• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.05)
gran torino - clint eastwood
emekli otomobil işçisi walt kowalski günlerini evde yaptığı tamirat, bira ve berberine yaptığı aylık ziyaretlerle geçirmektedir. ölen karısının son arzusu kilisede günahlarını itiraf etmesi yönünde olsa da m-1 piyade tüfeğini temiz ve hazır bulunduran, hayata küsmüş bir kore savaşı gazisi olan walt için itiraf edecek hiçbir şey yoktur ve köpeği daisy’den başka kimseye içini dökecek kadar güvenmemektedir. bir zamanlar komşusu olarak adlandırdığı kişilerin hepsi taşınmış ya da vefat etmişler, yerlerini nefret ettiği, güneydoğu asya kökenli hmong göçmenlerine bırakmışlardır. gördüğü hemen her şeye kızmaktadır: sarkık yağmur olukları; fazla büyümüş çimler; etrafını saran yabancı yüzler; mahallenin kendilerine ait olduğunu sanan amaçsız hmong, latin ve afrika-amerika gençlerinden oluşan çeteler; büyüyüp birer yabancı olan çocukları
  1. ön yargılara baş kaldıran bir filmdir. ama sadece bu kadar değil. yani sadece bu kadarını söyleyip geçiştiremem. mesela şöyle düşünün: kötülüğün, pisliğin binbir çeşit şekli var. yalan var, iki yüzlülük var, ırkçılık var... bu kötülükler sadece bir toplumsal gruba ya da etnik yapıya mal edilebilir mi?... asyalıların, amerikalıların, iğrenç berbat yaratıklar olduklarını, zencilerin suç makinası olduğunu söyleyip geçebilir misiniz? ama böyle düşünen milyonlarca insan var... peki bu ön yargılar ne zaman kazanılır ya da ne zaman insan zihninden silinebilir? mesela hayatının son demlerinde yaşlı bir insan bu ön yargılardan arınabilir mi? kendi kendine bunun muhasebesini yapıp üstüne bir de büyük bir fedakarlık yapabilir mi?
    bugünün dünyasında bunun olabileceğini söylemek zor.
    işte tam burada sanatın büyüsü devreye girer. burada büyüyü eastwood ve sineması sağlıyor. sanat önyargılara baltasını çakıp geçiyor yine...
    eastwood sizi yine silahıyla selamlıyor ama silahı bu sefer parmakları...

mesaj gönder