1. kapitalizmin doğu felsefesini malzeme haline getirerek ( sıfıra indirgeyerek, anlamını yıkarak, özünü alıp kabuğunu sunarak) her şeyi tüketmek üzere eğittiği, beslediği, yetiştirdiği, koşulladığı topluma satışa sunduğu pazar seçeneklerinden biri.
  2. yoga ve ben
    yıllardır içime sığmayan tarifi zor bir huzur var içimde. zaman zaman hayat akısında bu deneyimden uzaklaştığım anlarda olsa genel olarak bu huzurun muazzam hazında yaşıyorum. işte ben yogayı hayatıma almaya karar verdikten sonra huzur katsayım arttı.
    kendimi bildim bileli demeyeceğim çünkü kendini bilmenin ne kadar zor bir deneyim olduğunun farkındalığındayım. insanoğlunun kendini tam anlamıyla hiçbir zaman bilemeyeceği görüşündeyim, ancak bilmeye başlayabilir. anılarımı hatırladığım zamanlardan beri desem sanırım yerinde bir ifade olur; içimde hep bir boşluk, çocukluk yıllarımda çok başarılı olsam da bir amaçsızlık, neden başarılı olduğunu ya da olmak istediğini bilmemek, buluğ çağlarımda başarılarımdan da uzaklaşarak daha çok kendini bilmezlik, sistemin içinde kaybolmuşluk… ben yogayı öğrenmeye karar verene kadar sürdü.
    yoga nedir, ilk ne zaman duydum, nasıl tanıştım diye size söyleyemiyorum çünkü hatırlamıyorum sanki o hep içimde vardı, benim sporcu kişiliğimden asanaları, gün geçtikçe değişen ve gelişen yeme alışkanlıklarım, çevremde gözlem yapmam, insan analizleriyle ilgilenmem, disiplinli ve olumlu düşünen kişiliğim, yoga felsefesini, içimde, hayatımda zaten yaşıyordum bir yoga felsefesi olduğunu bile bilmeden…
    küçük bir şehir olan hatay’da yaşadığım için tabii ki kursunu bulmak çok zordu fakat birkaç sene önce buldum ve gittim ancak yoganın bu olmadığını biliyordum sanki ben bunu zaten çok iyi biliyormuşum da bana dersi veren eğitmenin sadece doksan dakikayı doldurmak için dersi verdiğini düşündüm. başka bir yer olduğunu öğrendim ve o kursunda sadece derin düşünme üzerine yoğunlaştığını fark edip, yoganın tüm hayat üzerinde etkisi olduğunu hissederek bunu bu kadar minimalize etmelerini kaldıramadım ve aradığımı hatay’da bulamayacağımı anladım.
    kendi çabalarımla ve araştırmalarımla internetten yaptığım yogayı daha çok öğrenmeye çalıştım. bazı çevrimiçi kurslara da başvurarak asanalarımı geliştirdim. sanskrit dilinde yoga kelimesinin birleştirmek, bir araya gelme, birlik, yöntem anlamlarında kullanıldığını öğrendiğimde ve biraz daha felsefenin içine girdiğimde, hayatımın zaten gün geçtikçe farkında olmadan bu doğrultuda kaydığını anladım. önceleri sadece hayal ediyordum profesyonelleştirmeyi ama albert einstein’inda söylediği gibi değil midir hayat ; ’hayal gücü her şey demektir, hayal gücü bilgiden bile daha önemlidir.’ hayalimi gerçekleştirmeye adım atmak için karar verdiğim 2016 yılının ağustos ayında kendime göre bir eğitim buldum ve peşinden gitmek için tekdüze olan şirket hayatıma son vererek ve tabii ki ailemin desteğiyle türkiye’nin ilk ve tek kapsamlı yoga eğitmeni olan alper bayraktar ile uzun bir kamp sonucu büyük farkındalık ve aydınlanma ile bu yolun benim yolum olduğunu daha çok anladım. kamp bitiminde her şeyin yeni başladığının muhteşem dürtüsüyle ve dinginliğiyle döndüm.

