1. koskoca bir nesil evrim'in ne olduğunu bilmeden yetiştirildi ve şu anda üniversitede mezun oldular. başka bir jenerasyon daha lise ve ilkokul'da evrim teorisini bilmeden yetişiyor, üniversiteye geçiyor ve orada da evrime dair okumaları denk gelirse yapıyor. evrim teorisini bilmeden insanların davranışlarını, toplumun davranışlarını anlamak çok zordur. bu jenerasyonlar insanların ve toplumun bazı davranışlarına anlam veremeyecekler ve yalan yanlış bireysel diyalektikler ile topluma farklı roller ve amaçlar atayacaklar. daha da kötüsü bu jenerasyonlar bazı davranışların kökenine inemedikleri taktirde yaşamakta ve yaşamı anlamlandırmakta zorlanacak ve yaşamı değersiz kılan "böyle gelmiş, böyle gider" insanı olacaklar. kafalarında ki sorulara cevap veremeden, yanlış çıkarımlar ile kendi doğrularında toplumu şekillendirmeye çalışacaklar. şu anda ki toplumsal çatışmaların sebeplerinden bir tanesini çoktan yarattılar.

    bir an önce tüm insanlara bir şekilde okutulmalıdır.
  2. geçenlerde evrim hakkında yazılmış kitaplar hükumet tarafından yasaklandı ve çok ilginç bir tesadüftür ki bu olayın ertesi günü dünyada bir ilk olarak kanada da bilim bakanlığı kurulmuştur. 

    evrim teorisini özetlersek, bir canlının dnasında tesadüfen meydana gelen bir anomalinin, onu bulunduğu yaşam alanında, hayatta kalma açısından diğerlerine göre üstün kılması ve bu sayede şahsın daha fazla üreyerek azınlıktan çoğunluğa geçmesidir. 

    ancak ne yazık ki bazı insanlarda bu kavram yanılgı ve kafa karışıklığına sebep olmaktadır çünkü evrimin bir anda ve herkes için aynı yönde ve aynı anda
    gerçekleştiğine inanırlar, oysaki durum böyle değildir. 

    şu anda bile etrafımızda, evrimdeki yerimizden çok farklı kademelerde ve yönlerde insanlar
    bulunmaktadır fakat görünüm itibariyle (homo sapiens, sapiens)  yanılgıya uğratabilir. bunun sebebi ise hayatta kalma koşullarından kaynaklıdır. 

    örneğin, kanada’nın bir şehrinde yaşayan şahısın yaşam kalitesini yükseltmesi, zihinsel ve
    entelektüel kapasitelerine dayalı iken, türkiye’nin doğusundaki bir köyde yaşayan şahısın yaşam kalitesi, büyük oranda fiziksel kabiliyetine ve gücüne bağlı olabilir. 

    ancak dünyamızda her gün daha fazla artan globalleşme, özellikle sosyal anlamda, iki gurup arasında çelişkiler ve anlaşmazlıklara yol açmaktadır çünkü ucuzlayan ve popülerleşen iletişim ve taşıma imkânları artık genetik olarak türkiye’nin batısında hayatta kalmaya programlanmış bir bireyi kanada’nın göbeğine atabilir veya olduğu yerden kanada’da gelişen olaylara yorum yapmasını mümkün kılar ve esasen arayışları aynı olan, yani hayatta kalmak olan iki bireyin arasındaki farklı bakış açıları, çatışmaya neden olur. 

    burada önemli olan bu iki farklı durumu iyi veya kötü olarak değerlendirmemek lakin doğu
    coğrafyada yaşayan şahsın fiziksel kabiliyetlerini, entelektüel kabiliyetler için kaybetmesi, şahsın yok olması anlamına gelebilir. 

    sonuç olarak düşünüyorum ki, her ne kadar medyalarda ve toplum açısından bu şekilde yansısa da, yeryüzünde çıkan çatışmaların hiç birinin ne din ne siyaset nede kültürle, yani ideolojiyle alakası yoktur ve hepsi farklı sosyal ve coğrafik sorunların doğurduğu varoluşsal çatışmaların yanlış ortamda uygulanmasıyla alakalıdır. (aka. ideoloji ve dogmaları yapılandıran şey sosyal ve coğrafik zorlukların kendisidir.)

    günümüzde ise evrime bilinçli bir el atılarak dünyada barışçıl ve dayanıklı bir toplum yaratmak mümkün müdür? 

    bu konuda bir politika izlenmeli midir?

    inanıyorum ki bu çatışmadan evrimsel anlamda galip çıkacak olan gurup her iki olguyu da geliştiren gurup olacaktır ancak evrimin bu şekilde gelişmemesi sonucunda, genetik olarak (üreme yoluyla) sadece entelektüel yapısını geliştirmiş bireylerin zor savaş şartlarında bile hayatta kalıp bolca üreyebilen şahıslara karşı yenik düşeceğini düşünüyorum. 

    aşağıdaki üç tanım da türk dil kurumunun sitesinden alınmıştır:

    1 insan: toplum halinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.

