1. özümsemeden yerleşmiyor ve kıymeti bilinmiyor.
  2. yoksul halkın hak ve özgürlüklerini korumak için çoğunluğun yönetimidir. çoğunluk derken sadece %50 gibi bir oran yeterli değildir. bu yüzdelik kesimin manipüle edilmemiş şaibesiz bir seçimle parlementoya vekil yollaması demokrasinin kırmızı çizgisidir.
  3. "demokrasi ve diktatörlük arasındaki fark şudur: demokraside önce oy verir sonra emirler alırsınız. diktatörlükte oy vermekle zaman kaybetmezsiniz." charles bukowski
    hoppa
  4. seçimler bir şeyleri değiştirecek olsaydı yasaklanırdı,zengin egemenli toplum yapısı devlet tarafından meşrulaştırılmakta ve piyasa ekonomisi adı altında ve rekabet gerekçe gösterilerek devletin iş piyasasından soyutlanması ile halkın çıkarlarını koruması için var olan devlet, artık işlevini yetine getirmemekte.

    kriz anlarında halka değil iş dünyasına yönelik destek paketleri açıklayarak (bkz: örn; turizme destek paketi) sadece iş adamının kazanmasını sağlamakta zararı ise vatandaşa sokmakta.

    demokrasi bunun neresinde dersen, tam ortasında daha doğrusu hiç bir yerinde derim ,ya bir şeyleri değiştirecek olsa demokrasinin bel kemiği olan seçimleri yasaklarlardı yüz yıldır seçimler dünyada bir şeyi değiştirmedi.
  5. halkın medya ile hizaya getirilerek yönetildiği yönetim biçimi.

    "totaliter rejimlerde cop ne ise, demokrasilerde medya odur."

    (bkz: medya denetimi - noam chomsky)
  6. türk halkının haketmediği, layık olmadığıdır.
  7. genel olarak çoğunlukçu ve çoğulcu olarak ikiye ayrılandır.

    halkın çoğunluğunun iradesi/ rızasıyla teşkil edilip azınlığın göz ardı edildiği, muhalefete görüş hakkı tanınmadığı, yüksek barajın olduğu bu yönüyle asıl ruhunu kaybeden, yaşadığımız örneğe benzeyen çoğunlukçu demokrasidir. uygulaması kolay olandır.

    halkın temsiliyetinin ve katılım yeteneğinin yüksek olduğu, muhalefet, azınlık vb. her türlü genel akımdan ayrı düşen insanın da söz sahibi olduğu çoğulcu demokrasidir. uygulaması zor ve meşakatli, ruhu incelikli ve demokrasinin gerçek anlamıyla örtüşendir.
    ozee
  8. "demokrasi, bir eğitim işidir. eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. devam edilirse demagoglar türer. demagoglardan da diktatörler çıkar."

    "demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. halk övülmeyi sever. onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir."

    bunları ben söylemedim elbette. günümüzden 2400 yıl önce yaşamış platon söylemiştir. yönetim üzerine çokça güzel fikri vardır. yukarıda yazdıklarım onlardan en beğendiklerim. insanların binlerce yıl geçse de teknolojileri ne kadar gelişse de aynı kaldıklarını gösterir bize.

    o zamanlar bu tarz bir eğilim olmasa söylemezdi diye düşünüyorum. ki bazı tarihi olaylar da bu durumun varlığını gösteriyor bize.

    ders almamız gereken sözler bence. çünkü bizi görüp söylese ancak bu kadar net özetlerdi durumu. meydanlarda halkın duymak istediğini söyleyen, göstermelik kararlarını halkın gözünü boyamak için alan bir parti yıkılması güç bir şekilde senelerdir iktidarda kalabiliyor. neden? çünkü insanlara duymak istediği şeyleri söylüyor. halk sadece imf'ye olan borcun bitişine bakıyor. nereden para geldi de kapattık diye bakmıyor. yollar yapıldı diye seviniyor ama yine para nereden geliyor diyen çıkmıyor. neden? çünkü halk sorgulamıyor. hiçbir şeyi sorgulamadığı gibi. neden sorgulamıyor peki? çünkü eğitimsiz. eğitimsiz insan sorgulamaz. ne deniyorsa mantıklı gelir çünkü aklına daha iyi bir plan gelmez. baştaki adamı da çok zeki görür. bu sebepten de halkın eğitimsiz olması istenir. eğitim seviyesi yükselen halk alınan kararlar üzerine düşünür, aklına yatmazsa itiraz eder. hangi yönetim ister ki bunu? bir söyleşisinde hayko cepkin "eğitmemek, istenilen şeyi yaptırmak içindir" der (platon'dan hayko'ya yolculuk).

    gidin dışarıda biriyle konuşun, konuşan birilerini dinleyin ya da sokak röportajları izleyin. ne demek istediğimi anlayacaksınız.

