1. onlardan biri gibi hissettiğim için umuyorum ki net bir şekilde açıklayabileceğim ve fazla uzun tutmamaya çalışacağım. öncelikle varoluşçuluk akımının alakasız örneklerle açıklanmaması taraftarıyım ki birçok yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermektedir (örneğin descartes gibi bir filozofun sözünün çeşitlemeleriyle açıklanması yanlıştır çünkü descartes epistemoloji alanı üzerine odaklanmıştır ve varoluşçuluk varlıkla ilgili bir tanımlama/açıklamadır).
    3 ana parça üzerinden açıklamaya çalışacağım: varoluş/öz, anksiyete ve özgürlük.
    varoluşçuluk konusunda bilinmesi gereken en temel söz, ki fazlasıyla bilinen bir sözdür, şudur: "varoluş özden önce gelir." bu sözün anlatmak istediği şu örnekle açıklanabilir: örneğin bir defter yapılacaktır. defterin yapımına başlanmadan önce onun özünü ve gerektirdiklerini bilirsiniz (yaprak, kap, ip, vs.). özüne göre defteri var edersiniz ve bu durumda öz varoluştan önce gelir. insan mevzu olduğunda tam tersi olmaktadır. insan birdenbire var olur, var oluşa bir fırlatılmışlık vardır ve insan var olmayı seçmez. insan var olduktan sonra kendi özünü oluşturmaya çalışır ve kararlarıyla ve bu kararları veriyor olmanın sorumluluğuyla özünü oluşturmaya başlar. şimdi özgürlük ve anksiyete bu konunun neresinde kalıyor ona geçelim. varoluşçuluk akımın en temel noktalarından biri insanın özgür olduğunu vurgulamaktadır. örneğin bir hayvanın (insanın da bir hayvan olduğu açıktır lakin konu varoluşçuluk ise biyolojiden bahsedilmiyor, sosyal açıdan inceleniyordur.) seçme hakkı yoktur. bunun için en basit örnek kuşun uçmamayı seçememesidir. lakin insanda bu durum böyle değildir. varoluşçuluğun birçok tartışmaya yol açan argümanlarından birine burada gelmekteyiz: etrafta bilinmeyen duvarlar, baskılar yoktur. hayatınızın her anında radikal bir seçim yapabilirsiniz ki bu hakikaten de böyledir. burada anksiyete devreye girmektedir. kierkegaard'ın deyimiyle: "anksiyete özgürlük kaynaklı bir baş dönmesi, bir sersemleme halidir." ve bu anksiyete tam olarak sorumluluktan kaynaklanmaktır. yaptığın her şey sen de bir ankiyete, kaygı uyandırır çünkü bundan sorumlusundur. sartre'ın deyimiyle: "insan özgür olmaya mahkumdur. çünkü dünyaya bir kere fırlatıldıktan sonra yaptığın her şeyden sorumlusundur." ve bu sorumluluk anksiyeteye sebebiyet verir. kesinlikle detaylı olmayan, temel taşlarını görebileceğimiz bir açıklamadır bu varoluşçuluk için. sevdiğim iki sözle son vermek istiyorum.
    "özgürlük bize sahiptir." martin heidegger
    "insanın karar vermesi gereken tek şey ya da cevaplaması gereken tek soru: 'kendi mi öldüreyim mi, öldürmeyeyim mi?' sorusudur." bu söz yanlış değilsem albert camus'ya aittir lakin emin olmadığım için direkt ismini yazmıyorum.
  2. 'logical fallacy'dir.safsatadır.uzak durulması gerekılır.

    varolusculuk;ozumsedigi 'bireysel kurtulus' 'hayatin anlamsizligi' 'dogru bilginin imkansizligi' 'sacma ve intihar' fikirleri ile toplumculuga ve humanizme dolayisiyla bilimsel ve rasyonel dusunceye buyuk darbe vurmus,'bireycilik' goruslerini gelistirmis ve esin kaynagi olmustur.bundandir ki zaten bencil olan insanlar bencil davranislarina kilif bulmuslar,ahlak kurallarini reddedislerini hakli cikartmaya calismislardir.

    hayatin dolayisiyla eylemlerimizin anlami olmadigini savunan bu akim savaslardan ve hastaliklardan yilgin insanlari tamamiyle umutsuzluga surmus,bilimsel dusunceden alikoymustur.birkac sebeple birlikte bilimsel dusuncenin sekteye ugramasi ile bilim de 20.yuzyilda duraksamis ve neredeyse bitme noktasina gelmistir.bunun en buyuk sebebi diyalektik acisindan ele alirsak,muzik devrimi ile akim kendini tam zitti olanla sentezlemis,muzik devrimi+nihilizm+varolusculuk sentezi sonucunda hippi hareketine zemin hazirlanmis,cicek cocuklar diye karisik ve uyusmus beyinli bir nesil yaratilmis,gencler universiteleri bilim yuvasi olarak degil seks ve uyusturucu partilerinin yapildigi tanisma yerleri olarak gormustur.

    sigmund freud'a gore hippi hareketi tarihin en hakli hareketidir.ama burada sorun haklilik degildir.komunizm gorunurde vicdan,esitlik,adalet duygulari ile son derece haklidir.fakat dunyaya uygulanisinin bilancosu on milyonlarca insanin olumune malolmus,kitliklari ve savaslari beraberinde getirmis ve husranla sonuclanmistir.haklilik insanligin faydasi bakimindan oncelik olamaz.

    eger ki gelecek kusaklari dusunuyorsak voltaire'nin "tanri yoksa bile var gibi davranmali" sozunu farkli acilara uydurarak uygulamaliyiz.yasamin anlami yoksa bile var gibi yapmaliyiz.ahlak yoksa bile var gibi yapmaliyiz.yoksa toplum bunalimlari devam edecekve refaha ulasilamayacaktir.

    bugun varoluscu psikoterapi,varoluscu psikoloji uzerine calisan 10 kisiden 6'si psikolojik sorunlarla cebellesmektedir.daha da vahim olan yeni yetme genclere manik depresiflik,obsesif kompulsif bozukluk,borderline personality dissorder gibi psikolojik sorunlari allayip pullayip,ozendirerek onlerine sunmalaridir.son tahlilde gorulmektedir ki,bireysel kurtulus pratikte bireysel cokuntuye yol acmis,bozuk nesillere umutsuzluk,miskinlik,cinsellik,alkolizm empoze edilmistir.

    dolayli olarak ama apacik anlasilacagi uzere,19.yy'da kendini gostermeye baslayan bu felsefi akimin urettigi her kitap,yayimladigi dergiler ve dergi yazilari bile basta bilime,sonra tum gelecek kusaklara zarar vermis,insan ve insanlik gelisimlerine engel olmustur.