1. şahsıma uygun bir tabir olabilir.

    çevrendeki insanların yaptığı şeyler seni daha kendi kabuğuna çekiyor bu da kendi başına vakit geçirmek için alternatif yollar aramana sebep veriyor. napıyorsun ya oyun oynuyorsun, ya film izliyorsun ya da birşeyler okuyorsun. bunları yapınca ilgini çekiyor ve kendinde birşeyler buluyorsan daha çok kendinle vakit geçiriyorsun.

    ben ikna oldum.
  2. yalnızlık kavramının ne olduğuyla alakalıdır aslında, şöyle ki kitaptan uzak saatlerde kocaman bir kalabalığın içinde ıssız olduğumu hissederim bazen. kitaplarımlayken ise yalnız!
    yalnız olmak etrafta gelişen olaylara karşı farkındalığın artmasıdır diye tanım yaparsak okurken yaşanılan bu his insanı etkileşim içinde olduğu toplumdan koparmamalı bu yüzden. yakaladığı farkındalığı, olumsuzluklar karşısında cephane olarak biriktirip, gerektiğinde umut adlı silahın namlusuna sürmek özetle.

    günümüz kitaplarında satırlarca geviş getirilen birine ya da bir şeye sahipsen yalnız değilsin dayatmasına duyduğum isyandan belki bu. kimse hiçbir şeye tamamen sahip değil. doğduğumuz andan itibaren yalnızız. aksini düşündüğümüz zamanlarda yanımızda olanlarsa hayat yolunda rotamızın kesiştiği eşlikçiler belkide.

    yalnızlık güzeldir, yalnızlıklarınızı fark edip sevin efendim.
  3. okumak yalnız bir eylemdir ancak 'kurmaca' okumak yalnızlaştırmaz. (cognitive science on robotic science üzerine makale okuyup yalnızlık hissediyorsanız okumayı bırakıverin.) özdeşleşmenin imkansız gibi durduğu hallerde bile bizim acılarımıza ortak bir bireyin olduğunu söylediği için kitap okuruz. bağcılardaki torbacının hayallerinden, tel aviv'deki bir aşığın öyküsüne, oradan uzak bir galaksideki serüvene dek her şey bizim hikayemizdir. yalnız olmadığımızı bilmek için okuruz. kesif bir yalnızlıkta kaldığınızda acı zaten okumanıza pek izin vermeyecektir.
    abrek