1. sınırsız, sonsuz ve kontrolsüz bir şekilde, mantığın değil de duygular ve hormonların harekete geçtiği anlarda gelen çılgınlıktır. bu çılgınlık tüketim toplumu ortaya çıkartmıştır. zerreden küreye evrensel bir problem teşkil edecek boyutlara ulaşan bu olgu -kaldı ki böyle bir sorunun ''insan tabiatı'' gereği ortaya çıkmaması işten bile değildir- yazılı veya sözlü mutabakatlara varılmaksızın var olan bir sorun, sorunsaldır. çeşitli film, kitap ve düşünür kimseler tarafından incelenmiş, irdenlenmiştir. iktisat biliminin de çıkış noktalarından birisidir. talep fazlalığıdır. arz çılgınlığına gebedir.

    ayrıca: (bkz: things you own end up owning you)
  2. sebebi, tüketicinin yani insanın, tüketilen şeylerin kalitesiyle birebir aynı dünya görüşüne sahip olmasıdır.

    dandik mal, onu tüketecek dandik insana ihtiyaç duyar mesela. dandik insan dandik mal üretir de diyebiliriz tabii.

    dandik dememin sebebi ise sürekli bir tüketimin olması için insanın şuursuz, malın ise kısa ömürlü olması gerekliliğinden...

    mesele yumurta mı tavuktan, yoksa tavuk mu yumurtadana dönmüş gibi görünüyor sanki. ancak insanın var oluş farkındalığı meseleyi yumurta muhabbetinin parodoksalligindan kurtarır.

    o zaman da tüketim çılgınlığına bir gerekçe bulmak gerekir, ki o da olayı birden fazla bakış açısıyla değerlendirmeyi gerektirir. falan filan işte...
  3. bana kalırsa, tüketirseniz tükenirsiniz de. (çok alacalı bulacalı bir giriş yaptım aman oyy.) karşınızdaki insanın fikrine, bilgisine, sevgisine, ilgisine bir şeyler katıp, üretmeye davet etmezseniz, olduğu gibi insanı alır tüketirseniz, kendiniz de kısa zamanda güvensizliğin, huzursuzluğun ve nevrotik kaygıların ( geçen gün yine abarta abarta yeriyorum. ) içinde tükenirsiniz. aynısını kitaplar için de düşünüyorum. yazarın fikrinin üstüne kendi fikrimi ortaya koymazsam yazarı tüketmiş gibi hissediyorum.

    üretmeyen insanların, tükettiklerinde seçici olduklarından kendilerini üstün görme sebebi nedir peki? yani dinlediği müziği, izlediği diziyi, aldığı kıyafeti kendisi seçti diye kendisi üretmiş gibi takındığı tavırları soruyorum. kendisi yapmadıktan sonra bu kadar değer vermesi neyi ifade eder?

    aslında ben başka şeylerden bahsedecektim ama biranda konuyu sündürmüşüm. bahsedeceğim şeyler az çok şurada da yazılmış.
  4. birçok insan kapitalizm'den yana olmadığını söylerken hiç farkında olmadan kaptırmıştır kendini ona. bundan kaçış yok. hele ki şu çağda hiçbir insan yoktur ki bu cezbedici reklamların, fiyat rekabetinin esiri olmasın.

    artık her ürünün fazlasıyla ikâmesi olduğundan firmalar arası rekabet tüketicinin işine gelir. zira firmalar tüketiciyi memnun etmek için çeşitli promosyonlar, avantajlar ve indirimler sağlar. tüketici de bunlara kayıtsız kalamaz. böyle böyle çılgınlık bir kar topu gibi büyüdükçe büyür. döngü artık insanları kendisine çoktan hapsetmiştir de...

    firmalar, paralar, insanlar...
    üretimi pahalıya gelen 'doğal olan'ı bırakıp yapay ürünleri tercih ettikçe hem insanoğlunun biyolojik düzeni bozulacak hem de doğanın. ne yazık ki sonumuz aydınlık değil.
  5. tek geliri asgari ücret olan birinin 3500-4000 liralık telefon kullanması.
  6. tüketim çılgınlığı yapacak kadar param yok. olsaydı yapabilirdim belki. şimdi hiç inkar etmeyeyim.