    2 insan: memeliler (mammalia) sınıfının, insangiller (hominidae) familyasından, iki ayağı üzerinde duran ve yürüyen, kolları kısa, vücudunun birçok yerlerinde tüyler azalmış, çeneleri belirli, beyinleri çok gelişmiş, kafatası yuvarlak ve yüz açısı
    yüksek, konuşabilen tek yaratık.

    3 insan: (genel olarak) usu olan canlı varlık. bir yandan canlı varlıklar, hayvanlar alanının bir üyesi, türü; öte yandan onu aşan bir varlık; dik yürüyen, ellerini kullanan, beyni özel bir biçimde gelişmiş olan, özelleşmiş organları olmayan, çevresini değiştirebilen, dünyaya ve evrene açık olan, konuşan ve yaratıcı düşünme yeteneği olan, deney dünyasını aşabilen, kendinin ve evrenin bilincine varmış olan, eylemlerinden sorumlu olan varlık.

    2.tanım, insanı tanımlamak için yeterlimi?

    değilse diğer tanımlara uymayan şahıslar insan haklarına tabii midir?

    2.tanıma uyan şahıslar, 1. ve 3. tanıma uyan şahıslara eşitimdir?

    aynı haklar tanınmalı mıdır?
  3. az çok kütleçekimi kadar açıklanmış teori.

    şimdi gençler, açın kulaklarınızı iyi dinleyin. kütleçekimini biliyorsunuz. basitçe iki kütlenin birbirini çekmesi hadisesi. şimdi bunun olduğunu biliyoruz, mesela yer bizi, biz de yeri çekiyoruz. ne kadar çektiğini de iyi biliyoruz. newton abi sağolsun.

    bunun dışında, bazı durumlarda bu kütleçekimin uzay-zamanı büktüğünü, dolayısıyla uzaydan geçen herşeyin (ör.ışık) yolunu değiştirdiğini biliyor ve gözlüyoruz. hatta, kütleçekimi sebebiyle evrenin büyüdüğünü söyleyenler de yok değil (bu çok yeni, siz bi 5 seneye duyarsınız).

    peki nasıl oluyor da kütleçekim oluyor. yani sadece kütlesi olan bir cisim, kendinden milyar ışık yılı uzaktan gelen kütleçekim alanına kapılıyor? mantıklı hiçbir açıklama yok!

    ama çalışıyoruz.

    şimdi aranızdan isteyenler, mantıklı bir açıklaması yok diye bu teoriye inanmayabilir, kendini 40 katlı bir gökdelenin tepesinden serbestçe bırakabilirler (riski kendinize ait, manyak mısınız olm, böyle şey denenir mi?)

    diğer yandan, etrafınızda gördüğünüz her tür yapı (konut, köprü, baraj, vb.) bu teoriye göre yapılıyor ve bunun hiçbir kanıtı yok!

    her ne hikmetse, kütleçekim teorisini tartışan, reddeden de yok.

    aynı durum evrim teorisi için de geçerli. belki tüm detayları açık olmayabilir. her sorunun yanıtı olmayabilir. ama çalışan bir iskelet var ve birçok sorumuza yanıt veriyor.

    ve o (henüz) yanıt veremediğimiz sorular üzerinde de çalışıyoruz.

    isteyen geçen sene olduğu grip aşısının bu sene de kendisini koruyacağını düşünebilir, hatta grip olan insanlarla geçen senenin aşısına güvenip kucaklaşmayı deneyebilirsiniz. (riski kendinize ait, manyak mısınız olm, böyle şey denenir mi?)

    durumlar aynı. çalışıyoruz.
  4. evrende canlı yaşamının var olduğu andan itibaren sonsuza dek devam edecek olması sebebiyle, hiçbir zaman kanun olmayacak ve fakat sürekliliğini gelişerek koruyacak olan teoridir.
  5. tek hücreliden bakteri, bakteriden primat eviren 3.5 milyar yıllık sürecin; başlangıçtan bugüne izini süren ve 2.3 milyon türle bilim tarihinin en kapsamlı evrim ağacı, tüm dünyadan bilim insanlarının çalışmalarından derlenmiş kolektif bir ürün. etkileşimli veri tabanında temel bilgiler, taksonomik veriler, arama, listeleme gibi özelikler de bulunuyor. ^.^

    karşınızda open tree of life.
  6. evrim kuran'da yoktur.