    şunu biliyorum, ben yogayı seçmedim, sevdiğim için başlamadım ben zaten onun bedenleşmiş hali ve felsefesiyim yıllarca içimden çıkmayı beklemiş ilk fırsatta patlamış bir ışık gibi.
    artık çabasında olduğum durum, her canlıda var olan ahamkarı en aza indirgemek ve tüm dinlerin başı olarak gördüğüm bu hayat felsefesi yogayı sadece ders zamanlarımda değil hayatın her anında her geçen gün hakkını vererek uygulayabilmek. bir yogini olamam belki ama yogini olma yolunda her gün ilerleyeceğim. ya da hayal etmek güç değil miydi? o zaman mesajım hayallerinin peşinden giden herkese ve dünyaya yayılsın, umarım bir gün yogini olabilirim.
    evrenin bana hediyesi yoga ile namaste
  3. yoga (sanskrit, hindistan kaynaklı fiziksel ve zihinsel disiplinleri tarif etmek için kullanılan bir kelimedir. aynı zamanda hinduizm, budizm ve jainizm'de çeşitli meditatif uygulamalara da yoga adı verilmektedir. hinduizm'de, altı geleneksel felsefe okulundan (āstika) biri olarak kabul edilir.

    sanskrit dilinde yoga kelimesi pek çok anlama sahiptir; "kontrol etmek", "boyunduruk altına almak" veya "birleştirmek" anlamına gelen sanskrit "yuj" kelimesinden türemiştir. "kavuşma", "bir araya gelme", "birlik", "karşılaşma" ve "yöntem" olarak çevrilebilir.

    yoga, evrenin olumsuzluklarından etkilenmeden yaşayarak, her an aklın sakinliği ve huzuru içinde olabilmektir. yoga bir din değildir veya bir dogma anlamına gelmez.

    yoga bilminin kurucusu olan patanjali aydınlanma için 8 basamaklı bir yol önermiştir:

    yama (beş "geri çekilme"): zarar vermeme, doğruluk, çalmama, tensel zevkleri kontrol etme, istifçilik yapmama
    niyama (beş "gözlem"): arı olma, halinden memnun olma, ateşli istek, okuma, hatırlama
    asana: kelime anlamı "oturma yeri", patanjali'nin yoga sutra'larında meditasyonda kullanılan oturma duruşunu ifade etmektedir.
    pranayama ("nefesi askıya alma"): prāna, nefes, "āyāma", durdurmak demektir. ayrıca, yaşam gücünün kontrolü olarak da yorumlanabilir.
    pratyahara ("tecrit"): dış nesnelerden duyu organlarını geri çekmedir.
    dharana ("konsantrasyon"): dikkati tek bir nesne üzerine odaklamadır.
    dhyana ("meditasyon"): meditasyon nesnesinin doğası üzerine yoğun tefekkürdür.
    samādhi ("özgürleşme"): meditasyon nesnesi ile şuurun birleşmesidir.
  4. sanskrit, hindistan kökenli fiziksel ve zihinsel disiplinler için kullanılan bir kelime. sanskrit dilindeki kontrol etmek kelimesinden türemiştir.

    temelini oluşturan sekiz karakteristik basamak vardır:

