1. bu konu altında bilim fanatizminin de sakıncalarına değinmek gerekir. fanatizm diyorum çünkü sıklıkla tartışmanın diğer tarafı yaratılışçı olarak algılanıyor. bence bu ya siyahsın ya beyaz düşüncesinin ürünüdür. her ateist aynı zamanda bilim fanatiği olmak zorunda değildir.

    felsefeyi artık bilim adamları yapıyor fikrine katılmak pek mümkün değil. çünkü felsefenin tanım alanında evrenin, maddenin varoluşunu anlamak olduğu kadar, insanın varoluşu, mutlu olma çabası, amaçları da bulunur. örneğin bilim hiçbir vakit size hayat acı ve ızdırapla doludur diyemez. bilimsel mantık yürütme size mutluluk reçetesini en fazla hedonizmle verir. yani zevk aldığın şeyleri yaparsan hormon salgılarsın ve mutlu olursun. o halde sana bu hormonu salgılatan şeyleri yapmalısın der ya da daha kötüsü ilaç yazar. neyse felsefi zeminde insanlar birçok reçete bulabilir kendine. kaldı ki bilimin rastlantısallık kabulü ile insanlığı kaostan kurtaracak olan yine felsefi metinler olacaktır. bu kısmı atlıyorum, gerekliliğini tartışmak bile yersiz.

    evrenin varoluşuna geçmek isterim çünkü bilim fanatiklerinin tavırları ile tartışma esnasında söyledikleri tutarsız oluyor genelde. şimdi gelinen son nokta bildiğim kadarıyla her şeyin big bang ile başladığı, sonrasında zincirin aktığı. eğer birisi big bang'ten önce ne vardı derse bilimin en genel cevabı zaman mefhumunun big bang ile ortaya çıkması nedeniyle öncesi sonrası kavramlarının geçerli olamayacağı diye biliyorum. şimdi özetle big bang'ten önce diye bir şey sorulamaz mantık hatası olur, sormayın diyor. sonra bilim her şeyi akılla anlamaya yönelik çabadır diyor. belirsizlik ilkesi örneğini yukarı da verdim çünkü parçacığın momentumunu ve konumunu aynı anda tespit edecek düzenek bilimin elinde yok. bir gün belki de o imkanlar gelişirse gözlemciler deneye etki etmeden izleyebilme şansına erişirse bunu da anlarız hayali var. hermes binlerce yıl önce"evrende kozmik yasalar geçerlidir" deyip konuyu kapatmıştı.

    big bang'i evrenin içinde aramakla ilgili şüphelerim var. şöyle ki; big bang olan şey artık her ne ise bir kere olmuş ve bitmiş olmalı. yok evrende o şey hala var ise yeni big bangler olmalıdır.demek ki big bang olan şey artık yok. ondan süregelen bir evren içindeyiz. sicimleri gözlemleyebildiğimiz zaman ulaşacağımız şey belkide atom altı parçacıkların da başka parçacıkları olacak. fakat anında meşhur soru gelecek bu parçacıklar neden oluşmuş peki? bana göre bilimin geleceği son nokta evrenin şu anda evrende olmayan bir şeyden türediği ve o şeye ulaşmanın da mümkün olmadığı olacaktır. bu durumda bir önceki yazıda bahsettiğim bizi sınırlandıran evrende sınırlı imkanlarla evrenin nasıl oluştuğunu anlamaya çalışmak noktasına geliyoruz. felsefe de sorup duruyor, varlık nedir? varlık ve oluş, varlık ve görünüş, varlık ve düşünce ayrımlarını tartışıyor. evrende olmayan bir şeyi arıyorsanız siz buna ister bilim deyin ister felsefe pek bi fark göremedim ben.

    bilimin en büyük yararı bana göre doğru şekilde felsefe yapma imkanı tanımasıdır. sonuçta yağmur yağdığında tanrı ağlıyor deyip felsefe yapmakla, su buharlaştı geri geldi deyip yapmak arasında fark var. bugün felsefe bilime dayanıyor, kimse çıkıp da bilimse olarak kanıtlanmış şeylerin aksine bir felsefe yürütemez. yani evrim teorisi felsefeye yeni bir alan açar. onun üstüne felsefe yaparsın. cinsel seçilimle (tavuskuşu örneği) doğal seçilimin en son neye göre ayrıştığı açıklanmış mıydı hatırlamıyorum bile. yine aynı şey, bilimin bittiği yerde felsefe başlar, bu zaten kaçınılmaz olandır. gönül ister ki felsefe gelişsin ve geçmişte olduğu gibi tekrar bilim felsefeye dayanıp kanıtlamaya girişsin insanlık bir adım daha atlasın. maazallah fare gibi tekerleği çevirip durup hiçbir yere gidememek var işin ucunda.
    abi

mesaj gönder