1. çekemezsin bir yere sineden başka
    biliyorum günler hep böyle geçecek
    ne akşamleyin komşu, ne bir akraba
    ne bir dost, oturup karşılıklı içecek
    yalnızlık sade şurda burda değil
    düşüncede, hatırada ve dilekte
    hangi taşı kaldırsan nerde ''of!'' çeksen
    bir dudağı yerde bir dudağı gökte
    bilmem rengi nasıldır boyu ne kadar
    biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor
    bir elbise ki, alabildiğine dar
    nedir bir türlü sırrını anlamadık
    kimdir bizimle böyle şaka ediyor
    hangi cebini karıştırsan yalnızlık...

    turgut uyar
  2. bilmek ne istediğini, sırrı bu yaşamın
    sevmek dibine kadar, hayatı ve kendini.
    ne alkış beklemek, ne bir minnet ellerden
    tek başınalığı görmek ve kabul etmek geleni.
    yalan bunun dışındaki her bir yetenek.
    değiştiremezsin düzeni, hizmetkarısın ancak.
    ya bugün, ya yarın pes ettiğin an
    gelen huzurdur, usulca yalnızlığına.

    (annem)
  3. ben az konuşan çok yorulan biriyim
    şarabı helvayla içmeyi severim
    hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
    annemi ve allahı da çok severim
    annem de allahı çok sever
    biz bütün aile zaten biraz
    allahı da kedileri çok severiz

    hayat trajik bir homoseksüeldir
    bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
    çünki bütün sarhoşluklar biraz
    freudun alkolsüz sayıklamalarıdır

    siz inanmayın bir gün değişir elbet
    güneşe ve penise tapan rüzgarın yönü
    çünki ben okumuştum muydu neydi
    biryerlerde tanrılara kadın satıldığını
    ah canım aristophones

    barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
    ölümü de bir giz gibi içimde
    ölümü tanrıya saklıyorum
    ve bir gün hiç anlamıyacaksınız

    güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
    düşüvericek ellerinizden ve
    bir gün elbette
    zeki müreni seveceksiniz
    (zeki müreni seviniz)

    merhaba canım - arkadaş z. özger
  4. seni düşünmek

    "seni düşünmek güzel şey
    seni düşünmek ümitli şey
    dünyanın en güzel sesinden
    en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey

    seni düşünmek güzel şey
    seni düşünmek ümitli şey
    fakat artık ümit yetmiyor bana
    ben artık şarkı dinlemek değil
    şarkı söylemek istiyorum..."

    nazım hikmet
    ------
    nazım hikmet'in en çok sevdiğim şiirlerinin başında geliyor bu şiir. umut etmeyi, sevmeyi, yetinmemeyi anlatıyor bana. yıllar önce âşık olduğum ve gönlümü fena kaptırdığım biri vardı, ne etsem de açılsam ve ilişkimiz olsa diye düşünürken bu şiir gelmişti aklıma. şiir yazılı bir not ve bir demet gül alıp gittim kapısına. sonuç; "çiçekler çok güzel teşekkür ederim ama benden daha iyilerine layıksın." böyle bir şeyler dedi. uzunca bir süre aşk acısı çektim, erkekler ağlamaz mottosunu yerle yeksan edip ağladığım günler oldu ama bir santim bile yaklaşmadı bana. ki bunun üzerine yine türlü yollar denedim aylarca.

    dönüp bakıyorum ardıma şimdi. bu güzel şiiri bile anlamayan birinin yalnız olduğunu görmek içimi acıtmıyor. iş yerinin kapısında belki çıkar da görürüm umudu ile kıvranan insanlara yazık oluyor. içim acıyor...

    not: şiir sevmeyen, kitap okumayan, bir şekilde elleri toprağa ve kitaplara değmemiş kişilere gönlünüzü kaptırmayın...
  5. cevabını ikimizin de bildiği sorular

    burası çöl
    nerde saçların nerde kesildiği yer
    nefesimizin
    cevabını bildiğim sorular soracağım sana
    hazırlan
    kalk ve itaat et yazgımıza
    biriktirdiğim ne kadar keder varsa
    saçmaya karar verdim
    ortalığa
    ağarana kadar gün anlatacağım
    dinlersen sana
    olmazsa yıldızlara
    suyun buz olmadan önceki son akışıklığı
    sonunu bile bile iğneler saplamak kalbe
    bazen haklı olmak haddinden fazla can yakar
    ve ben
    çoktan vazgeçtim haktan hukuktan
    sen haklı ol
    ben gideyim
    bu park ikimiz için çok dar
    için buza kesmişken ateşi avuçladın
    niye
    sonunu bile bile uçuruma doğru koştun
    neden
    ağrılardan ağrı seçtin her türlü yardımı reddedip
    iskambil kağıtlarından yuva yapmaya kalktın
    iki baş sığarız diye içine
    iyi de görmedin mi
    vantilatör dönüp duruyordu tepemizde
    şimdi ne yana baksak aklımız bakmadığımızda
    ağır aksak ilerleyip iki ileri bir geri
    tutunmaya çalışıp kendimizden kalanlara
    hatırla ama unutma hatırla ama unutma
    ateşle buz neyse seninle ben de oyduk
    ayrı ayrı çok güzel
    birlikteyken ölümcül..

