• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.63)
the grand budapest hotel - wes anderson
20. yüzyılın başlarında iki savaş arasındaki dönemde geçen hikayede, avrupa'nın hayali zubrowka şehrinde bulunan büyük budapeşte oteli'nin ihtişamlı dönemine tanık oluyoruz. gustave h, otelin işleyişini büyük bir profesyonellikle idare eden, müşterilerini dahi en ince ayrıntılarına kadar tanıyan bir konsiyerj görevlisidir. bir gün otele bellboy ve komi görevlisi olarak zero mustafa adında genç bir adam gelir ve kısa zamanda aralarında yakın bir arkadaşlık başlar. ikili birbirlerinin sırdaşı olurken yaşadıkları şehir de büyük bir savaşa doğru sürüklenmektedir. bu esnada gustave'ın yaşlı sevgilisi madame d. esrarengiz bir şekilde hayata veda eder, ikili madame d.'ye veda etmek için yola çıkar. bir asilzade olan madame d.'nin şatosuna vardıklarında miras bölüşümünün yapıldığı toplantıya denk gelirler. madame d., gustave'a miras olarak paha biçilmez bir rönesans tablosu bırakmıştır ve bunun açıklanmasıyla aile içerisinde büyük bir karmaşa çıkar. bu andan itibaren belalarla dolu bir maceraya atılan gustave ve zero, gerçeklerin peşinde koşarken dışarıda da bir çağ değişmektedir…
wes anderson'ın moonrise kingdom filminden sonraki yeni çalışması olan filmin bol yıldızlı kadrosunda ralph fiennes, saoirse ronan, bill murray, jude law, edward norton, léa seydoux ve owen wilson gibi isimler yer alıyor.


  1. wes anderson ve ince işlerinden biri daha... renk, ışık, simetri kullanımını geçtim; üç farklı dönemi anlatabilmek için üç farklı oranda çekilmiş bir filmdir. temposu düşmeyen, izlemesi keyifli bir wes anderson renklemesi^:swh^
  2. öyle bir çalışma yapmak istersiniz ki, her bir noktası doygunluk hissiyatını tam olarak verebilsin size. wes anderson için kesinlikle böyle hissettirdiğini düşündüğüm filmdir.

    izledikten sonra konusunu tam olarak hatırlamayacağım kadar vakit geçmiş olsa da, izlerken yaşattırdığı kalite tokluğunu hala unutturmamıştır. wes anderson'ın kendi filmlerine bir tablo gibi yaklaştığını düşünmemden dolayı, bana bir sanat eseri izliyorum hissiyatı yaşattırmıştır.

    biraz abarttım belki ama film gerçekten sevilesi bir eser. tarzı, hissiyatı çok eğlenceli.
    isk
  3. eglenceli film, araliklarla 2 kez sıkılmadan izlemistim.
  4. uzun zaman önce sinemada izlemiştim. film sırasında salondakilerin yarısı ya uyudu ya da sıkıntıdan ne yapacağını bilemedi ve ara verildiğinde söz konusu güruh dönmemek üzere salondan ayrıldı. buradan herkese hitap eden bir film olmadığı sonucunu çıkarabiliriz sanırım.

    bana gelince, çok hoşuma gittiğini, görsel anlamda çok başarılı bulduğumu ( yanılmıyorsam en iyi görüntü yönetmenliği dalında oscar aldı ) ve çok da eğlendiğimi söyleyebilirim. en kısa zamanda da tekrar izlemeyi planlıyorum. başlığı açarak filmi hatırlattığınız için de teşekkür ederim.

    edit: 4 dalda oscar almış lakin görüntü yönetmenliği dalında değil hiçbiri.
  5. konusu, çekim açıları ve kullanılan filtreleriyle kesinlikle izlenmesi gereken, eğlenceli ve türüne az rastlanır kalitede bir film.
  6. bu filmde benim sevdigim hemen her sey var, budapeste var, ralph fiennes var, cetrefilli bir oyku var... ama olmamis yaf.

    yani cok fena degil, ama boyle filmleri fransizlara ismarlayacaksin arkadas, hatta dogrudan jean-pierre jeunet'e, eminim muhtesem bi film cikardi ortaya, hollywood maalesef yapamiyor... ya da bilemedim, wes anderson yapamamis belki de...

    goruntu var ses yok...
  7. wes anderson'in izledigim ilk filmi. cekim acilari, hikayenin islenisi, kostum ve dekorlari, hikayeyi ve tabiki oyunculuklari cok basarili buldum. hollywood icin ozgun sayilabilecek bu filmin, alternatif filmseverler tarafindan begenilecegini dusunuyorum.
  8. çok eğlenceli olan, mutlaka izlenmesi gereken filmdir. sahneler bana çok ilginç gelmişti(ya da çekim tekniği mi? çok cahilim)
  9. auteur film denilince aklıma gelen ilk film/yönetmen


    şu vidyodada yönetmenin simetriyi ne kadar iyi kullandığını görebilirsiniz.