1. okurun biçimlendirdiği ve okuru biçimlendiren bir yayınevi arasında ki farkı sorasım geliyor kendisine. özellikle bir röportajında, güzel nesneler üretmek ile ilgili söylemine rastlayınca, bu bahsettiği "ne olursa olsun iktisadi şirket modeline mecbur oluşlarından gelen üretim hesabı"nı düşündüm. artık bu bir mecbur oluş değil de, kültür endüstrisi için mal üretmek bilinci ile yapılmış bir hamle gibi geldi. yine de edebiyat eserleri gibi bir alan üzerinden çember kırıcı hareketleri de (en azından türkiye için) nitelik arttırıcı ve olumlu.
  2. bir yazarin kitabini ilk can yayinlarinda okuduktan sonra baska yayinevlerinde gormek nedense bir burukluk birakiyor bende. bu buruklugu umberto eco'da yasadim, oncesinde ahmet umit ile ilk tanismam can yayinlarinda cikan bir kitabi ile olmustu sonra tum kitaplari baska yayinevinde basildi ve basilmaya devam ediliyor. bu buruklugun nedenini cozemedim. belki logonuz, belki can yayinlari beyaziniz. sorum biraz duygusal olacak. can yayinlarindan bir yazar baska yayinevine gecince neler hissediyorsunuz. bir aldatilmislik yada aileden birinin goc etmesi gibi bir etki birakiyor mu sizde de?
  3. kitap fiyatlarının pahalı olmasını sorabillir miyiz? kırk küsür basımı olan ve yazarı aramızdan göçen kitabın o kadar pahalı olmasını neye bağlayabiliriz? bir de yazarların kitaptan para kazanmadığını iddia edenleri var, yayınevi de kazanmıyor ise nereye gidiyor bu kadar para?
  4. burada da dikkat çekilen zaman zaman bazı küçük yayınevlerinde karşılaşılan çevirmen rezaletleri bir yana, artık çevirmen mantığının değişmesi gerekmiyor mu? yerel okuyucunun daha iyi ya da kolay anlaması adına ifade etme biçimini geçtim neredeyse akışla oynayan çevirmen mantığının artık elimine olması gerekmiyor mu? adam ya da kadın dostoyevski'nin yazdığını beğenmeyip şöyle olsa daha iyi olur diyor.

    insanlar orjinal dilinden alt yazılı filmler, diziler izliyorlar ve onlarda da bu tip nedenlerle yapılan ve hemen anında fark edilebilen değişiklikler insanları ya rahatsız ediyor ya da gülmece unsuru oluyor. kitaplarda ne yazık ki bu şansımız yok. kendi adıma çevirmenlerce kirletilmemiş kitaplar okumak istiyorum. yani ben dostoyevski okumak istiyorum.
  5. soruma beklediğim cevabı aldım ki sanırım aspirin osman benim sorumun altına yazdığı soruyla cevabımı çoktan vermişti ''okuru biçimlendirmek'', okuru biçimlendiren yayınevi olmak. benim aldığım cevap, hayır yapmıyoruz, yapılmıyor değil. evet, yapılıyor ve yapılmaya devam edilecek.

    işte bunu bilin ve ona göre okuyun. ^:swh^

    ben daha veletken yurt dışında yaşayan ya da yaşayıp dönen insanlar yazarın ana dilinde en azından ingilizce okumak gerek derlerken ne diyor bunlar diyordum, çevirmişler işte. öyle değil işte.

    ekleme: bundan 6 ay kadar önce aynı eleştirileri ya da soruları çeviri yapan birine sorarken, biriyle konuşurken dedim ki ''bak bunları söyleyince çıldırıyorlar. kontrollerini kaybedip, saldırıyorlar.'' ''yok canım, neden öyle olsun'' dedi. al işte aldım cevabımı. bu sorular, bu konular hiç hoşlarına gitmiyor.^:swh^

    elbette çekinmeyeceğiz. benim hiç öyle özelliklerim yoktur zaten. ben bunları yaklaşık 20 yıldır yazıyorum, konuşuyorum ve cahilce bir soru ne ki cinsiyetçi küfredenler oldu işin içinden. sözlerimin arkasındayım. yavaş yavaş benzer şeyler söyleyen, yakınan insanlara denk gelmeye başladım. belki 10, belki 20 yıl sonra nehir bu yöne akacak.