    "işte böylece kuran'ı apaçık ayetler, olarak indirdik. allah, şüphesiz, dilediğini doğru yola eriştirir'' (22 hac - 16).

    "andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik." (24 nur-34).

    gorundugu gibi kuran'daki ayetler açıktır. sen bazı ayetlerin lafzini kenara itip altında başka anlamlar aramaya çalışırsan hata edersin.

    ayrıca kuran'da böyle bilimsel veriler yazıyor diyelim. önce sen çıkar bunları ortaya, bilim açıklasın. bu kitap 1300 yıldır elimizde. bu gercekler burada yaziyorsa senin onceden bunlari gormus olman gerekir. sen bilime öncülük et o zaman. bilimi arkadan takip etme.
  7. birkaç sonucu vardır;

    1- insan sıradan bir hayvandır. doğada pek de avantajlı olmayan, birçok yırtıcı karşısında fiziksel olarak yenik düşen, hayatta kalmak için sosyal becerilerini zaman içinde geliştirmiş bir canlıdır.

    2- insan bir son değil, yüzmilyonlarca türden biridir. muhtemelen 3-5 milyon yıl sonra (soyumuz tükenmezse) bizden de farklı türler evrimleşecek, biz de onların yanında ilkel kalacağız. tür içi istisna bu noktada kabul değil (peygamber, hoca, idareci, sahabe vb.)

    3- insan mükemmel falan değil, her bir canlı gibi güçlü ve zayıf yanları var. eğer tasarlanmış ise, ancak yeni mezun bir makina mühendisi düzeyinde tasarlanmış. her hayvan gibi hastalıklara açık, kendisine zorluk çıkaran birsürü özelliği var.

    bunları kabul eden herhangi bir din bulursanız haber verin, katılmak isteyen birsürü arkadaşım var.
  8. evrim teorisi denince ilk akla gelen pisikolojik olarak insanın maymundan geldiği ancak sanırım bunun denmek istenmediği, bazı canlıların doğa şartlarına ayak uydurmayıp türlerinin yok olduğu, bazı canlıların ise bu şartlara ayak uydurmak için bulunduğu bölgenin uyumuna göre değişim göstermesidir.
  9. şimdi şunu netleştirmek gerekir ki evrim ne teoridir ne yasadır. evrim bir mekanizmadır. nasıl ki buz sıfır derecenin üzerini gördüğünde suya dönüşür, evrim de bunun gibi bir mekanizmadır.

    aklı başında hiç kimse evrim mekanizmasının gerçekliği konusunda tereddüt etmez. tanımı çok basittir (her ne kadar sonuçları karmaşık olsa da): i) canlıların dna'larında nadir de olsa mutasyonlar meydana gelir (ki bu olgu deney ve gözlemle ispatlanmıştır) ii) mutasyonla birbirinden farklılaşmış aynı türe ait iki canlıdan çevreye daha başarılı şekilde uyum sağlayanı hayatta kalma konusunda daha şanslıdır (ki bu da aslında totoloji). mekanizma bu kadar.

    anlaşmazlık, dünyadaki canlı çeşitliğinin bu mekanizma ile meydana gelip gelmediği konusunda ortaya çıkıyor. ipler burada kopuyor.

    bir teori veya kanundan bahsedilecekse şöyle denmeli: türlerin kökeninin ve çeşitliliğinin sebebinin evrim mekanizması olduğuna ilişkin teori/kanun (her ne denecekse).

    gördüğüm kadarıyla ingilizce kaynaklarda da "theory of evolution" şeklindeki kullanımı nadir. bunun yerine "darwinism" ya da "darwin's theory of evolution" şeklinde kullanımlar daha yaygın.
  10. evrim: zaman içinde birdenbire olmayan, kesintisiz, niteliksel ve niceliksel gelişme süreci. bir canlıyı ötekilerden ayırt eden biçimsel ve yapısal karakterlerin gelişmesi yolunda geçirilen bir dizi değişme olayı, tekâmül, evolüsyon.


    biyolojide, tüm canlılar, bazen ilk bakışta göze çarpan benzerliklerine, bazen de bu kadar belirgin olmayan ortak özelliklerine göre gruplara ayrılır. bilim insanları, aynı grupta bulunan akraba canlılar arasında gözlemlenen bu benzerlikleri, hepsinin aynı atadan türemesinin kanıtı olarak görürler.