    1) yama: zarar vermeme, doğruluk, çalmama, tensel zevkleri kontrol etme, istifçilik yapmama
    2) niyama: saf olma, halinden memnun olma, ateşli istek, okuma, hatırlama
    3) asana: oturma duruşu
    4) pranayama: nefes durdurmak
    5) pratyahara: dış nesnelerden duyu organlarını geri çekme.
    6) dharana: konsantrasyon
    7) dhyana: meditasyon
    8) samadhi: özgürleşme
  5. yoga ve din’im
    ülkemizde yoga felsefesini hayat biçimine dönüştüren çoğu kişiye sorulan bazı kaçınılmaz sorular vardır. neden yoga yapıyorsun? yoga bir din midir? su son zamanların modası yoga duruşları yapacağına namaz kılsan daha iyi olmaz mı?
    yoganın tarihçesini incelediğimizde, köklerinin insanlık tarihi kadar eski olduğu ifade edilmektedir. hindistan’da ortaya çıkmış olduğu kabul edilse de tarih boyunca farklı kıtalarda yapılan kazılar sonucunda bazı kalıntılar üzerinde yoga asanalarının (duruşlarının) resmedilmiş olduğuna ulaşılmıştır. bilinen ilk yoga yazılı kaynak ise m.ö 1500 – 1800 yıllarında veda’larda bulunmaktadır. islam tarihi ise m.s 7. yüzyılda arap yarımadası’nda peygamberi muhammed aracılığıyla ortaya çıkmış ve yayılmaya başlamıştır. kutsal kitabı ise kuran-ı kerim’dir. yoga’nın islam tarihinden çok uzun yüzyıllar önce ortaya çıktığı ve bir peygamberi ile kutsal kitabı olmadığından zaten bir din olmadığını ve tarihçesine baktığımızda son zamanların modası değil islam tarihinden zaten çok önce ortaya çıktığını görüyoruz. ancak aralarındaki benzerlikleri fark ettiğimden beri garip bir aydınlık hissederim içimde.
    çocukluğumdan beri sorgulamayı seven yapım sayesinde dini hep sorgular, tarihte din için yapılan savaşları, kaybedilen canları, dinin bizi farklılaştırmasını yanlış bulur ve olmaması gerektiğini savunurdum. her dinde farklı olan çeşitli ibadetlerin gereksiz, gerçek ibadetinin temiz kalpte, iyi niyette yeterli olduğunu düşünürdüm. büyüklerimin namaz sırasında yaptıkları bu hareketlere anlam veremez o zamanki bilinç seviyemle günde beş kere buna vakit harcayacaklarına zamanlarını kendilerine veya insanlığa faydalı işler yaparak daha verimli geçirebilecekleri kanaatindeydim üniversitemin ilk yılına kadar. yurtta kaldığım günlerden birinde oda arkadaşım yanımızda namaz kılarsa bizim rahatsız olup olmayacağımızı sormuştu. tabii ki olmayacağımızı söyledikten sonra o güne kadar hiç namaz kılmamış biri olarak onu izlemeye daldım. yaptığı duruşların bedenine faydalarını, o anki ruh halinin tamamen detokslandığını, içine dolan huzuru, yüzündeki tebessümü ve mutluluğu,kısacası anın içinde olduğunu , gerçekten anı yaşadığını fark ettim.tabiki her insanın namaz kılarken buna ulaşamadığını biliyorum , buna gerçekten ulaşanlar; dini ezbere ve dayatmalarla öğrenenler değil ibadeti, tamamen yaratanla kendi arasında yapan sorgulayanlarve arkadaşımında bu karakterde olduğuna yürekten inanıyor ve bu sayede o yıllarda beni aydınlattığı için kendisine minnet duyuyorum.
    yaratana her zaman inançlı biri olarak belki de o gün benim din ampulümün de yandığı, aydınlanma günümdü, bildiğim, inandığım fikirlerimin bir yerlerinde bir hata olduğunu fark edip, anlayamadığım doğruları bulmak için daha derinlere inmeye karar verdim. içinde olduğum düşünceleri objektifleştirerek ilk zamanlardan günümüze insanların saptırmadığı, kendi lehlerine çevirmedikleri doğru kaynaklar bulup okuyarak yıllardır yorumlamaya ve analiz etmeye çalışıyorum. asıl önemli olan dünyanın en dogusundan batısına , kuzey kutbundan güney kutbuna hangi dine inandığın değil, sorman gereken doğru soruları bulmaya çalışman değil mi zaten. gerçek insan olabilmiş insanlar dinleri doğru yola ulaşman için çıkarmamış mı zaten, seni varoluşuna götürmeye , toprağın , şeklin, tapınağın ne önemi var ? ve nasıl artık günümüzde ilerleyen bilimin gerçek saf, yalın dinle bağlantılı olduğu çoğu bilim adamları tarafından kabul ediliyorsa , yoga ve islamda en az o kadar birbiriyle bağlantılı . islam dini aslında bilimle çelişmez , bilimden üremiştir. bir kere gerçekten birilerinin yorumladığı ya da çevirdiği değil düşünüp doğru kaynaklar bulup araştırırsak içinde geometrisinden , matematiğine , kimyasından astrofiziğine bütün bilgiyi içinde barındırdığını anlayıp çok güzel bir keşfe başlayıp varoluşumuza ulaşmaya doğru adım atmış olacağız. ne kadar dönersek dönelim birçok dinin kökeninin yoga biliminden faydalandığının farkına varacaz. evet, yoga bir bilim, bir felsefe, en güzel ilham , en büyük teknoloji, benim dedelerime , atalarıma bile ışık olmuş bir öğreti ama uyanmayı seçenler için , yoksa sen hala denemedin mi ?
  6. günaydınnn
    bak bakalım bugün neler sana huzur vermediği , bırakmak istediğin halde bırakamıyorsun ?
    bırakmak her zaman güçsüzlük değil , herkesin cesaret edemediği büyüklüktür bazen .
    sadece önemli olan neye sonuna kadar tutunmanız ve neyi bırakmanız gerektiğini doğru tespit edebilmektir.
    bunun için en etkili yöntemdir yoga.
    ben bırakmayı yoga ile öğrendim
    yoga ilk bedende başlar tüm kaslar, tüm gerilim ve tüm bedeni özgür bırakırsın kendini keşfederken. sonra zaten zihin ve ruh bedene katılır , bunun ne zaman olacagına sen karar veremezsin hazır oldugunda gelecektır .
    kendine zaman ayır yogaya başla
    namaste
  7. ekonomi ve yoga

