1. sırf popüler diye bir şeyi yerlere göklere sığdıramamak, seviyormuş gibi yapmak ile popüler diye yerin dibine batırmak veya sevmiyormuş gibi yapmak aynı saçmalık. bence insanların sorunları bu. her şeyi altında bir önyargı yatıyor. insanları tanımadan bilmeden yargılamak, bu sevilmiş o zaman yapmalıyım/yapmamalıyım demek, marjinallik çabası içerisinde olmak veya genel olarak sevilen konulara fanatiklik derecesinde bağlanmak. arasını bulamıyoruz. ya kötü anlamda önyargılı besliyoruz ya da fanatiklik derecesine varan bir bağlılık gösteriyoruz.

    oysa tek yapmamız gereken şanslıysak sürecek ortalama 80 yıllık ömrümüzü diğer insanların beyinlerinin içerisinde değil kendi bedenimizde yaşamak. sevdiğiniz ve sevmediğiniz bir şeyi, gerçekten kendiniz olduğunuz için sevip sevmediğinizi anlamak için, aklınızda böyle düşünmenizin sebeplerini listeleyin.

    popüler olan nerdeyse her şeyin insanların fanatik olma arzusu sebebiyle kirletildiğinin farkındayım. ama siz neyi elinize alırsanız alın ona ilk dokunan sizmişsiniz gibi tertemiz bir görüşle bakın ona ki hayattan ve ilgi alanlarınızdan zevk alasınız.
    özgün olmak farklı olmak değildir çünkü. özgün olmak binlerce insanla aynı yolda yürüdüğünüz halde, kaçıncı el olduğunu bilmediğiniz duygular yaşadığınız halde, herkesle aynı kelimeleri kullanıyor olduğunuz halde kendi tarzınızla bunları yapıyor olmaktır. başka tarzlara benziyorsa bile ne olmuş, gözlerimiz aynı diye dünyaya aynı bakmıyoruz ki?

    kısa bir süre önceye dek tek istediğim hiç kimsenin parmak basmadığı bir noktaya parmak basmaktı. taklitten kaçmak, kendi yolumu bulmaktı. ama bir arkadaşım sayesinde öğrendim ki bu hayatta taklit ederek büyürüz; konuşmayı, yazmayı ve diğer şeyleri böyle öğrendik.
    insanların kendisi olabilme serüveni taklitlerden geçer yani. dengeyi kurmalıyız. bu yazının altında kendini topluma ispatlamış(!) popüler bir ismin imzası olsa, şu an okuduğunuzdan daha farklı okumamaya çalışmalısınız. bırakacağınız her parmak izini "bunun üzerinde binlercesi var, ben farklı olmalıyım/ kirletilmiş bu, ben dokunmayacağım" fikrini aklınızdan atarak bırakmalısınız. sonuçta o kitaba, filme vb. çok el değdi ama o hep sizinkini bekliyordu.
    jole
  2. siz sevmeyi bitirin, ben ondan sonra seveceğim. herkes severken ben de bir ucundan sevemem. 90'ların pop şarkıları misal. çocuk halimle bile popülere olan önyargım varmış. bugün ise eski pop şarkıları çalan radyolar baştacım.
  3. popüler olan her şeyi kötülemenin de popüler olmaya başlamasıyla bana ironik gelen eylem.
  4. bence asıl düşünülmesi gereken popüler olan her şeyi yüceltmek olmalı. zira biri popüler olan bir şeyi normal bir şekilde eleştirse kötülemiş olacak. o zaman da tüm eleştiriler fazlasıyla dikkat çekecek ve haliyle bu başlığın doğmasına yol açacak.

    edit: kelime çıkarma
  5. milyarlarca sinek bok yiyor, yanılıyor olamazlar gibi bir söz vardı.

    herkesin aynı yolu tercih etmesi onun iyi olduğunu göstermez ki genelde tenha yollar daha güzeldir dikkat edin bu yollar aynı zamanda tehlikelidir de.
    erlik
  6. "emin olun ki genel olarak kabul gören her fikir ve toplumun onayladığı her kavram eninde sonunda salaklığın daniskasıdır; çünkü çoğunluğun ilgisini çekmeyi başarmıştır."

