arif şiiri üzerine yapılmış en detaylı çalışma olarak kabul edilir. ayrıca, muzaffer ilhan erdost'un 'üç şair' adlı kitabında da, ahmed arif şiirinin yorum ve çözümlemeleri bulunmaktadır.
şiir kitapları
hasretinden prangalar eskittim. (everest yayınları, isbn 975-297-021-4, 57. basım, 2006);
yurdum benim şahdamarım (everest yayınları, istanbul, kasım 2005, 5. basım, isbn 9789752891036)
hasretinden prangalar eskittim (1968-2008 40. yıl özel basımı), ilk basım: mart 2008, metis edebiyat
şiirlerinden bazıları
akşam erken iner mahpushaneye
anadolu
ay karanlık
sen hep şerefinle yaşarsın baba
bu zindan bu kırgın bu can pazarı
diyarbekir kalesinden notlar ve adiloş bebenin ninnisi
hani kurşun sıksan geçmez geceden
hasretinden prangalar eskittim
içerde
kara
karanfil sokağı
leylim leylim
merhaba
otuz üç kurşun
sevdan beni
suskun
unutamadığım
uy havar!
vay kurban
yalnız değiliz
kara
bestelenen şiirleri
ay karanlık: ahmet kaya - maviye çalar gözleri
ay karanlık: cem karaca - ay karanlık
diyarbekir kalesinden notlar ve adiloş bebe: cem karaca - adiloş bebe
diyarbekir kalesinden notlar ve adiloş bebe: grup yorum - adiloş bebe
diyarbekir kalesinden notlar ve adiloş bebe: kızılırmak - adiloş bebe
diyarbekir kalesinden notlar ve adiloş bebe: moğollar - adiloş bebe
hasretinden prangalar eskittim: ahmet kaya - hasretinden prangalar eskittim
hasretinden prangalar eskittim: suavi - hasretinden prangalar eskittim
içerde: rahmi saltuk - dağlarına bahar gelmiş memleketimin
kara: grup ekin - de be aslan karam
otuzüç kurşun: cem karaca - otuzüç kurşun
otuzüç kurşun: grup baran - otuzüç kurşun
otuzüç kurşun: zülfü livaneli - kirvem
otuzüç kurşun: fikret kızılok - vurulmuşum
otuzüç kurşun: onur akın - otuzüç kurşun
sevdan beni: cem karaca - sevdan beni
sevdan beni: fikret kızılok - haberin var mı
suskun: fikret kızılok - iki parça can
suskun: ahmet kaya - suskun
suskun: edip akbayram - suskun
suskun: alaaddin us - suskun
unutamadığım: cem karaca - unutamadığım
unutamadığım: grup baran - unutamadığım
uy havar!: ahmet kaya - oy havar
vay kurban: cem karaca - vay kurban
vay kurban: grup baran - seni sevmek felsefedir
vay kurban: grup yorum - gün ola
-
"belinde diyarbekir kuşağı
zulasında kimbilir hangi hınç, hangi mısra
yürür namus bildiği yolda...
yürür yine de yalınayak ve
ayakları yanarak. " -
Van, sanat park
Bunu düşünen kimse çok güzel bir iş yapmış. -
terketmedi sevdan beni,
aç kaldım, susuz kaldım,
hayin, karanlıktı gece,
can garip, can suskun,
can paramparça..
ve ellerim, kelepçede,
tütünsüz uykusuz kaldım,
terketmedi sevdan beni.. dizelerinin sahibi. -
tütünü en iyi anlatan dizelerin sahibidir, şairdir, ozandır, namus iscisidir, her şeyden önemlisi bizim ahmet abimizdir.
(bkz: yalnız değiliz)
tütünü bilir misin?
"kız saçı" demiş zeybekler,
su içmez her damardan,
yerini kolay beğenmez,
üşür
naz eder,
darılır
iki parmak arasında kıyılmış,
bir parçası var kalbimin
incecik, ak kağıtlara sarılır,
dar vakit yanar da verir kendini.
dostun susan dudağına...
sokaklardan,
kıyılardan,
gök mavisinden,
ekmeğinden,
canevinden ayrı düşmeye
yani bütün hasretlerin kahrına
ve zehrine çaresiz kalmaların,
ilk nefesi hızır gibi yetişir
cibalide sarılan cıgaranın...
tütün isçileri yoksul,
tütün işçileri yorgun,
ama yiğit
pırıl pırıl namuslu.
namı gitmiş deryaların ardına
vatanımın bir umudu... -
derler ki ahmed arif şiirlerini önce kafasında uzun uzun evirir çevirir çok sonra yazıya dökermiş. ve yine derler ki ölmeden önce heybesinde en az bir kitaba sığacak kadar şiir varmış. işte o şiirleri düşler dururum öğrendiğim günden beri -
kendi deyimiyle makam-ı yusuf zamanlarında bir gün şairi harbiye'de bir hapishaneye yolluyorlar. hücrenin duvarında “to be or not to be” ile birlikte aynı anlama taşıyan on dokuz dilde yazıyla karşılaşıyor. yirminci satırı türkçe yazmak istiyor ve on dokuz satırın altına toplama çizgisi çekip “ya herro ya merro” yazıyor. işkence görmüş, yaralanmış on dokuz kalbi kendinde topluyor. buna daha sonra “unutamadığım” şiirinde de değiniyor yazar.
“to be or not to be” değil.
“cogito ergo sum” hiç değil…
asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,
durdurulmaz çığı
sonsuz akımı. -
bir mavi gül bahçesi yorganım
uyku saçlarımın meçhul şarkısı
sonra yastığımda ilk gölgen kızlık
ve ilk unutuluş hürriyet raksı
yumuşaklığında köpükten öpüşlerin
mukaddes günahlar cenneti oda
dikişsiz beyazlığında tüllerinin
bir ay süzülecek buluta
ve bir mavi şarap gözlerindeki
musiki gölgelerinde yorgun
sen hep öylesine güzel sevdalım
ben sana allahsızcasına vurgun
*ahmed arifin afyon'da, lisenin birinci sınıfındayken yazdığı bir şiir.
şair, bu şiirine isim vermemiştir -
mektuplarini okuduktan sonra bunca duyguyu hissettiren aşkın derinliğini daha iyi anliyorsun. (bkz: leylim leylim) -
sanki her okudugumda,muebbet yiyorum misralarinda.sayende mapuslugun her bi kosesini de raconunu da yalayip yutmuslugumuz var be ahmet arif...
bu zindan,bu kirgin,bu can pazari,
macera degil.
yasamak,sade yasamak... -
"sus, kimseler duymasın,
duymasın, ölürüm ha.
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra.
seni, kaburgamın altın parçası.
seni, dişlerinde elma kokusu.
bir daha hangi ana doğurur bizi?"