    bu sebeple hem ülkemizde hem de diğer ülkelerde demokrasinin tam uygulandığını düşünmüyorum. "benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?" demişti zamanında bir manken. bu durumu özetleyen çok acımasız bir söylem aslında bu. işi mesleki sınıflandırmayla yaptığı için "evet bir değil" cevabı kendisine uygun olmaktadır. bu cümle yerine "toplumda her eğitim veya iq seviyesindeki insanın eşit oy hakkı olmamalı" gibi bir cümle daha doğru olabilir. bu da sorgulanabilir elbette. buna yakın ideal bir şeyden bahsediyorum. burada önemli olan şu. hayatında bir kitap bile okumamış, ülkeyle dünyayla ilgili bir bilgisi olmayan bir adamla ülke yönetiminin nasıl olması gerektiğini bilen, eğitimli, siyasileri tanıyan birinin aynı oy hakkının olmaması gerekir. böyle bir düzeni sağlamak ise neredeyse imkansızdır. çünkü toplumdaki herkesi tek tek değerlendirmek imkansızdır. ayrıca böyle bir durumda kapalı oylama sistemi zarar görür. platon günümüz gibi kalabalık toplumlar için söylememiştir bence bu sözleri.

    uzun lafın kısası demokrasi, tam olarak uygulanması zor olan bir yönetim biçimidir. hükümetler, uygulanmaması için bir şekilde engeller koymaya çalışırlar. dediğim gibi işlerine gelmez uygulanması. çok iyi eğitim almış ve kalabalık olmayan toplumlarda ancak idealliğe yaklaşabilir diye düşünmekteyim.

    keşke siyasiler kendilerinden çok halkı düşünse, halkın yararını gözetse. o zaman demokrasinin uygulandığını söyleyebilirim. bunun için de atatürk gibi kendini halkına adamış insanlar gerekmektedir. bu da mümkün değildir artık tabi.
    jimi
  9. tanım olarak çoğunluğun yönetimi diyebiliriz. ayrıca günümüzde en çok kullanılan yönetim biçimidir. diğer yönetim biçimlerine oranla teoride onlardan daha iyi, daha eşitlikçi ve tamamen halka dönük, halkı yönetime katan bir yapıdadır demokrasi. pratikte öyle mi? bu cevap demokrasiyi kullanan ülkeler bazında değişiklik illa ki gösterir.

    bazı sorulara gelelim,
    - en iyi yönetim biçimi demokrasidir, diyebilir miyiz?
    kısmen evet kısmen hayır. fakat daha iyisi yapılana kadar, daha iyisi, daha eşitlikçisi ortaya çıkana kadar en iyisi demokrasi. demokrasinin zararları yanları şöyle ki çoğunluğun yönetimi bazında azınlığın haklarının korunabilmesi kısmında ortaya çıkıyor. bir yerde demokratik yollarla seçim yapılıyor diyelim yarıdan bir fazla olsa dahi seçilen taraf kabul ediliyor. peki kalan diğer taraf? o da seçilen oya boyun eğmek zorunda kalıyor. aslında demokrasiyi "çoğunluğun tiranlığı" diye eleştiren filozoflara bir yandan hak vermemek akıllı bir iş olmayacaktır.

    -demokrasi despotizme dönüşür mü?
    antik yunan'a kadar geri dönecek olursak bunu irdelemek için daha o zamandan eflatun'un demokrasinin despotizme(yönetimi kendi elinde keyfince tabiri caizse zorbaca kullanan tek bir kişinin elinde bulunan siyasal sisteme) dönüşeceğini söylemiştir.

    ayrıca koyu bir devlet yanlısı olan hobbes da demokrasinin gizli bir aristokrasiden başka bir şey olmadığını vurgulamıştır.

    buradan çıkan sonuçlara bakarsak demokrasi sözde en iyi yönetim biçimiyken ve halk egemenliğini, halkın yönetimini savunurken işin içine girdiğimizde ve şu anki demokrasiyle yönetilen ülkere döndüğümüzde durumun hiç de iyi olan bir yanının kalmadığını görüyoruz. demokrasi halkın yönetime katılmasıyla, yönetimde söz sahibi olmasıyla anlatılırken, temsili demokrasi dediğimiz yani halkın seçtiği ya da zorbaca seçtirildiği ve bazılarının seçilmesine olanak verilmediği yönetim biçimi, seçilen temsilciler konusunda yönetimi hem çoğunluğun hem de azınlığın yararını gözeterek, azınlığın da hakkını koruyarak kullanıyor olmaması bu demokrasiyi despotlaştırmaktan başka bir şey yapmaz.
  10. uygulaması oldukça zor yönetim biçimidir. gökten inme bir ayet yakıştırması yapılması gökten inmesinden kaynaklanıyor olabilir. demokrasinin temelini oluşturan kavramlardan uzak kalmış yada bırakılmış bir halk için; patronlarını gözeten ayrıcalıklı sınıfın seçiminde aktif rol almaktan başka birşey değildir.