1. "birisini sevmeye kalkışmak önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. enerji, kendini veriş, körlük ister. hatta başlangıçta, bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum."
    bulantı-sartre
  2. "balkan lokantası'nın kasasındaki güler yüzlü, tombik genç iki liramın üstünü veriyor. rakamla 50, yazıyla elli kuruş. kasanın arkasındaki duvara asılı tablosuna bakıyorum ulu önder'in. ey ulu önder, misakı kanla mühürlenmiş sert komutan, semalarda kendi bildiğinden başka kuş uçmayan kör avcı, söyle bana, elli kuruşla ne yapabilirim? böyle bir posterini alasım, tek göz rutubetli odamın en kuru yerine asasım var mesela, lakin poster beş lira... bayrak alasım var, en alından, pencereciğimden sarkıtayım da dost gülsün düşman ürksün diye, ama bayrak üç lira... marş dinleyesim var en alasından, milli marşlar albümü duruyor elimde, çıkıp mis gibi açık alınla şu kitapçıdan, tarlabaşına doğru yürürken, toprağı diş macunu gibi sıkıp şuheda fışkırasım var, fakat albüm on beş lira...

    ulu önder'in tablosunun hemen yanında uzun önder'in tablosu duruyor. o zaman sen söyle, ey kefenli katil, cihan reisi yağmacı, sefaletin dibine vurduğum bu cihad-ı nefs zamanlarında bana açıktan bin kağıt atar mısın? ne mi yapacağım? ceylan derisi kaplama kuran alacağım... afgan ipeğinden, iran dokuması seccade sereceğim yere... battal bir deveye bineceğim, sonra da kesip yiyeceğim... mısır'dan mor mermer getirtip sana layık azman bir kabir yaptıracağım... ibadette cabbar, ticarette acar, cimada karar olacağım... 50 kuruşluk imanımı ruhumun somun ekmeğine sarıp avazım çıktığı kadar bağıracağım: dünyanın bütün günahkarları siktirin gidin ulan!"

    merhume-murat uyurkulak
  3. "toros dağlarının etekleri ta akdenizden başlar. kıyıları döven ak köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir. akdenizin üstünde daima, top top ak bulutlar salınır. kıyılar dümdüz, cilalanmış gibi düz killi topraklardır. killi toprak et gibidir. bu kıyılar saatlerce içe kadar deniz kokar, tuz kokar. tuz keskindir. düz, killi, sürülmüş topraklardan sonra çukurovanın bükleri başlar. örülmüşçesine sık çalılar, amışlar, böğürtlenler, yaban asmaları, sazlarla kaplı, koyu yeşil, ucu bucağı belirsiz alanlardır bunlar. karanlık bir ormandan daha yabani, daha karanlık!"

    ince memed destanı böyle başlar.