1. şu an itibariyle diğer eşbaşkan figen yüksekdağ ve diğer 3 hdp milletvekili ile birlikte mahkeme tarafından tutuklama kararı verildi. 22 yıl önce yaşananlardan bu ülkenin hiç ders almadığı açık. buna tam olarak yangına körükle gitmek denir. şiddet mağduru bir psikotiğin idaresinde ülke yokuş aşağı uçuruma doğru hızla yol alıyor. dillendirmekten ödüm patlıyor ama bu bir iç savaş ilanı ne yazık ki.

    "Parlamentoda da olsak, cezaevinde de olsak bu düşüncelerimizi savunmaktan ve bunlar uğruna mücadele etmekten bizi alıkoyamayacaksınız. Başkanlık adı altında ülkemize ve halkımıza dayatılan bu faşist düzenden kurtulacağımızdan şüphemiz yoktur. Er ya da geç demokrasi mücadelemiz kazanacaktır. Erdoğan şahsında, köhnemiş bu rejim değişecektir. Sizden hiç bir talebim ve beklentim yoktur. Siyasi faaliyetlerim nedeniyle ancak beni seçen halkım sorgulayabilir."

    hdp'li vekillerden ortak savunma
  2. "Demirtaş’ın uzun yolu

    Şahsi olarak da çok az insanın kaldırabileceği bir basınçla karşı karşıya olduğu halde cesaretinden taviz vermeyen, Türkiye’nin sürüklendiği korkunç geleceği öngörüp tek çıkış yolu olarak cesareti ve demokrasi mücadelesini gören ve gösteren Demirtaş’ın tavrının sahiplenme oranı Türkiye’nin geleceğine yön verecek.
    4 Kasım gecesi gözaltına alınan HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve arkadaşları için yeni bir siyasi mücadele süreci başladı. Ortadoğu ve Türkiye’de mağduriyet ve onun üzerine kurulu siyaset dili hak mücadelesi yürütenleri belli bir noktaya kadar taşıdıktan sonra reel siyasetin duvarıyla karşı karşıya bırakır. Demirtaş başından itibaren bu duvarın ayırdında olarak siyaset yapıyor. (Haziran 2014 tarihli “Bir Selahattin Demirtaş portresi”ni buraya koyarak bu faslı kısa tutalım) Ancak her biri kitap kalınlığında ıstırap barındıran tek tek Kürtlerin mağduriyetini gidermek üzere yola çıkan siyasi bir aktör olarak Demirtaş’ın da artık şahsi bir “mağduriyet” hikâyesi var.

    Demirtaş’ı hapse koyan güç, önümüzdeki yıllarda baş etmeye çalışacağı çok daha güçlü bir liderliğin inşasına katkı sunduğunu büyük olasılıkla daha şimdiden biliyor. Fakat o gücün önümüzdeki yılların hesabını yapacak kadar zamanı olmadığı ve Demirtaş’ı şimdikiyle kıyaslanamayacak kadar güçlendirecek operasyonu göze aldığı anlaşılıyor.

    Elbette insan hakları savunucusu bir avukatken siyasete atılan Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri çok yoğun bir kuşatma altındaydı ve bu kuşatmanın finalinin hapishane olarak tasarlandığı görülüyor. Ancak, cezaevinden yolladığı mektubundan da anlaşıldığı üzere, Demirtaş mahpusluğu sadece bir kapatılma olarak değil, aynı zamanda siyasetinin yeni bir aşaması olarak algılıyor ve mağdur diline hiç yaslanmıyor. Bu açıdan hapishanenin Demirtaş’ın etkinliğini hedeflendiği ölçüde sınırlandıramayacağı görülüyor.

    HDP İÇİN SINAV ZAMANI

    Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren Türkiye siyasetinde yürüdüğü yolda hapislik, Demirtaş açısından kaçınılmaz bir son değil, Türkiye’nin sonu belirsiz gidişatında belki de uğranmadan geçilmeyecek bir durak. Demirtaş’ın o durakta ne kadar bekleyeceği ise dışarıda “bırakılanların” demokratik siyaset yapma becerisiyle doğrudan ilgili. Hatta daha da ileri giderek şunu söyleyebiliriz: HDP’li siyasetçilerin hapis süresini yine HDP muhalefetinin etkinliği belirleyebilir.

