1. televizyonunu yeni açan seyirciler için şöyle "ortalama ülke anlayışına göre hazırlanmış" kısa bir açıklaması bulunuyor.
  2. güzel ülkemde şöyle cereyan edebilir;

    !---- spoiler ----!

    hüsnü: tayyip, başkan olmağa garar vermiş duydun mu len yusuf?

    yusuf: başkan ne oluyor hüsnü abi? fenerbahçe'nin kulüp başkanı gibi bi'şey mi yani?

    hüsnü: yoh lan salak, güldürme adamı yani diyom ki böyük adam olacak iyice, eskiden uzun adamdı şimdi hem uzun hem böyük adam olacak anlayacağın. ülkemize evelallah huzur gelecek.

    yusuf: abi essah mı diyon? e zaten cumhurbaşkanı değil miydi o da bir başkan sonuçta. yine tayyip baba bilir tabii de.

    hüsnü: ulen yusuf aptal aptal konuşma, gelecek aylarda seçim var biliyon işini sen.

    yusuf: peki abi, reisin başımızın üstünde yeri var ben bizim kızlara da söyleyim onlar da reise versin oylarını.

    !---- spoiler ----!

    işbu entry'deki kişi ve sözler hayal ürünü olmakta ve türkiye'ye başkanlık gelirse temalı fıkramı oluşturmaktadır.
  3. başkanlık sistemi, hükumet başkanının aynı zamanda devlet başkanı olduğu ve yürütme erkinin yasama organından bağımsız bir şekilde yönetimde bulunduğu, cumhuriyete dayalı bir hükumet sistemidir. başkanlık sisteminde yasamanın yürütmeyi fesh etme yetkisi yoktur. yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının demokratik denetimi içinde, yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükumet sistemidir.

    bugün başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin hangisinde hukuk sistemi bizim ki gibi yürütme organının himayesi altına alınmaya çalışılmaktadır? dikkat edileceği üzere " yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan..." cümlesi; korkularımızın nedenidir. çünkü şu an ki sistem başkanlık olmadığı halde bile, üçlü dengenin ne kadar bozulduğu ortadadır.
    başkanlık sisteminin faydalarından gösterilen kuvvetler ayrılığında ise başkanlık ve yasama iki ayrı paralel yapı gibi davranıp birbirlerini denetlerler. böylece olası bir suistimalin ve görevin kötüye kullanılması önlenmiş olur. lakin bizim tek adamı hangi yapı denetleyebilecektir? yürütme-yasama-yargı üçlüsünün açıkca bozulacağı açıktır.

    başkanlık sisteminin üç asli özelliğinden olan:
    * başkanı halkın seçmesi,
    * yürütme organının tek kişiden meydana gelmesi,
    * yürütmenin yasamanın güvenine dayanmaması.

    yapıları tek adama verilecek gücün boyutunu gözler önüne sermektedir.

    şu an türkiye'de teorikte değil fakat faaliyette fransa'daki gibi bir yarı başkanlık sistemi vardır. ki bunu cumhurbaşkanı gözümüze soka soka uygulamaktadır. ayrıca malum şahsın bilinen davranışlarından; başkanlık uygulamasının yozlaşacağını düşünmek çok da abesle iştigal değildir. önemli olan iç güvenlik paketiyle tamamen polis devletine bürünen güzel ülkeme, başkanlık sistemi de geldiğinde neler olabileceğini düşünmektir.

    fazlaca otoriter rejime yönelim vardır. sisteme geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede sistem otoriter rejime dönmüştür.

