1. refleksleriniz iyi degilse bu sehirde bisiklete binmeye cekinmeniz normaldir :) sahsen bisiklete binmekten en cok korktugum sehirdir.
    micropia muzesi oldukca ilginc ve gezmesi cok keyifliydi. geziye baslamadan once elinize bir kart tutusturuyorlar ve begendiginiz, ilginizi ceken mikrop sekillerinin yaninda bulunan baski aletiyle o karta baskilarini yapabiliyorsunuz. muzenin sonunda da kartinizi makinaya soktugunuzda mikrop haritaniz cikmis oluyor. gezmesi kolay ve eglenceli olmasinin yaninda oldukca cabuk gezilmesinden dolayi gormenizi tavsiye ederim.
  2. sokakları sidik kokan tek avrupa şehri. özellikle şehrin kalbi dediğimiz bölümde sokaklar acayip sidik kokar. nedeni de bellidir. her yerde açık tuvaletler vardır. özellikle müptezellerin çişini yapabilmesi için sokaklara kurulmuş ayakta işinizi gördüğünüz tuvaletlerden sidik öylece kaldırıma akıverir. iğrenç tabii. şehir pis arkadaşlar. çok güzel yerleri yok mu? var tabii... fakat benim aklıma hep o iğrenç sidik kokusu ve sağda solda sızmış müptezeller geliyor. etraf bu görüntülerle dolu özellikle merkezde...
  3. sindire sindire gezmesi 3-4 gun suren ultra kalabalik turistik sehir. gitmeden once otel rezervasyonunuzu cok onceden yapmaniz siddetle tavsiye edilir. aksi takdirde dandik bir hostel icin gunluk 40 euro odemek zorunda kalabilirsiniz. hostel seciminde bir dikkat edilmesi gereken konu da konumu. eger cok cafcafli bir noktadaysa sabahin ilk saatlerine kadar sokaktan gelen gurultu nedeniyle uyuyamayabilirsiniz. muzeler icin mutlaka online bilet alin. yoksa tatilinizin yarisini kuyruk bekleyerek gecirebilirsiniz.
  4. belçika,hollanda,lüksemburg,fransa hattında bir tur planlayanlar için ,en sona bırakmalarını ve en uzun vakit geçirmelerini tavsiye edeceğim şehirdir.insan şu harika kenti arkasında bırakıp, tatilinin kalan son üç gününü brüksel denen rezillikte geçirdiği zaman pişmanlıktan yapacak şey bulamıyor.
  5. ana tren istasyonunun 24 saat açık olmadığını an itibariyle acı bir şekilde öğrendiğim şehir. interrail ve "budget travelling" yapan/yapmak isteyen youserlara duyurulur.
  6. gördüğüm en rahat, en renkli avrupa şehirlerinden birtanesi.

    bu şehri iki türlü turistler ziyaret edelerler birinci tip müze gezip, kültür turu yapan heineken içenler ikinci tip ise magic mushroom'u keşfedip amsterdam'ın tadını doyasıya çıkarıp ,mükemmel saatler yaşayanlar.
    phsen
  7. türkiye'de üretilen bir bira. ikinciden sonra insanı sarhoş edebilir ve tat olarak da mazota benzer. ha mazotun tadını nereden biliyorsun derseniz bilmiyorum. ama üç aşağı beş yukarı böyle bir şeydir herhalde.
  8. bisikletten korktuğum şehir.
    tüm avrupa'da her durumda yaya önceliği varken amsterdam'da önce bisiklet.
    gözünüzün önüne cici çiçekli sepetiyle huzur içinde bisiklet süren sarışın kızlar gelmesin.
    bildiğin canavar bunlar. dikkat edin derim.
    onun dışında mutlaka gidin, görün. pişman olmazsınız.
  9. anne frank'ın evi, red light district, sanat müzeleri ve ajax stadyumu en görülesi yerleridir.
  10. gittiğim ilk yurtdışı kentidir...
    meşhur red light district i de gördüm, rembrandt'ın eserlerini de; dam meydanını da gezdim, kanalları da... hatta coffee shop bile gördüm...
    istanbul'a benziyor mantık olarak ama daha tuhaf ve nasıl derler yasal bir şehir.
    gidin derim...