    4 Kasım operasyonunun esas hedeflerinden biri Demirtaş’ı siyasi arenadan izole ederek liderlik vasfının HDP’deki toparlayıcılığını bertaraf etmek. Demirtaş liderliğinin temel özelliği, yürüttüğü demokratik mücadelenin meşruiyetinden herhangi bir kuşku duymaması. Onu önceki Kürt liderlerden farklı ve güçlü kılan, devletin tüm kriminalize etme çabasına rağmen yürüttüğü mücadelenin meşruiyetine duyduğu bu inanç. O inancını mahkeme heyetinden herhangi bir talepte bulunmayarak, savunma yapmak yerine pozisyonunu “yargılatmayarak”, tutuklanma kararından sonra “mutlaka kazanacağız” diyerek ve hapishaneden yolladığı mektuptaki ifadelerle sürdürdüğü anlaşılıyor. Aynı tavrı Figen Yüksekdağ ve diğer HDP’li milletvekillerinin de göstermesi “dışarıda” kalan HDP’lilere bırakılmış en önemli mesaj olarak okunabilir.

    DEP’li Orhan Doğan Meclis’ten gözaltına alınırken bir polis memurunun önce boynuna sonra da başına elini bastırdığı görüntünün Kürtlerde yarattığı öfke kadar demokratik siyasete olan inancı da önemli ölçüde törpülemişti. 4 Kasım akşamı aynı “devlet eli” HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’in de başına konarak inanç kırılması yaratılmak istendi. Baluken’in o eli savuşturması da yine devletten ziyade HDP’ye ve onun tabanına tarihi bir mesaj olarak okunabilir. Zira Baluken, meşruiyetlerine gölge düşürülmesine itiraz ettiği kadar mücadelelerindeki kararlılığın da simgesi olan bir tepkiyi ortaya koydu.

    6 AY ÖNCE 6 AY SONRA DEMİRTAŞ

    Dolayısıyla eğer bu süreçte HDP yalpalamaz ve dışarıda kalan kadrolarıyla meşruiyet inancından taviz vermeden siyaset yaparsa, hem kendi kaderini hem hapisteki yönetici ve üyelerini hem de seçmenini mevcut sele karşı yıkılmaz kılabilir.

    Nitekim altı ay önce, Express’in Haziran 2016 sayısı için yaptığımız söyleşide, Demirtaş şunları söylemişti: “Dokunulmazlık mı? Kaldırsınlar. Şehirlerimizi yakıp yıktılar. Keşke olmasaydı, ama yaptılar. Daha fazlasını da yapacaklar. Yapsınlar. Denemedikleri hiçbir yöntem kalmasın. Ve buna rağmen yıkılmadığımız görülsün ki, kazandığımız ve varolacağımız netleşsin. Umutsuz olan herkese ancak bunları anlatabilirim. Sel büyük diye paniğe gerek yok. Sel bitecek, geriye çamuru kalacak.”

    Demirtaş’ın bu söyleşiden altı ay sonra, Express’in Kasım 2016 sayısı için yaptığımız ve hapse girişinden hemen önceye rastlayan söyleşimizde de aynı kararlılığı şu sözlerle ifade ediyordu: “Durumu yeniden normal mücadele şartlarına çevirecek, OHAL ve dikta şartlarını ortadan kaldıracak bir direnişi ortaya koyuyoruz ve bunu başaracağız. Biz varoldukça Erdoğan kazanamayacak. Erdoğan’ın kazanması bizim yok olmamıza veya teslim olmamıza bağlıdır. Bunu da yapmayacağımıza göre, herkesin içi rahat olsun ve direniş hattında yerini alsın.”

