1. birbirine hiç benzemeyen, telaffuzu kolay, karıştırılması imkansız şu dört kelimeye sahip dil:

    (bkz: through)

    1. boyunca, başından sonuna dek
    örnek: he worked through the night.

    2. bir şeyin sonucu olarak, nedeniyle, sayesinde
    örnek: i got the job through my mom's friend.

    3. -dan/den ... -a/e kadar
    örnek: the store is open monday through friday.

    (bkz: though)

    1. her ne kadar
    örnek: she didn't phone, even though she said she would.

    2. ama, bununla beraber
    örnek: they're coming next week, though i don't know when.

    (bkz: thought)

    1. 'think' fiilinin ikinci hali

    2. fikir, düşünce
    örnek: do you have any thought about that?

    (bkz: thoroughly)

    1. tamamen, adamakıllı
    örnek: the police thoroughly searched the house.
  2. kendi diline hakim olmadıkça öğrenilmesi mümkün olmayan yabancı dildir.

    çocuklarımıza artık neredeyse kreşte öğretilmeye başlanan ingilizce tahmin edilenin aksine öğrenmek için ana vatanına gitmektense kendi vatanının diline hakim olmakla çözülebilecek bir dildir.

    daha "da"ların "de"lerin nasıl yazıldığını ayırt edemeyen ülkemiz insanının ingilizce kursu için binlerce kilometre gidip ingilterelerde ya da amerikalarda binlerce dolar veya sterlin harcayarak ancak "hello" ya da "how are you?" tadında "beginner" bir şekilde yurda döndüklerinde öğrendiklerini sandıkları sınırlı dil hazneleri sayesinde bırakın dilinde bir kitap okumayı herhangi bir diyaloğu bile takip edemeyecek durumda olmaktadırlar.

    bu durum tabii ki de benim özellikle kötülediğim bir durum değildir. benim özellikle üzerinde durmak istediğim nokta kendi diline hakim olan insanların diğer dilleri nispeten daha rahat öğrenebildikleridir. türkçe gibi gramer, dil bilgisi vb. açısından zengin olan bir dili konuşuyor olmak onu biliyor olduğumuz anlamına gelmemektedir. türkçe ve dil bilgisi derslerinde öğretilen üstünkörü konular insanımızın kendi diline yabancılaşmasına ve dolayısıyla da herhangi bir yabancı dil karşısında sürünmesine sebep olmaktadır.

    tüm öğretim müfredatında ihtiyacımız olan köklü değişikliklerin ilkinin türkçe dersinde yapılması ve acilen insanımıza kendi dilinin inceliklerini ve güzelliklerini öğretilmesi gerekmektedir.

    savım odur ki; kendi dilimize olan hakimiyetimiz yabancı dilleri öğrenmedeki becerimizi de doğrudan etkileyecektir.
  3. onlarca ülkede milyonlarca insan tarafından konuşulan, küresel ortak dil kabul edilen dildir. ingilizce öğrenmek diğer dillere kıyasla daha kolaydır çünkü hem kaynağı çoktur hem de bu dili bilen ve size yardımcı olabilecek birçok insan vardır.

    ingilizce öğrenmeye başlarken karşınıza çıkan ilk engel başta "th" sesi olmak üzere kelimelerin telaffuzu olur genellikle. this, that, these ve those'u kasmadan söyleyebilmek az da olsa bir zaman alır ama öğrendiğinizde dahi biraz gıcık olursunuz. prepositionlar oldukça kolaydır, ezberleyip geçersiniz. cümle yapısını zaten hayatınızda sıkça gördüğünüz "i love you" tarzı cümleler ile aklınızda kolayca tutarsınız.

    ingilizce'de en büyük sorun tense öğrenmektir. perfect tense'ler genellikle öğrenim sürecinde büyük sıkıntılara sebep olur, düzgün ve detaylıca öğrenilmemesi durumunda insanın kafasında birçok soru bırakır. boşlukları doldurmaya alışsanız dahi cümle kurarken hangi tense'i kullanacağınıza refleksmişçesine karar vermek ciddi bir emek ister. kulağınız gelişmeli bence bu iş için, dizi ve filmler izleyerek bu sorunun üstesinden kolayca gelebilirsiniz. konuşması en kolay dillerden biridir ingilizce aynı zamanda, zahmetli telaffuz kuralları yoktur aslında. tenselere hakim olduğunuzda phrasal verbs, gerunds ve infinitives konuları biraz başınızı ağrıtır ama yolu bitirmiş sayılırsınız zaten artık, kendinizi hızla geliştirebilirsiniz artık.