    ekonomi; üretim, ticaret, dağıtım ve tüketim, ithalat ve ihracattan oluşan insan etkinliğidir. insanın ihtiyaçlarını karşılamada yapılan her türlü faaliyeti içerir.ekonomi belli bir bölge içindeki ekonomik sistemden oluşur. bu sistem o bölgedeki işgücünü, sermayeyi, doğal kaynakları; üretim, ticaret ile dağıtımda rol alan ekonomik kuruluşları ve o bölgedeki mal ile hizmetlerin tüketimini içerir.‘tüketim’ deyimi, insanın ihtiyaçlarını tatmin etmek için ,’mal ve hizmet kullanıp harcaması olarak tanımlanır.
    dünyadaki yeni koşulların ifşası insanoğlunu hazırlıksız yakalamıştır. sosyal ve ekonomik sistemlerle ilişkilerimizi, ihtiyaçlarımızı gidermek için doğamıza göre inşa ettik. ancak birden hayatımızı huzurlu ve rahat yaşamak ve idare etmekte yetersiz olduğu ortaya çıktı. sanki hayatın tüm sistemlerinde sıkılaşan bağlantılar bize de aramızdaki yaklaşımı değiştirmekten başka bir seçenek bırakmamakta. insanlar arasındaki bağımlılık, şirketler ve ülkeler, agresif rekabetle kişisel çıkar ve kontrollerini azamiye çıkarmak istedikçe, birilerinin hasar görmemesi ve dolayısıyla da hepimizin zarar görmeden yaşaması mümkün değildir.global sistemdeki mevcut parçaların bağımlılığı ile toplumdaki sosyal ve ekonomik ayırım uçurumu son derece keskin. egoist bu yapı artık tüm etkisini kaybetmiştir ve bu şekilde kullanmaya devam etmek mümkün değildir. bu kriz inşa ettiğimiz ilişkilerin sonucudur. kriz beraberinde bir fırsat da sunmaktadır. doğamızı ve aramızdaki ilişkilerin yapısını inceleyerek global hayatın gerekliliği olan karşılıklı düşünceye doğru ilerleyerek ilişkilerimizde bir değişim yapabiliriz. bu değişimi en doğru ve en içten bir felsefe hatta yaşam tarzı olan yoga ile yakalamak mümkün. buna ilk önce mikroda başlayacağız ve daha sonra diğer aynalarımız olan tüm canlılara bulaştıracağız. yoganın getireceği ahenk ve uyum, dengeli, istikrarlı ve iyimser bir ekonomi inşa edecektir.
    tüm dünya yoga yapsa nasıl güzel bir dünyada yaşardık değil mi ? yoga bütünleşmek demek birlik demek önce kendi içinde bir olduğunu anlamak sonra tüm evrenin bir yapboz ve seninde o yapbozda sadece bir parça olduğunu anlatır sana .
    birçok uzman finans sistemini inceleyelim ve düzeltelim diyor. ancak anlamamız gereken şey dünyanın tümüyle değiştiği; tümüyle integral oldu ve bu yüzden mevcut sosyal ve ekonomik sistemler hayatımızı devam ettirmemizi mümkün kılmıyor. mevcut sistemdeki herşeyi egoist doğamızla inşa ettik. yoga bize ahamkarı yani içindeki egoyu öğretir, egonu ehlileştirebilmeyi öğretir. der ki sana ey insan ! egon hayatta kalabilecek kadar var olmalı kendini başkalarından üstün görecek kadar değil. burada ekonomi gelirse aklımıza anlarızki tüm devletler diğerinden güçlü ekonomiye sahip olmak ister , ego tıpkı insanın birbirinden para ile üstün olacağını sanması gibi özümüzü unutturur ve sadece hırs sarar içimizi. tükettikçe daha çok büyüdüğümüzü toplum tarafından daha çok kabul gördüğümüzü sanar ve egomuza yenik düşeriz. gün be gün kendimize , geleceğimize, yeni neslimize zarar verdiğimizin farkında bile olamadan göç ederiz bu dünyadan .
    ancak şu anki realite sömürmeyi değil karşılık vermeyi gerektiriyor. insanların global bazdaki bağları çok daha sıkı bir hale geldi bu yüzden de ilişkilerimizi karşılıklı sorumluluk ve global olarak birliğe doğru güncellememiz gerekmektedir.
    kriz bizim topluma ve dünyaya yaklaşımımızı ifade ediyor dolayısıyla kriz ne dünyada ne de toplumda. kriz aramızdaki ilişkide. doğa ahenk ve dengeyle çalışır ve bizde şimdi kendimizi, aramızdaki ilişkilerin yapısını sonuç olarak değiştirmek ve dengeye getirebilmek için, inşa ettiğimiz sosyo ekonomik model dahil olmak üzere, denge ve uyuma gelmek uğruna kendimizi değiştirmemiz gerekiyor.
    binlerce yıllık bir öğreti olan yoga seni uyandırmak istiyor uyan !
    jnana yoga; bilgelik yolu demektir. sana sorgulamayı öğretiyor. yol cehaletten bilgiye doğru gider. mutluluğu ve mutsuzluğu sorgulamak bize bilgiyi getirir. bu bilgi duyulardaki kontrolü sağlar. bilgi bizim kibrimiz haline gelmemelidir. bilgiyi elde ettikten sonra sonuç bunu bilgeliğe dönüştürmektir. mutluluğun maddede olmadığını bilmek en önemlisidir. kişi mutluluğu elde etmeye çalışırken zanneder ki hep endişeli olması normaldir. oysaki arzular ve elde edememek bizi mutsuz eder. biz tüketim dünyasında sürekli aslında kendimizi tüketiyoruz. oysa mutluluğun nerede olduğuna sadece bilgi yoluyla sahip olabiliriz.

