-
''şimdi otobüs gelir biner gideriz,
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç.
bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat,
durma kendini hatırlat,
durma göğe bakalım''
göğe bakma durağı - turgut uyar -
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
(turgut uyar) -
yasak bir alfabeyle yazıyorum şiirlerimi
anarşist çiçekler kokluyorum
devlet sınırlarını ihlal eden
kuşlara yardım ve yataklık yapıyorum
umudun propagandasıcıyım
bütün sözcükleri örgütlüyorum
artık halkların değil
şarabın ve sevginin
ayaklanması var.
ilk eylemde sınırdışı oluyorum
bana gözlerini yurt eyle
mültecin olayım
kendi adına bir kimlik çıkart
ben biraz da sen olayım.
mehmed uzun -
atatürk geldi
düşmanı yendi -
güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş
tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
keşke biraz ölmesem -
yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?
...
unuttuğum bir bitkinin yaprakları gibi
göğsüme değerse kurşunların, ne çıkar? -
külbe-i ehzân şeved rûzî gulistân gam mehor
hafız-ı şirazi
huzunler kulübesi bir gün çiçek bahçesi olur, gam yeme!
külbe-i i ehzân ya da ahzan, hazret-i yakub'un oğlu yusuf'u kaybettikten sonra kapandığı kulübenin adıdır. insanlardan uzak, tenha bir yerde yaptırdığı bu kulübeye gider sabahtan akşama kadar ağlayıp feryat edermiş ki sonunda ağlamaktan gözleri kör olmuş.
edebiyatta bu kıssadan ötürü hz yakup hüznü, kederi; hz yusuf'sa güzelliği, ferahlığı, mutluluğu temsil eder. kıssada hz yakup oğluna kavuşur ve gözleri de açılır ve kederden kurtulur. şair bu hikayeye telmih yapmış.
hatta bunu anlatmisken baki'nin bir beytini de yazayım:
yusuf gibi izzetde sen, yakup-ves mihnette ben
dil sakin-i beytu'l-hazen tenhalara saldin beni
sen yusuf gibi genc, güzel ve yucesin, bense yakup gibi sıkıntılar içindeyim, yaşlıyım, caresizim. gönlüm hüzünler kulübesi oldu, tenhalara saldin, kimsesiz biraktin beni. -
benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. senin bir kelimene yetemedim;
git, ne demekti sevgilim ?
nazım hikmet ran -
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil -
"ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünyâ,
dünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın?"
ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihâr eden,
dünyanın sana ayrılmış olduğunu ve teslim edildiğini mi sanıyorsun?
"hâlî ne zaman kaldı cihân ehl-i tama’dan,
sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın?"
bu dünya ne zaman açgözlülerden yoksun kaldı,
sen kendini bu dünyaya çok gerekli mi sanıyorsun?
"en ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun,
sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?"
en ummadığın senin içyüzünü keşfeder,
sen herkesi kör, halkı sersem mi sanıyorsun?
"bir gün gelecek sen de perîşân olacaksın,
ey gonca bu cem’iyyeti her-dem mi sanırsın?"
bir gün gelecek sen de perişan olacaksın,
ey gonca bu topluluk hep böyle yanında olacak mı sanıyorsun?
"nâ-merd olayım çarha eğer minnet edersem,
cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın?"
korkak olayım eğer bu çarka (döngüye) minnet edersem,
senin zulmünden kederlendiğimi mi sanıyorsun?
-ziya paşa