    ZULME KARŞI HER YOL MUBAH DEĞİLDİR

    HDP’nin karşı karşıya bulunduğu zorlu yolun üzerinde sadece devlet bendi yok. Örneğin “zulme karşı her yol mubahtır” diskuruyla hareket eden yapılar, “zulme karşı tek yol demokrasi ve barış mücadelesidir” diyen HDP’nin mücadelesini etkisiz veya anlamsız görüyor. Mesela yaptığı saldırılarla çok sayıda sivilin canına kıyan TAK, giderek Kürtlerin demokratik mücadelesinin tüm dünyada kabul gören meşruiyetine de kastediyor. Diyarbakır’da HDP’li vekillerin tutulduğu karakola yapılan ve önce IŞİD’in sonra da TAK’ın üstlendiği, en az Türkiye kadar karanlık olduğu anlaşılan bombalı saldırı, HDP’nin ve Demirtaş’ın şiddet sarmalına karşı mücadelesinin ne kadar çetin, girift ve uzun erimli olduğunun olağanüstü simgesel bir örneğini teşkil ediyor.

    Türkiye’nin önünde öngörülebilir bir gelecek yok. Artık aklın hükmetmediği bir sahada demokratik siyaset yapanların akıbetini kestirmek mümkün görünmüyor. Dahası, akıl sağlığını koruyarak gelecek projeksiyonu çizmeye çalışanların dehşete kapılmaması için çok az neden var. Zira mevcut gidişata yukarıdan bakabilenler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir dönemiyle kıyas kabul etmez bir toplumsal bölünme ve milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyecek karanlık gelecek görüyor. Bu dehşet verici geleceği görüp ülkesini terk edenlerin binlerce katı da bir gidiş yolu arıyor. Ancak karanlık geleceği değiştirecek olan bu değil. Ülkesini seven veya ülkesinin aydınlık geleceğiyle şahsi geleceğini özdeşleştirenlerin demokrasi mücadelesi bu gidişatı durdurabilir veya en azından yavaşlatabilir.

    DEMİRTAŞ CESARETE ÇAĞIRIYOR

    Demirtaş, zifiri karanlığın hakimiyetine teslim olup içindeki tüm ışıkları söndürerek varlığını sürdürebileceğini zannedenleri bir kez daha mum ışığı olmaya, cesarete çağırıyor.

    Şahsi olarak da çok az insanın kaldırabileceği bir basınçla karşı karşıya olduğu halde cesaretinden taviz vermeyen, Türkiye’nin sürüklendiği korkunç geleceği öngörüp tek çıkış yolu olarak cesareti ve demokrasi mücadelesini gören ve gösteren Demirtaş’ın tavrının sahiplenme oranı Türkiye’nin geleceğine yön verecek. Bu ışık güçlenirse, taşıyıcılığını da Selahattin Demirtaş isimli genç ve cesur insan hakları savunucusu üstlenecek. "

    İrfan Aktan - gazete duvar
  3. süleyman soylu denen, adını kalan ömrünüzde pek duymayacağınız, iktidarın ilk güç kaybettiği gün harcayacağı kişilerin başında geleceklerden biri olan, birilerinin iç işleri bakanı olarak andığı şahıs tarafından "demirtaş denen adam müsveddesi" şeklinde anılmış 6 milyon kişinin temsilcisi kişi.

    geleceğe kimin adı yazılacak , kimin adı mehmet ağar gibi zulümle anılacak göreceğiz.

    e.imla
  4. kendisi hakkındaki "bahsettiginiz kişi teröristtir" söylemine verdiği cevap, hapishane koşullarında hiçbir şey kaybetmediğinin göstergesi. az kaldı...

    !---- spoiler ----!