    örneğin; günümüzden yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamış olan ilk kuşların kanatları, tüyleri ve diğer ortak özellikleri bugün yaşayan kuşlarda da mevcuttur. ama, bu ilk ataların soyundan gelen kuşlar, yüzyıllar boyunca yavaş yavaş bazı özelliklerini yitirip, bazı yeni özellikler kazanarak birbirlerinden farklılaşmışlar ve yeryüzünde binlerce kuş türü ortaya çıkmıştır.

    aynı evrimleşme diğer hayvanlar ve bitkiler için de söz konusudur. yeryüzünün başlangıcında bugün bildiğimiz bütün canlılar yoktu; zamanla, daha basit yapılı organizmaların gelişip evrimleşmeleriyle yeryüzünde yaşam çeşitlendi. bazı canlılar bugün de yaşamını sürdürmekte olan atalarına çok benzer. ama, jeolojik devirlerde yaşamış olan canlıların büyük çoğunluğu, yerini daha gelişmiş yeni canlılara bırakarak milyonlarca yıl evvel yeryüzünden silinmiştir ve zaman içerisinde yeryüzünden silinen canlı çeşitliliği, bugün var olan çeşitlilikten katbekat daha fazladır.

    evrimin en önemli kanıtı, çok eski zamanlarda yaşamış ve bugün tamamen yok olmuş canlıların, kayaçlar arasında bozulmadan günümüze kadar ulaşan fosilleridir. (bkz: fosil) kayaçlar genellikle hangi sırayla oluşmuşsa, aynı düzen içinde üst üste yığıldığı için, hangi fosilin daha önce, hangisinin daha sonra oluştuğu saptanabilir. hattâ, kayacın ve içinde barındırdığı fosillerin yaşı bile kabaca - milyon yıl olarak - belirlenebilir.

    en eski kayaçlarda organizmaların çok belirgin izlerine rastlanmaz. daha üsttekilerde denizanası ve solucanların, onların üstündekilerde de omurgasız kabuklu hayvanların izlerine rastlanır. sonra ilk balıkların izleri ortaya çıkar. daha yularıdaki kayaçlarda giderek çeşitlenen kara bitkileri ile kara hayvanlarının fosilleri, en yakın tarihli kayaçlarda ise bugünün insanına, bitkilerine ve hayvanlarına çok benzeyen canlıların fosilleri bulunur.

    bazı bilim insanları evrimin varlığını kuşkuyla karşılar. evrimin nasıl gerçekleştiği ise bugün bile büyük tartışma konusudur. günümüzde biyoloji bilginlerinin ekseriyeti evrimin açıklanmasında en gerçekçi olan yaklaşımın charles darwin'in geliştirdiği doğal seçilim yahut diğer isimleriyle doğal ayıklanma ve doğal seleksiyon kuramı olduğu üzerinde birleşirler. darwin'in çıkış noktası, canlılar arasında hiç bitmeyen bir hayatta kalma mücadelesinin süregelişi üzerineydi. bu mücadeleyi, doğadaki ve çevresindeki yaşam koşullarına iyi uyum sağlayabilen canlılar kazanır. böylece doğayla ve düşmanlarıyla başa çıkabilecek özellikleri yapısında barındıran canlılar yaşamını ve soyunu sürdürürken, bu özellikleri taşımayanlar yok olup gider. darwin'e göre, bu pragmatik özellikler zamanla o canlının soylarında da kalıcı ve kalıtsal bir değişiklik olarak ortaya çıkar. bu sürece "doğal seçilim" adı verilir.

    darwin'den daha önce fransız biyoloji bilgini jean-baptiste de lamarck, evrimi açıklamak için daha farklı bir kuram önermişti. lamarck'a göre; bir canlı, yaşam şartlarına ayak uydurabilmek için yapısal değişikliğe uğrayabilir ve bu kazanılmış özellikleri gelecek kuşaklara aktarabilir. örneğin; yüksekteki dallara erişebilmek için sürekli boynunu uzatan zürafa, giderek uzun boylu bir hayvana dönüşür. fakat bu kuramsal görüş, bugün elde edilen bilgiler neticesinde tüm gerçekliğini yitirmiştir.

    evrim konusundaki daha yeni tartışmalarsa evrimleşmenin hızıyla ilgili olmuştur. darwin'in kuramına göre, organizmalardaki yapısal değişiklikler çok uzun süreçlerde gerçekleşir. bugün, birçok bilim insanı da aynı görüştedir. ancak, bilim dünyasında belli bir kitle, evrimin birbirini izleyen hızlı sıçramalarla gerçekleştiğini savundu. bu görüşü savunanlara göre, doğal çevrede herhangi bir değişiklik söz konusu olduğunda, o çevrede yaşayan bitki ve hayvanlar da yeni koşullara uyum sağlayabilmek için hızlı bir şekilde değişir.

