1. 5 ay yaşayıp çince öğrendiğim şehir. bol bol da çin yemeği yedim haliyle.

    çinliler şan-gay diye değil, şan-hay diye telaffuz eder. deniz kenarı mı öyle bir anlamı vardı.

    okyanus kenarında gerçek bir metropol, bizim istanbul gibi saçma sapan bir şehir değil pek tabii. çin'i kuzey-güney doğrultusunda kesen büyük bir nehir vardı, ismini hatırmaıyorum, o nehrin hemen güneyinde. ne kadar doğru bilmiyorum ama gominist lider mao, "nehrin güneyi zaten sıcak, oralara kalorifer yapılmasın!" diye emretmiş. hakikaten de hiçbir binada kalorifer yoktu, milletin götü donuyordu kışın. nehrin kolları da tüm şehri dolanıyordu.

    26 üniversite vardı şehirde. bizdeki e-5 üstündekiler gibi değil tabii. devasa kampüsler, futbol sahaları, tenis kortları aklına gelen ne varsa vardı. üstelik isteyen herkes elini kolunu sallaya sallaya girip oralardan faydalanabiliyordu. okula girerken kartlı turnikeden geçmeyi bir türkiye'de gördüm ben. bir de üniversiteler çok kaliteliydi, ilk 500'de epey üniversitesi vardı adamların.

    havası çok kirliydi. hala da öyledir sanırım. bir gün internet kafeye gittik, çıkarken dükkan sahibi kadın para istemedi, hava bugün çok temiz dedi. şaşırdık.

    yalnız çin'in kültürel yönden en önemli şehri demek doğru değil. kuzeyinde başkent pekin var mesela? orası çok daha eski ve önemli bir merkez. ekonomik yönden de hong kong ve guanzhou da büyük ticari faaliyetlerin döndüğü yerler ama şu daha büyüktür diyemem.

mesaj gönder