    tutuklu bulunduğu edirne cezaevi’nden erdoğan'ın 'terörist' sözlerine yanıt veren demirtaş, erdoğan’a seslenerek, “hakareti aynen iade ederim. fakat başka bir açıdan da bu itirafın nedeniyle ‘teşekkür etmek’ istiyorum.” ifadelerini kullandı.
    erdoğan’ın bu sözleri ile, sürecin yargı ile alakası olmadığını açıkça ortaya koyduğunu belirten demirtaş, “f tipi bir hücrede olsam da vicdanım rahat, korkusuz ve mutlu olduğumu bilmeni isterim. bu yüzden benim için ‘endişelenme lütfen'.” dedi.
    demirtaş’ın açıklaması şöyle:
    öncelikle, şahsımda milyonların iradesine yaptığın hakareti aynen iade ederim. fakat başka bir açıdan da bu itirafın nedeniyle ‘teşekkür etmek’ istiyorum.
    bizimle ilgili yargı adı altında yürütülen sürecin yargı ile alakası olmadığını, kararın bizzat tarafından verildiğinin ispat külfetinden kurtardın bizi.
    açık çağrı yapıyorum: 8 aydır emrindeki savcıların ve bazı hakimlerin 6-8 ekim kobani olayları için halkı sokağı yakıp yıkmaya çağırdığıma dair tek bir delil bulamadılar. elinde böyle bir delil varsa, çaresizlik içinde aleyhime delil arayan savcılarına teslim etmeni istiyorum.
    benim terörist olduğumu ve 54 kişiyi öldürttüğümü daha mahkemem başlamadan hüküm şeklinde ilan ederek, bundan sonraki bütün yargılamaları anlamsız ve gereksiz kıldığın için sana ‘şükranlarımı’ sunuyorum. er veya geç hakimlerinin karşısına çıkacağım. orada kimin terörist kimin katil olduğu kamuoyu nezdinde netleşmiş olacaktır. ondan önce hakk’ın nezdinde zaten her şey biliniyordur.
    bu arada kobani olaylarında katledilen 54 yurttaşımızın 44’ü hdp’lidir. kobani olaylarında insanlarımız sokakta katledilirken; cizre’de, sur’da şehirler yıkılırken, siviller katledilirken, 15 temmuz’da darbeye kalkışanlar vali, komutan, emniyet müdürü, savcı, hakim olarak görevdeydiler.
    bu kişilerin 15 temmuz darbe girişiminin içinde olduklarını ve yüzlerce sivil yurttaşı acımasızca katlettiklerini görüyor olmana rağmen, 6-8 ekim katliam ve provokasyonlarında payları olup olmadığını soruşturmak yerine, bütün suçu benim üstüme yıkarak siyasi bir rakibinden intikam alma basitliğine düşüyor olman tam bir gaflettir.
    ülkede yaşanan her olayın birinci derecede siyasi sorumlusu, 15 yıldır ülkeyi yönetiyor olduğun için öncelikle sensin. bunu unutturmaya çalışma gayretlerin gözümüzden kaçmıyor.
    dört duvar arasında olmama rağmen; panik halinde bana haksızca saldırıyor olman mertlikten uzak bir tutumdur. bilmeni isterim ki; allah’tan başka kimseden korkum yoktur. ne senden ne de emrindeki zulüm uygulayıcılarından merhamet dilenmek gibi bir ucuzluğa düşmeyeceğim. ömrümün geri kalanını hapiste geçireceğimi bilsem de onursuzluğu ve teslimiyeti asla kabul etmeyeceğim.
    hdp ve hdp’nin bütün dostlarıyla birlikte içerde ve dışarda faşizme karşı direneceğiz ve tarihsel olarak emin ol ki, biz kazanacağız.
    f tipi bir hücrede olsam da vicdanım rahat, korkusuz ve mutlu olduğumu bilmeni isterim. bu yüzden benim için ‘endişelenme lütfen’. (birgün)

    !---- spoiler ----!
  5. son tweetler:

    1- sokakta, okulda, otobüste tanımadığınız insanların yüzüne bakın. sizden olmadığını düşünüyorsanız nefret mi ediyorsunuz? ya da korkuyor musunuz onlardan? bu işte bir tuhaflık yok mu?

    2- gelin el ele verelim, bu korkunç kutuplaşmayı ortadan kaldıralım. önümüzdeki seçimleri demokrasinin ve kardeşliğin düğününe dönüştürelim. inanın yapabiliriz; inanın ve yapalım.

    3- güçlü türkiye, güçlü demokrasi ile olur. bütün sorunlarımızı ülkenin birliği içinde, adaletle çözebilecek ferasetimiz de cesaretimiz de samimiyetimiz de var. inanın yapabiliriz; inanın ve yapalım.