    bence advanced seviyeye en hızlı ulaşılabilen dil ingilizce'dir. önünüzde kitap, dizi ve film okyanusu varken bundan faydalanmamak aptallık olur, bizler ingilizce öğrenebilelim diye her türlü fırsat mevcut aslında. genellikle ilk öğrenilen yabancı dil ingilizce olduğu için herkese bir yerde zor gelir fakat diğer dillere kıyasla gerçekten çocuk oyuncağıdır bu dili öğrenmek.
  4. dünyanın en kolay dil ailesinde yer alan bu ailenin de en kolayı olmaya aday dil.

    yanlış anlaşılmasın bilmeyenler ya da kafası basmayıp sıkılıp bırakanlar olmuş olabilir. o kişiler için diyeceklerim; inanın konuştuğumuz dilden çok daha kolay, pes etmeyin. mesela yabancı filmleri dizileri ingilizce altyazılı izleyin. süper bir katkısı olduğunu göreceksiniz. iyi derecede öğrenip altyazısız film, dizi izlemek; ingilizce orjinalinden şiir, kitap okumak gerçekten zor değil.

    (bkz: bunlar hep alışkanlık)

    pek çok aksanı bulunup bunların en spesifik olanları amerikan, ingiliz, avustralya, iskoçya ve irlanda'dır.

    ayrıca fransız, alman ve rus aksanları da çok özel, farkedilebilir aksanlardır.

    tabi bunlarla bitiyor mu, bitmiyor. amerika'da eyaletten eyalete bile değişebiliyor aksanlar. iskoçya'da ya da kuzey irlanda'da kullanılan tamamen bambaşka, ingilizlerin bilmediği sokak jargonu tadında pek çok kelime de mevcut mesela. garip bir dil. şahsi görüşüm en güzel aksanın iskoç olduğundan yana.
  5. "emergency " diye yazılan kelimenin "imörcınsi" diye okunduğu garip bir dil. onla da olmuyor onsuz da.

    http://imgur.com/AjjEDgL
  6. çok kullanılmasa da bazı sıradışı kelimelere sahip dünya dili. fütursuzca ezberlemek istiyenler için:

    acersecomic: saçını hiç kestirmemiş kişi.

    biblioclasm: kitapları veya basılı materyalleri törenle yok etme.

    cacodemonomania: bedenin şeytani bir ruh tarafından ele geçirildiğine yönelik patolojik inanç.

    dactylion: orta parmağın uç noktası.

    enantiodromia: bir şeyi tam tersine dönüştürmek.

    fanfaronade: caka satmak; boşa böbürlenmek; küstah tavır ve davranışlar sergilemek; hava atmak.

    gorgonize: bir şey üzerinde şok edici veya hipnotize edici bir etki bırakmak: Sersemlemek veya afallamak.

    hamartia: trajik bir kahramanın onu ölüme götüren karakter bozukluğu veya hatası.

    infandous: üzerinde konuşulması mümkün olmayan veya söylenmesi iğrenç olan şey.

    jettatura: nazar etme.

    ktenology: insan hayatını sonlandırma bilimi.

    leptosome: vücudu zayıf, ince veya çelimsiz olan kişi.

    montivagant: dağ tepe dolaşmak.

    noegenesis: bilgi üretimi.

    ostenitferous: gelecek âlâmetlerine veya doğaya aykırı ya da doğaüstü işaretlere yol açan.

    pogontrophy: bıyıkları, sakalı, favorileri veya yüzdeki diğer kılları uzatma veya şekillendirme eylemi.

    quockerwodger: on dokuzuncu yüzyılda bir süre siyasi bir hakaret olarak da kullanılan, tahtadan bir oyuncağa verilen isim.

    recumbentibus: sözle veya fiziksel olarak yapılan öldürücü vuruş.

    scripturient: şiddetli bir yazma arzusuna sahip olmak.

    tarantism: istemdışı dans edilmesine yol açan rahatsızlık.

    ultracrepidarain: bilmediği konularda fikir ve tavsiye veren kişi.

    vernalagnia: baharla birlikte gelen romantik ruh hali.

    welter: birbirine karışmış bir yığın eşya; keşmekeş; dağınıklık; karmaşa.

    xenzation: bir yabancı olarak gezme eylemi.

    yonderly: zihnen veya duygusal olarak uzakta olan; dalgın.

    zugzwang: her karar veya hareketin kişinin aleyhine sonuçlanacağı durum.

    kaynak
  7. boy boy kalıplara sahip dildir, mesela "why is everybody making such a big deal about this" baya büyük boy bir kalıpken "tell me about it" orta boy, "holly shit" ise küçük boy bir kalıp olabilir.
  8. iyi derecede ogretebildigim evrensel dil. ayrica hint avrupa dil ailesinden olan ispanyolca, italyanca gibi diger dilleri ogrenmeyi bayagi kolaylastiran dil.
  9. bir lisan bir insan derler ya, bu dil en az birkaç insan.