    ali lidar
  6. bugün kalbimi eski bir plak gibi
    öyle çok tersine çevirdim ki
    bazı şarkılar vardır
    cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
    uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
    deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
    o zaman bir yavru yengece bakan
    insanların şarkısı olurdu o şarkının adı
    keşke ismim iris olsaydı
    keşke ismim herkese
    sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı
    bazı şarkılar vardır
    ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
    işte o ellerimle herkese
    çamurlu şiirler uzatsaydım
    hepsi çok kirli olsaydı tanrım
    bazı şarkılar vardır
    kırmızı akşamsefalarını anlatır
    karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
    komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
    geceyi onlar bahçeye taşırdı
    ben ne zaman öleceğim tanrım
    sabah olunca mı
    keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
    irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
    ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi
    şu odanın ortasında dursam
    saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım
    artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorumbazı şarkılar vardır
    kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
    kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
    o şarkının adı
    ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı
    keşke ismim iris olsaydı
    keşke ismimin bir anlamı olmasaydı
    herkes çıkarsın kalbini
    o çirkin mücevher sandığından
    ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım

    iris'in ölümü - didem madak
  7. çok şair, çok şiir okudum şu vakte kadar. yalnız türk şiiri de değil, dünyadan da çok örnek, çok tür okudum. ancak pek azı bana aşağıdaki şiiri ilk okuduğumda ve her okuduğumda hep aynı şekilde hissettiğim sıcak, coşkulu, hüzünlü ve ümitvar hisleri bir arada tattırmıştır. şairi kim, fikirleri ne olursa olsun, hakkında ne düşünürseniz düşünün, bana kalırsa bu şiir türkçe şiirin en güzel, en etkileyici, en her şeyi anlatır örneklerinden biri, hatta bazen en birincisi. okudukça insanın aşık olası, maşuk olası, maşuka olası, böyle cengaverce sevesi geliyor...

    -

    ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
    pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
    sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

    gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

    ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

    gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
    gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,

    vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
    bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

    hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
    vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
    dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!

    hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
    dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    tek bendeki volkanları söndürse denizler!

    hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'kaabil';
    imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil.
    sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
    en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
    kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

    hüseyin nihal atsız
  8. galiba ben hiç iyi değilim

    biraz bahar gerekiyor allahım ben hiç iyi değilim
    biraz çağla birkaç erguvan gerekiyor
    ahmet hamdi tanpınar biraz da zarifoğlunun geç dönemleri
    sağcılık gerekiyor biraz, biraz isyan, biraz unutuş

    hem toz olurum istesem hem korkarım gitmekten
    karakoncolos bahtım şikayetçidir benden
    yordum seni ey yeşil gözlü şair ama gene de korudum
    seni koruyunca ben baharı kaybettim

    ben baharı kaybettim
    benimle birlikte başladı gocuk giyme modası
    anlamadım sere serpe anlamadım nasıl sevilir
    anlamadım yaşamak nasıl böyle kuzguni
    uzun etekler balıkçı yakalar elhasıl kış mevsimi
    bu yüzden anlamadım bürümcük nedir
    ama şimdi bahar gerekiyor allahım ben hiç iyi değilim
    bahar gelince saatlerin ileri alınması gerekiyor
    sahilde ellerinden tutulması gerekiyor çok uzun saçlı çok esmer kızların

    şırfıntı, sırnaşık bir şeydir bahar belki bilmezsiniz
    patronların ağzında bir şakaya dönüşür
    bahar en çok içimizin devasa yoksulluğuna yaraşır
    ütüsüz pantolonlarımıza, üstten açık iki düğmemize
    biber kızartan annemize, iş işleyen kardeşimize

    ben bu şiiri bu baharda bitirirsem bahse girerim
    bir mavisine bir de gazozuna bahse girerim
    sigarayı bırakırım sekiz saat uyumaya başlarım

    ben bu şiiri bu baharda bitirirsem dilim çözülür zihnim açılır
    hem bahar gelsin diye ihanet ettim musaya
    bunun için atıldım senatodan, balıklı havuzlara altın saçtım
    el hakü müttekasürü ezberledim hallaçla asılmadan hemen önce
    biraz bahar gerekiyor diye başlayan bir şiir yazdım

    galiba ben hiç iyi değilim

    ismail kılıçarslan
  9. hayat kısa,
    kuşlar uçuyor
  10. açmaz / açamaz / deme / hiç / bir / zaman / bu / nar / çiçeği /
    açacaktır / elbet / bizim caddelerimizde de bayram olacak...
    mutlu