    ***

    evrim kuramı ya da evrim teorisi; yeryüzündeki canlı türlerinin çeşitliliğini, jeolojik devirler boyunca yapısal gelişimini ve yapısal değişimini açıklamak üzere yapılmış bilimsel çalışmalara verilen bir isimdir. maddenin ve evrenin, yani somut varlıkların oluşumlarını, çeşitliliklerini ve gelişimlerini açıklamaya çalışan kuramsal görüş nasıl ki büyük patlama ^:big bang^ teorisi ise, canlı varlıkların oluşumlarını, çeşitliliklerini ve gelişimlerini açıklamaya çalışan kuramsal görüş de evrim teorisidir.

    yapılan bilimsel çalışmaların sonucunda ortaya atılan birkaç evrim kuramı olmuştur. bunlardan en önemlileri ingiliz charles darwin'in ve fransız jean-baptiste de lamarck'ın evrim kuramlarıdır. lamarck'ın kalıtım prensibi üzerinden temellenen evrim kuramı, charles darwin'in doğal seçilim ilkesi üzerine ortaya koyduğu kuramının ilerleyen çalışmaları neticesinde bilimsel olarak çürütülmüştür. darwin'in çalışmaları ise henüz çürütülememiş, aksine, günümüz biyolojisindeki kalıtım ve gen bilimi çalışmaları için önemli bir esin kaynağı olmuştur. darwin'in evrim kuramı, günümüzde yürütülen çalışmalarla açıklanmaya devam edilmekte.


    evrim kuramı, bir tartışma konusundan yahut bir inanç argümanından öte, evren üzerindeki bilimsel bir çalışma sahası olmasına rağmen senelerce - özellikle teolojik ve ideolojik yönlerden - şiddetli bir biçimde tartışılagelmiştir. bu kuramın teolojik ve ideolojik tartışma boyutu, genel olarak (bkz: darwinizm) üzerinde yoğunlaşır. darwinci öğreti, darwin'in ortaya koyduğu doğal seleksiyon prensibini düşünsel bakımdan daha geniş bir sahaya yayar. kuramdan ziyade, özellikle doğal seleksiyonun tanrı iradesinde gelişen bir süreç mi, yoksa raslantısal bir süreç mi olduğu tartışılır. özellikle evrensel anlamda belirli bir kitlede darwinizm bir "ateizm ideolojisi" olarak görülür. (bkz: ateizm)

    diğer taraftan, darwinizmin toplum bilimsel ve siyasal öğretileri (bkz: sosyal darwinizm) in tartışma alanına girer.

    sosyal darwinizmi hem kurgu-bilimsel, hem de ideolojik anlamda konu edinen (bkz: x-men) isimli bir çizgi roman ve sinema serisi vardır. x-men'de insanın evriminden bahsedilir, ama temelde daha çok üzerinde durulan nokta, insan genlerinde bir potansiyel olarak varolan ve çeşitli tetikleyici unsurlarla harekete geçen yapısal değişim süreci, yani mutasyondur. x-men serisinde mutasyon sonucunda yeni bir organizma yapısı ve yeni özellikler kazanan insanlara, mutasyon geçirmeyen insanlar tarafından "mutantlar" denir, mutantlar ise kendilerine "x-insanlar" adını verir. seride, mutasyon geçiren veya mutant geni taşıyan insanlarla mutasyona uğramayan insanlar arasında çatışmalar gerçekleşir. her iki tarafta da belli kitlelerce kendileri için bir "üstün ırk" tanımı yapılır ve bu bir asimilasyon ideolojisine dönüşür.


    charles darwin'in evrim kuramı, ideolojik, teolojik ve felsefî görüşlerden münezzeh olarak gelişimine büyük katkı sağladığı "kalıtım ve gen bilimi" incelemeleriyle bilim dünyasında bugün hâlen devam etmekte. zira, bilimsel çalışmalarla elde edilen kuramlar, yine bilimsel çalışmalarla ve araştırmalarla ilerletilebilir yahut çürütülebilir.

    evrim teorisi, bir çatışma sahası değil, bir çalışma sahasıdır.