    ya da direkt kestirmeden (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek)
    hubot
  4. ancak anayasa hukuku alanında sağlam bir tedrisattan geçmiş insanlar tarafından layıkıyla tartışılabilecekken, seçimde neyi oylayacağını bile bilmeyen insanların "iradesine" sunulan sistem.
  5. başkanlık sistemi doğru ve sistemli uygulandığında, yani türkiye'deki gibi dikta rejimi kurmak amacında olmadığında iyi ve geçerli bir sistemdir. öyle her derdin devası değildir. kaldı ki başkanlık sistemini kurmak bizde tek adamcılığı kökleştirip demokrasiyi yok edebilir.
    devlet bu sistemi zorla halkın önüne süremez. zamanında parlamenter ve demokratik bir sistem kurulmuş, daha kurcalamanın manası nedir? eskiden devletin uygulamalarını kendi yaşamına aykırı bulan veya devletin kişinin özgürlüğüne müdahalesinden rahatsızlık duyan insanlar bir dağın başına çekilir, devlet otoritesinden uzak yaşarlardı. böylece kendi hallerinde ve özgürce bir yaşam sürerlerdi. ama günümüzde devletten kaçma veya devlet otoritesi olmadan yaşama imkanı kalmamıştır, sistemli ve özgür bir yaşam herkesin hakkıdır. insanlar ya "devleti" ve "siyasi hayatı" en özgür şekilde denetim altında tutup demokratik biçimde yönetecekler, ya da cahil çoğunluğun verdiği yetkiyle devletin kendilerini ve yaşamlarını en arzu etmedikleri bir şekilde biçimlendirildiğini görmek ve buna katlanmak zorunda kalacaklar. cahillik ve sorgulayıcı düşünceden yoksunluk, insanların zorba yönetimler altında kendilerini mutlu hissetmeleri için muazzam olgulardır.

    devlet, halkın neyi istemesinin daha iyi olacağı yönünde herhangi bir anlayışı özendirmemelidir. bunun yerine devlet; bireyin isteklerini, özgürlüğünü ve seçme hakkını koruyacak bir yasa uygulayıcısı olmalıdır. devletin üstlenmesi gereken, bireylerini korumak ve onları olabildiğince özgür kılabilmektir.
  6. başkan ben olmadığım takdirde geçilmemesi gerektiğini düşündüğüm sistemdir kendileri. ^:swh^
  7. referandumunun bir aksilik olmazsa 2017 yılında yapılacağı artık yavaştan hissedilmeye başlayan sistem. akp'nin meclis başkanını çıkınca 316 oyu var. 3/5 çoğunluk için yani 330 milletvekili çoğunluğu için 14 vekile ihtiyacı var. yakın zamanda mhp lideri devlet bahçeli halka sorulabileceğinden bahsedip üstü kapalı bir şekilde akp'ye destek verebileceklerini söyledi. eğer mhp 14 vekillik bir deste sunar da meclis 330'u bulur, teklifi cumhurbaşkanına gönderirse onun da yapacağı tek şey direkt referanduma götürmek olur.

    bir yandan fetö, bir yandan da pkk sorunu devam ederken fırat kalkanı operasyonu hala sürüyorken şimdi bir derdimiz de musul sorunu oldu. gazi paşa döneminde musul sorunu varken ağrı'da ayaklanmalar oldu, nasturi ayaklanmaları oldu ve öldürücü darbe şeyh sait isyanı'yla oldu. gazi paşa'nın musul için "gerekirse savaşırız." sözü bir nevi bu olaylarla boşa düşmüş oluyordu. çünkü bırakın ingilizlerle savaşmayı, iç isyanları bastırmak bile devlet için çok zor ve çok sancılı olmuştu. şimdi yine musul sorunu ciddi ciddi gündeme gelmişken cumhurbaşkanı operasyona dahil olacağız diyor. koalisyon buna izin vermiyor(aslında abd). 1925 yılında musul sorunu gündeme geldiğinde yaşadığımız olaylara bakıp bugüne geliyorum. karşımda ürkütücü bir senaryo var: yeni bir isyan peydah olur mu güneydoğu'da? siyasi suikast mı tercih edilir? başka bir iç kriz mi yaşatılır? türkiye bu kadar kesin musul operasyonuna dahil olmak isterken ve abd türkiye'yi istemezken nasıl bir vazgeçirme politikası deneyecek abd merak ediyorum.

    bu kritik süreçten geçerken başkanlık sisteminin bu denli gündeme gelmesi neden acaba? halkın ilgisini başka bir yöne çekmek mi yoksa musul operasyonuna dahil olabilmek için daha güçlü bir lider imajı vermek mi? sorular, sorular... bu ülkede gündem hiç durulmuyor.
    ae
  8. ben hukukçu değilim, anayasadan anlamam, anayasa değişikliği ülkemize ne getirir ne götürür bilemem diyen arkadaşlar varsa lütfen okuyun efendim. kemal gözler hoca bilale anlatır gibi anlatmış her şeyi.

    http://www.anayasa.gen.tr/elveda-anayasa-v1.htm
    sari