1. bu tür işlerin bazı kesimlerce "antin kuntin" ve "boş beleş" bulunması hasebiyle türkiye'de edebiyat, sanata, şiire ilginin az olduğunu düşünüyorum. (bkz: edebiyat karın doyurmuyor)

    kendi hayatımdan örnek vermek istiyorum:

    1
    -çarşamba günleri 5-6 kişi sahafta buluşup kitap okuyalım mı mükemmel yazılar da buldum halihazırda?
    +ya bırak kitap okuyacağıma soru çözerim.

    2
    -anne şiirlerimi derledim, bir editör bulsak ya? bunları bastıralım bir an önce.
    +ne uğraşıyorsun bunlarla doktor olsana sen.

    bu ve bu gibi diyaloglara muhatap olmanın yaşama sevincimi sömürdüğünü en derinden hissedebiliyorum.

    edit: sistemin köleleriyiz.
  2. okumayı sevmiyoruz o kesin. ama gördüğüm kadarıyla ülkede edebiyata ilgi var. ama kalitesiz edebiyata ilgi var. hiçbir derde derman olmayacak metinlerle uğraşıp duruyor insanlar. yazarlar da para kazanmak istediği için kitlenin istediği metinleri cıkarıyorlar. kolay tüketilebilir kitaplar diyorum ben bunlara. youtube'da bloglarda orada burada pek çok kitapsever(!) görüyorum. beni büyük bir hayal kırıklığına uğratıyorlar. zamanlarını, paralarını, düşüncelerini koca bir saçmalık için harcıyorlar. kalitesiz romanlar, şaibeli tarih kitapları. bunlarla bir insan sadece yanlış düşünme sorunu yaşar. düşünme süreci zaten sıkıntılı halkın. iyice bitiriyoruz. küçücük çocuklar gereksiz erotizm yüklü, düşünmeyi körelten ve okuma etkinliğini sadece metindeki kurguya çeken kitaplar okuyorlar. bunların psikolojik, pedagojik yanını bir tarafa koyuyorum, hiçbir entelektüel çabaları da kalmıyor. lisede klasiklerin adını yazarını ezberleyip o çöp kitapları okuyorlar. haliyle de ezik bir lirizme sahip kitaplar onlar için kaliteli oluyor. az biraz entelektüel ve kültürel gelişime sahip hiçbir ülkede afili filintalar tarzı edebiyatçılar iyi edebiyatçı sayılmaz. ama bizde durum çok kötü. beat kuşağı, bukowski örneği verecek insanlar çıkabilir. ama onların metinleri zaten akademi çevresinde kabul görmez. yıkımı amaçlayan metinler kültür tarihinin parçasını oluşturur, üzerine kültür kurulmaz. ama edebiyat piyasasını ele geçirmiş bir filintalık var nedense. çıkan yeni kitapların hepsi aynı minvalde. doğru düzgün okunan, filolojik açıdan incelemeye değen 5 kitap sayamayız.

    durum böyleyken de yanılgıya kapılıp insanımız edebiyat sevmiyor diyoruz. klasik metinlerin olgunluğu, kuramların kaliteli olmasına alışmış insan söylemidir bu. halbuki insanlar kitap okuyor ama okudukları kitap değil. ha bir de kitaba verilen paraya yazık diyenler var. onlar için herhangi bir tanımı gerekli görmüyorum. insanlar etkinliklerini kendisine uygun olduğu şekliyle düzenler.
    sezgi
  3. bunun başlıca sebepleri toplum tarafından maddi imkansızlık olarak addedilse de, böyle bir şey mümkün değildir. yaşınız, mevkiniz ne olursa olsun aylık yahut haftalık bütçeniz belirlidır. hepimiz bütçemizin büyüklüğüne göre çeşitli kaynaklara gelirimiz aktarırız. nasıl ki yeme içme kaynağına diğer kaynaklara oranla daha fazla aktarım yapıyorsak edebiyat kaynağına da bir o kadar kaynak aktarmalıyız. elbetteki en temel gereksinimi yeme içme de olsa ikinci en temel gereksinimiz edebiyat yani okuma olmalıdır. çünkü insan okuyarak anlar, anlayarak yorumlar,yorumlayarak bakar. toplum bu yönde geliştirilmemiş bugüne kadar. bunun en büyük sorumlusu da bizi yönetenlerdir. çünkü bilirler ki toplum ne kadar okursa o kadar çok sorgulayacaktır. okuyun, okutturun, sorgulattırın. gerekirse günü bir simit ile kapatın ama bir kitap okumadan asla o günü bitirmeyin.
  4. edebiyat öğretmenlerinin öz eleştiri vermesini gerektirir.
  5. ülkede hangi sanat türüne ilgi var ki.
  6. maddi imkansızlıktan çok kültüre bağlıyorum değerini bir türlü kavrayamıyoruz sanırım. türkmenistan, gürcistan gibi sovyet rusya'dan ayrılmış ülkelerde yaşam ülkemizden çok daha zor ama türkmenistan'da pazar gidin müşterisi olmayan satıcıların ellerinde bir kitap vardır. ya da batum'a gidin şehrin göbeğinde muhteşem bir tiyatro vardır bizde şehir tiyatroları can çekişir.
    çok enteresan bir şey var bizde yahu, ilkokulda çalışıyorum çocuklar kitap okumayı gerçekten seviyor, en başarılı oldukları ve sevdikleri dersler ingilizce ve matematik sonradan nerede yanlış yapıyoruz ki bunlar tersine dönüyor.

    şunu yazınca aklıma ne geldi alakasız gerçi ama, bir kitapta okumuştum yanılmıyorsam fransadan bir bakan 80li yıllar olması lazım ülkemize gelmiş "delikanlı" kelimesinin anlamını ve kelimeyi oluşturan diğer kelimeleri açıklamışlar, gençliğin enerjisini içerisinde barındıran bir kelime olduğundan söz etmiş. adam bir kelimeye, gençlere bir de yetişkinlere bakmış siz bu çocuklara ne yapıyorsunuz ki büyüyünce bu hale geliyorlar demiş.
  7. tvlerde gelin , evlilik , giyim programları oldukça aslında pekte şaşırılmaması gereken durum. kafa yapısı olarak cahiliği benimsemiş insanların ülkesi olarak biz kitap denen kavrama oldukça uzak olacağız. en kısa zamanda gideriz buradan umarım.
  8. resim, heykel, seramik, özgün baskıresim gibi plastik sanatlar dallarına göre yine de çok çok daha iyi bir konumdadır.
  9. bir yargıya varmadan önce gerçekten bu konuda bilimsel bir çalışma yapılmış mı ve sonuçlarını merak ettiren başlık.
    yani bu insanlara sorulmuş mu hiç. neden okumuyorsun veya gerçekten incelenmiş mi en azından belli bir örnekleme yapılarak.
  10. türkiye'de sanata olan ilginin az olmasıyla ilintilidir. genel olarak tüm sanat dallarında hem üretkenlik hem de ilgi konusunda çok vasat bir toplum olduğumuz için edebiyat konusunda da yetersiz olmamız şaşırtıcı değildir.