    (bkz: sebastien roch nicolas chamfort)
  7. popüler olan her şeyi kötülemek kavramının daha da kötüsü iyi / kaliteli bir şeyin popüler olmasını istememek hatta popülerleşince ondan uzaklaşmak. bu kadar yanlış bir tavır olamaz. hem insan sürülerinin yoz ve cahil oluşundan bohem bohem şikayet et, hem de iyi bir şey popülerleşince, geniş kitlelere ulaşınca rahatsız ol.
    her şeyin en iyisi bende olsun ama kimsede olmasın diyen kıskanç kötücül insanlar bunlar. ortalama seviyeye yakın olduğunu hissedip gerilirler bu durumda. o zaman kendi çabalarıyla ortalamanın üstüne çıkmalılar.
    popüler olan her şey kötü değildir, olmamalıdır. iyi bir kitabı, iyi bir düşünceyi, iyi bir bilgiyi yayın ve sevdirin. bunların misyoneri olun.

    iyi şeyler popüler olursa belki de dünyayı güzellik kurtarır
  8. kültürler arası geçişin çok kolay olduğu bir dönem için inanılmaz sert çıkışlar yapılıyor. haliyle popüler her şey kötüdür algısıyla hareket ediyoruz bir süre sonra. bir kültür kuşağını ne ile tanımlarsan pratiğini de onunla yaparsın aslında. bu yüzden imlediğimiz kavramların az ve sığ olması nedeniyle popüler kültürün kötü olduğu sonucuna varıyoruz. bu sonuç da bizi bir yere götürmüyor. yüksek kültür ve geleneksel kültürden ayrılan farklı bir akım olan popülerizmin bileşenleri tasnif edilemeyeceğinden saçmalanıyor tabi. sınıf değiştirerek ileride klasikleşen yapıtları düşününce muallakta kalınıyor. bülent somay tarihin bilinçdışı kitabında bunu güzel ele alır. hemen tüketilen kavramlarla klasikleşebilecek şeyleri belirtir. sapla samanı ayırır kısaca. frankenstein'ın popüler bir kitap olduğunu ama zamanla kültleştiği örneğini verir mesela. ama bunu direkt günümüze uyarlayamayız. hepsi birbirinin aynı fanzinlerle, gereksiz bir geçmişi romantize etmeyle herhangi bir kültür yaratılamaz.
    sezgi
  9. popülerlik pozitif geri besleme ile çalışır. yani popüler olanın popüler olmasının sebebi popüler olması. bunun sosyal bir varlık olarak insanın evrimiyle alakalı olma ihtimali yüksek.

    kapitalizm öncesinde popüler olanın aşağı görülmesi gibi bir durum olduğunu sanmıyorum. bilakis popüler olanı takip ve icra etmek toplumsal hayatın önemli bir bileşeni olmalı. ancak kapitalizm ile bu iş değişti.

    kapitalizmi mümkün kılan koşullar, yani yüzyıllar boyunca yavaş yavaş birikmiş olan (teknoloji dahil) her çeşit sermayenin artı değer ortaya çıkaracak ve kendini hızla katlayacak şekilde seferber edilmesinin imkanlarının ortaya çıkması, aynı zamanda insanların algısını etkilemeye yönelik imkanların da hızla geliştirilmesini beraberinde getirdi. hani bunu uzatmaya gerek yok ve neticede özellikle günümüzde olan şu: bazı odaklar, çıkarları gereği, çıkarlarına konu olan şeyin über düber bir şey olduğu hususunda akıl almaz algı operasyonları yapar hale geldiler çünkü popülerliğe giden yolda ilk fitili doğru ateşlemek pozitif geri besleme sebebiyle piyango bileti kazanmaya benzeyen bir şey. gerisini çoğunlukla kendi hallediyor.

    toplumun bu çabaya tezat olacak şekilde bir anti tez yaratması aslında şaşırtıcı değil. yani popüler olanın özsel değeri sebebiyle mi yoksa bilinçli şekilde yönlendirilen toplumsal algı sonucunda mı popüler hale geldiğini sorgulayan, popüler olana şüpheyle yaklaşan toplumsal bir azınlık (şüpheciler çoğunlukta olsaydı zaten popüler diye bir kavram olmazdı). hatta toplumun nüvelerine yerleşmiş bazılarının bu şüphe sebebiyle refleks olarak popüler olan her şeyi reddetmesi.

    bu yaklaşımı anlayışla karşılamak gerek çünkü bu şüphenin haklı yanları var. tabi kurunun yanında yaşın yandığı da oluyor.

    yine de popülerlik konusunda beni büyüleyen husus, bazı şeylerin ortada belirgin bir çaba ve ilham olmamasına rağmen kendiliğinden popüler hale gelmesi. ne bileyim, çok saçma örnekler geliyor aklıma, mesela harlem shake. böyle zamanlarda sanki toplum bağıra bağıra bize bir şeyleri aracısız şekilde anlatmaya çalışıyor gibi geliyor.