• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.00)
hikayede büyük boşluklar var - hakan bıçakcı
gözlerimi açtığımda yataktaydım. ancak bu benim yatağım değildi. yumuşacık, açık renk yorganın ortasına gömülmüştüm. tepemde bembeyaz ışıklar vardı. gözlerim acıyla kamaştı. bakışlarımı spotların kör edici beyazlığından kurtarıp sağıma baktım. alışveriş yapan müşteriler... soluma baktım. yine alışveriş yapanlar... büyük bir mağazanın orta yerindeydim. teşhir amaçlı sergilenen iki kişilik yataklardan birinin üzerinde... ürün kataloğuna sızıp karşıma çıkan ilk mobilyaya uzanıvermişim gibi. sahipsiz, satılık bir döşekteydim.


  1. hakan bıçakcı, gezinen, bir görünüp bir kaybolan insanları anlatıyor, fısıl fısıl konuşuyorlar. küçük takıntıları, manasız paniklemeleri, yenilgileri, gelip geçenleri resmediyor.tuhaf suçlulukları, belki de sartre okuyan kızı, genişleyen gökyüzünü, köprü trafiğini, beyaz masa örtülerini, baş ağrısını, tesadüfleri, uğultuları, istanbul’u, metroyu…

    hikâyede büyük boşluklar var, kafa karıştırıcı, hatıra didikleyen bıçakcı hikâyeleri… hayaller paris, gerçekler eminönü…

    boşluklar, endişeler, korkular, rüyalar ve diğerleri. hakan bıçakcı sevenler onun kitaplarında yarattığı karanlık ve tekinsiz dünyayı kendilerinden tanıdıkları için seviyorlar sanırım. hiçbir kitabını okumaktan pişman olmadım. eminim "hikâyede büyük boşluklar var" da hayal kırıklığına uğratmayacak beni.
  2. biriyle aynı dili konuşuyor olmak yetmiyor bazen anlaşabilmek ve kendimizi anlatabilmek için. aynı dili konuştuğumuz insanlarla çoğu zaman aynı şeylerden söz edemiyoruz bile. ben "barış" dediğimde o benim söz ettiğim "barış"ı anlıyor mu emin bile olamıyorum. sonra sözlerin, sözcüklerin yetersizliğiyle mücadele etmek gerekiyor. sözler içimizden geçenlerin bazen ne kadar azını ifade edebiliyor değil mi? içimizden geçenleri bilip, fark edip de söze döktüğümüzde hiç de hayal ettiğimiz gibi bir sonuç vermediğini görmek ne kadar da büyük hayal kırıklığı yaratıyor. aşağıda alıntıladığım birkaç satır bana hakan bıçakcı ile duygudaşlık yaşattı.

    "gerçi ne kadar anlatabilirim derdimi bilemiyorum. derdimi çok iyi biliyorum da, hiç iyi anlatamıyorum. kendi kendimeyken çok güzel anlatıyorum da. oturup biriyle konuşayım dediğimde olmuyor. aklımdakinin onda biri, içimdekinin yüzde biri anca dile geliyorç gerisi içimde kalıyor. kendinden de sıkılıyor insan bir süre sonra. iyi anlaşmak yetmiyor bazen."
  3. "adamın her cümlesinden özgüven fışkırıyordu. son derece sınırlı malumatını dünyada bilinmesi gereken her şey sananların sinir bozucu rahatlığı vardı üzerinde. zekâsıyla ters orantılı bir ego... türkçesiyle ters orantılı bir zenginlik... anlattıkça kendini daha çok seviyordu. kendini sevdikçe daha çok anlatıyordu."