• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
the road - john hillcoat
gelecekteki kıyamet günlerini anlatan bir kitabın uyarlaması olan film, güçlü oyuncu kadrosuyla, en iyi satanlar listesindeki kitabın (the road) gölgesinde kalmayacak gibi gözüküyor.kıyamet sonrası atmosferinde amerika yangın yeridir. bir baba ve oğlunun istikameti amerika kıyılarıdır. amerika'yı bir uçtan bir uca geçerken ellerindeki basit tüfekle yaşadıkları macerada esas problem zor hava koşullarında nereye gittiklerini bilmemeleri ve yollarına çıkan haydutlardır. film bilim kurgu türünde olmasına rağmen western türünde de öğeler taşımaktadır.


  1. insanı sabah doğan güneşe, ayağının altındaki çimene, ıssız sokakta karşılaştığı başıboş köpeklere, sevmediği yemeklerin ısrarla önüne konmasına ve en önemlisi her gün yanından geçip giden, üstüne üstüne yürüyüp çarpan, kafasını otobüsün camına dayayıp dinlediği müziğe klip çeken, iki kişilik park yerine yanlamasına giren, tramvayda bağıra bağıra telefonla konuşan, yeşil ışığın yanma süresinin türevini alıp nanosaniyelerle ölçülecek hızlarda kornaya abanan, tanımadığı, tanısa çok seveceği, tanısa intihar edeceği insanların varlığına şükrettiren kıyamet sonrası filmi. ayakkabının içinden taşan, bir mavi poşet, insanı nasıl döver merak ediyorsanız izleyin.
  2. post-apokaliptik filmleri sevenlerin kaçırmaması gereken bir film. türdaşlarından farklı olarak olayın dram yönü ağır basmaktadır. bunun en önemli sebebi ise baba-oğul ilişkisi içermesidir.dram dedik ama gerilim yönü de değme filmlere taş çıkartır.
  3. cormac mc'in murekkep lirikligindeki metninden guc alan inanilmaz guzel film. john hillcoat'in kirli yonetmenligi ve viggo basta olmak uzere 3. casta kadar herkes dokturmus. kiyamet oykusu isin bardagidir bu arada icindr cok yakindan bildigimiz zehir gibi gundelik insan var.
    abrek
  4. şu anda bitirdiğim bitirir bitirmez de yorum gireyim dediğim drama/gerilim filmidir kendisi. viggo mortensen' in çok filmini izlemedim ama artık nerde ismini görsem atlayacağım o kadar beğendim kendisini. bu tarz filmlere de ne yakışıyor.dünyanın sonu gelse eşten dosttan ziyade kendisini isteyeceğim yanımda o derece.

    !---- spoiler ----!

    filmde bu kıyamet benzeri durumun neden oluştuğu açıklanmıyor ki buna da gerek yokmuş bir bilim kurgu filmi değil. özellikle dünyada yaşamın geldiği son nokta oldukça gerçekçi ve etkileyici bir şekilde resmedilmiş. ben olsam napardım sorusu sürekli kafalarda. bir ara children of men tadı da aldım. ancak buna rağmen bir iki kısma takıldım. charlize theron'un karakterinin ölüm şekli (maalesef) anlamsızdı bence. inandırıcı gelmedi bana özellikle kadının evden çıkıp karanlığa dalmak gibi bir ölümü seçmesinin yanı sıra kocasının da buna izin vermesi bakımından. filmin sonunu da sevmedim daha farklı bir şey olmalıydı sanki. çocuğun yolculuğundan bir şeyler görseydik mesela. bir an yaşlanmış halini gösterirler sandım o da olmadı. yolculuk bu kadarmış meğer. ayrıca sondaki dişlek uzun saçlı adamı brad pitt sandım. seviyor o garip hallere bürünmeyi. guy piercemiş. ne çok benziyorlar birbirlerine.

    bir de, bu film bir kez daha bana -özellikle kıyamet sürecinde veya sonrasında- çocuk sahibi olmamak gerektiğini hatırlatmış oldu. kendime bile bakmam mucize olurdu bir de ekstradan çocuk. ölür müsün öldürür müsün hesabı. zaten papa papa dedikçe ağzının ortasına vurasım geldi. pişman değilim.

    son olarak bugün kıyamet temalı iki film izlemiş olmam ve iki filmde de kadınların dayanamayıp intihar etmiş olması da ayrı bir gariplik. kadınlar bu tür durumlarda hayatta kalamıyor galiba. bu konuyla ilgili istatistik tutmaya başlayacağım.

    !---- spoiler ----!

    neyse izleyin efendim.