    4- yoksulluğa, işsizliğe, açlığa mecbur değiliz. dünyanın en büyük hazinesinin üzerinde yaşıyoruz. hep birlikte üretip adilce paylaşarak fukaralığımıza son verebiliriz. inanın yapabiliriz; inanın ve yapalım.

    5- siyasetçilerin her söylediğine inanmayın. benimkine de. 24 haziran’a kadar, hayatınızda duyduğunuzdan daha fazla yalan duyacaksınız. ve de hakaret ve de iftira, tehdit, vaat, kibir, kompleks…

    6- bu tipleri gözünüzde fazla da büyütmeyin. bir mühürlük canları vardır. inanın yapabiliriz; inanın ve yapalım.

    7- karamsarlığa, korkuya, yılgınlığa yer açmayın yüreğinizde. hep beraber daha çok çalışıp umudu gerçeğe dönüştüreceğiz. haziran daha güzel olacak bu yaz. inanın olacak. hadi yapalım!
  6. 20 aydır kapali tutulduğu F tipi hapishaneden umut dağıtabilen koca yürekli adamdır. İzleyin izletin
  7. çoğu konuda diğer adaylardan daha mantıklı konuşuyor. efendi bir görüntü çiziyor.

    ama kardeşim ne söyledikleri ne de efendiliği samimi. pkk'lı bu adam pkk'lı. pkk'nın ne olduğunu hatırlıyorsunuz değil mi? o zaman itibar etmeyin şu teröristlere. çözüm süreci diye diye ülkede itibar kalmadı zaten. eli silahlı adilerle görüşen adamların bizim meclisimizde bizleri daha iyi yaşatacak kararlar alacağına inanıyor musunuz?

    yok ak parti iktidar olmasın diye, yok hdp barajı geçsin diye hdp'ye oy vereceğim de yok bilmem ne. ya lanet olsun, ak parti iktidarda kalıyorsa da kalsın.

    ama şu şerefsizlere fırsat vermeyin.

    alttaki yoruma istinaden not: ak parti asla kötünün iyisi değildir. direkt kötüdür. hizmetleri olmuştur ama her hükümetin hizmetleri olmuştur ve hiçbiri ülkeyi babasının malı gibi kullanmaya çalışmamıştır.

    yalnızca hdp ve pkk ak partiden daha tehlikelidir. allah rızası için aksini iddia etmeyin. tamam ak parti kötü, sevmiyoruz ama bu kadar da basitetsiz olmayın.
  8. hdp'nin oylarinin ciddi kisminin bu adamin sempatik ve mantikli tavirlarindan kaynaklandigina inaniyorum. kendi kitlesini olusturabildi, umarim basarili olur, kurtlerin ve dahi diger azinliklarin hakkini hukukunu sonuna kadar mecliste savunur.
    abi
  9. abd nin yönetmeliğinde kurgulanan türk siyasetinin son zamanlarda parlatılan aktörü, açıkça bir türk düşmanı unsur, kurgu deyince şahsımın gözünde şuanki akp, chp, mhp ve hdp nin başındaki tüm zatlar abd nin o koltuklara oturttuğu kuklalardır, abd istediği zaman istediğini başrole çeker istediğini figüran yapar.

    not : ekleme olarak akp ise komple abd tarafından kurulmuş bir partidir.
  10. evet altı ayda ülkenin başkentinin göbeğinde 3 patlama gerçekleşiyor ve hala sorumlu bir başbakan gibi istifa etmiyor. onu da geçtim bari iktidar olarak bakanların istifasını istesin. ne kadar ayip. üstelik bir sonraki seçimde oyunu yüzde ellilerin üstüne çıkaracağını söylüyor, ne acı. bir de utanmadan sıkılmadan domokratik olmayan bir seçim barajını ilk defa aşan partiye ve onun nezdinde kendinden güçsüz tüm düşüncelere yükleniyor bu acımasız şahıs. ey demirtaş seni oraya çıkaran halk oradan indirmesini de bilir diyecem ki bir gülme geldi. çünkü bizim halk aşırı unutkandı laa.