    karma yoga ; “kişinin egoyu araya sokmadan ve işin sonucuna odaklanmadan bir iş yapması”; yani karşılıksız ve koşulsuz olarak sadece o işi yapmak doğru olduğu için yapmasıdır. burada özellikle kişinin yaptığı işe konsantre olması ve yaptığı işten herhangi bir kişisel fayda beklememesi , maddi bir beklentisi olmaması esastır. bir iş yaparsınız ve bu iş evrene bir hediyedir.
    ahimsa (şiddetsizlik); ne kendine ne de başka varlıklara zarar ver. sadece söz ve davranışlarını değil, düşüncelerini ve niyetlerini de şiddetten arındır. bunu uygulamak bile dünya ekonomik dengesine ne büyük katkı sağlar. mevcut ekonomik sistem zenginlerin daha da zenginleşmesinden başka bir amaca hizmet etmiyor, bu tezat ve korkunç durum, bir çok çıkar savaşlarına neden olup hedefteki ülke ekonomilerini alt üst ediyor, oysa ki ahimsa der ki en ufak bir canlıya dahi şiddet uygulama. işte yoganın ilk basamağı bile dünyayı ne kadar güzel bir yere çevirip ekonomik istikrar ve düzen getirebilir.
    asteya ( çalmamak ) ; sadece maddi olarak değil hiçbir şeyi çalmamak , nefesi doğadan alıyorsan bunun karşılığını başka bir şekilde doğaya vermen gerekir , mesela ağaç dik, toprağı sula , gerçi doğa bizden bir şey beklemiyordur biz zarar vermeyelim yeter. o kadar parazitizki hayata , yaşama bu denli saygısız başka bir ırk yoktur herhalde. hükümetler, kendi açgözlülükleri için yarattığı savaşlarla halkların huzurunu çalmaktadır. ama şu an bizim konumuz maddi olan kısmı ile ilgili. ticaret yaparken hakkımızla para kazandığımızı düşünürken bile hiç çalmıyor muyuz sence de?
    aparigraha ( biriktirmemek ) ; servet edinme ve istifleme arzusunu nötr hale getirme sadece gerekli olanı almak ve bir durumdan istifade etmemek ya da açgözlü davranmamak anlamına gelir. sadece kazandığımızı almalıyız, eğer fazlasını alırsak bir başkasını hakkını istismar ediyoruz demektir. yoga biriktirme ya da istifçiliği, gelecek konusunda kişinin kendisine ve tanrı’ya güvenmemesi olarak görür.

    yaşam sanatı olan yoga , dünyevi insan hayatına girdikçe daha işlevsel bir ekonomiyi, dengeli tüketmeyi ve sadece gereksinimleri karşılamayı sağlayacaktır. zamanın ve kaynakların boşa çıkmasıyla insanlar kişisel ve toplumsal potansiyellerini gerçekleştirebilecek, ahenkli ve sürdürülebilir bir hayatı koruyabilecekdir.