1. daha 14 yaşındaydım askeri lise'ye başladığımda, bildiğin çocuk. ailemden ayrılmıştım, ilk defa başka bir şehirde yanımda tadığım kimse olmadan uyumak zorundaydım. daha önce spor takımlarında yer aldığım için takımla şehir dışına çıkıp yarışmalara gittiğim olmuştur ama bu farklıydı, çok farklı. gıcırdayan ranzalar, yatağının içinde ağlayan çocuklar, koridorda gece boyu bitmek bilmeyen postal sesleri ve otuz kişilik koğuşun o ağır havası...uyumak ilk defa bu kadar imkansızdı. üstte yatmayı istemiştim, çünkü hiç ranzadan düşmemiştim daha önce ve mümkünse en azından yatağıma geçtiğimde daha az insan görmek istemiştim ama o kargaşada bir şekilde alttaki yatağa mecbur kaldım. daha önemlisi ilk defa hayatımda her ne olursa olsun, bana ne reva görülürse görülsün itiraz edemeyeceğimi öğrenmiş bulunmaktaydım, bu ranzada altta yatmak zorunda kalmak bile olsa. o güne kadar hiç bir zaman iyi bir okuyucu olmamıştım, harry potter'ın o zirve yaptığı zamanlarda bile işim sadece okuyanlarla alabildiğine dalga geçmekti. hatta bir keresinde, onu okuyan kız arkadaşlarımdan birisinin kitabı ne kadar konsantre okuduğunu farkettiğimde kitabın bir sonraki sayfasını yırtıp gözünün önünde yemiştim o sayfayı. daha 11-12 yaşlarındaydım belki ama sınıfta tam bir şeytani güçtüm. demem o ki hiçbir zaman okumayı sevmemiştim...ama o koğuştaki ilk gecemdi, o koğuşlarda geçirdiğim yüzlerce belki binlerce gecenin ilki... ve kafamı yukarı kaldırdığımda görebildiğim tek şey çürümüş bir sunta parçasıydı. sanırım bütün bir geceyi o suntanın üzerineki karalamaları okuyarak geçirmiştim. o sunta kimisi için sarışın bir sevgili, kimisi için bir özgürlük bildirgesi, kimisi için bir isyan bayrağı olmuştu...birçok hayatlar, birçok zamanlar sığmıştı yanyana eklenmiş kelimelere. birçok savaşlar verilmiş, yaralar açılmış, yaralar sarılmıştı... okumak o gece bana yapabileceği en büyük yardımı yapmıştı ve 14 yaşında yalnız, kafası karışmış bir çocuğu günışığına kadar hiç yalnız bırakmamıştı. sanırım o günden sonra elime geçen herşeyi okumaya başladım, ama aynı o suntayı okuduğum gibi. okuduğum gibi düşündüğüm, düşlediğim, kendimi o hayatlara, o zamanlara, hatta o fikirlere gömdüğüm gibi, aynı o çürük sunta gibi. hala geriye dönüp baktığımda askeri lise yıllarımı özlemle anarım, bana birçok zenginlik vermişti gerçekliğin üstünde ve bütün o zenginlik çürük bir suntayla başlamıştı, suratıma sadece 30 cm uzaklıkta duran çürük bir sunta..

mesaj gönder