• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.33)
Yazar Yekta Kopan
aile çay bahçesi - yekta kopan
müzeyyen. annesinin kuzusu. babaannesinin biriciği. babasının... sa-hi ben babamın neyiydim? bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? sahneye hangi taraftan gireceğime, uslu kızı oynarken neler giyeceğime, içimdeki kötülüğü kusmaya başladığımda nelerden soyunacağıma kim karar vermişti? okuduğum bütün kitaplarda beni bana anlatacak bir karakter arardım. dinlediğim radyo oyunlarından, izlediğim filmlerden bir cümlecik çalmaya çalışırdım. saatçi nejat bey ile ev hanımı meral hanım'ın kızı müzeyyen'i bana anlatabilecek bir cümle.

yekta kopan'ın yeni romanı aile çay bahçesi'nin, çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahramanı var: müzeyyen... aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın... kopan'ın romanı, güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı bir finale uzanıyor.
(tanıtım bülteninden)


  1. sevgili arkadaşımın ^:evet youreads kardeşliği bunun adı :)^ hediyesini okumayı sabırsızlıkla beklerken; geçen hafta sonu elime alabildim. bir günde bitirilebilecek kadar akıcı ve dikkat çekici bir konu. aslında çoğumuz uzak değiliz konuya da. zira ucundan kıyısından herkesin tanık olduğu mevzulara yer vermiş yazar.

    fakat bu kitapla da gördüm ki; bir erkeğin ruhundan, kaleminden kadın ruhunu bu kadar iyi anlayıp kahramanlar çıkarmak ortaya, bir başarı gözümde. nerede, nasıl vurgular yapacağını iyi biliyor yekta kopan da. bir anda pek çok konuya değinmiş aslında. aile arası çatışmalar, aile ilişkileri, çocukluğumuza dair izler, psikolojik baskı ve cinsellik..

    kitapla ilgili yorumlarda karakterlere dair eksiklikten bahsediyordu ama kısa sayılabilecek bir kitaba göre fena bulmadım. müzeyyen'in nefreti dikkat çekiciydi, üzerinde özellikle durulmuş. bir kere daha anlıyoruz ki çocukluk çağlarında insanın yaşadıkları ne olursa olsun o şeye dair duyguları karakteriyle ilgili. kardeşi çiğdem'in de dediği gibi, tüm insanların kayıpları, acıları, yitirdikleri var. herkes bu denli nefretle yaşamıyor. sonrasında akıllara getiriyor; " başa çıkmak mı yoksa sürekli yaşamak mı, derinlerde?".

    unutmadan ölümden bahsetmiş kitabın sonlarına doğru. oralarda işte parçalı bulutlu, yer yer sağnak şeklinde duygusal bir girdaba kapılabiliyorsunuz; kapıldım!