-
çekemezsin bir yere sineden başka
biliyorum günler hep böyle geçecek
ne akşamleyin komşu, ne bir akraba
ne bir dost, oturup karşılıklı içecek
yalnızlık sade şurda burda değil
düşüncede, hatırada ve dilekte
hangi taşı kaldırsan nerde ''of!'' çeksen
bir dudağı yerde bir dudağı gökte
bilmem rengi nasıldır boyu ne kadar
biçen her kimse yıllardır yanlış biçiyor
bir elbise ki, alabildiğine dar
nedir bir türlü sırrını anlamadık
kimdir bizimle böyle şaka ediyor
hangi cebini karıştırsan yalnızlık...
turgut uyar -
bilmek ne istediğini, sırrı bu yaşamın
sevmek dibine kadar, hayatı ve kendini.
ne alkış beklemek, ne bir minnet ellerden
tek başınalığı görmek ve kabul etmek geleni.
yalan bunun dışındaki her bir yetenek.
değiştiremezsin düzeni, hizmetkarısın ancak.
ya bugün, ya yarın pes ettiğin an
gelen huzurdur, usulca yalnızlığına.
(annem) -
ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri çok severiz
hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünki bütün sarhoşluklar biraz
freudun alkolsüz sayıklamalarıdır
siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgarın yönü
çünki ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını
ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi içimde
ölümü tanrıya saklıyorum
ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seveceksiniz
(zeki müreni seviniz)
merhaba canım - arkadaş z. özger -
seni düşünmek
"seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum..."
nazım hikmet
------
nazım hikmet'in en çok sevdiğim şiirlerinin başında geliyor bu şiir. umut etmeyi, sevmeyi, yetinmemeyi anlatıyor bana. yıllar önce âşık olduğum ve gönlümü fena kaptırdığım biri vardı, ne etsem de açılsam ve ilişkimiz olsa diye düşünürken bu şiir gelmişti aklıma. şiir yazılı bir not ve bir demet gül alıp gittim kapısına. sonuç; "çiçekler çok güzel teşekkür ederim ama benden daha iyilerine layıksın." böyle bir şeyler dedi. uzunca bir süre aşk acısı çektim, erkekler ağlamaz mottosunu yerle yeksan edip ağladığım günler oldu ama bir santim bile yaklaşmadı bana. ki bunun üzerine yine türlü yollar denedim aylarca.
dönüp bakıyorum ardıma şimdi. bu güzel şiiri bile anlamayan birinin yalnız olduğunu görmek içimi acıtmıyor. iş yerinin kapısında belki çıkar da görürüm umudu ile kıvranan insanlara yazık oluyor. içim acıyor...
not: şiir sevmeyen, kitap okumayan, bir şekilde elleri toprağa ve kitaplara değmemiş kişilere gönlünüzü kaptırmayın... -
cevabını ikimizin de bildiği sorular
burası çöl
nerde saçların nerde kesildiği yer
nefesimizin
cevabını bildiğim sorular soracağım sana
hazırlan
kalk ve itaat et yazgımıza
biriktirdiğim ne kadar keder varsa
saçmaya karar verdim
ortalığa
ağarana kadar gün anlatacağım
dinlersen sana
olmazsa yıldızlara
suyun buz olmadan önceki son akışıklığı
sonunu bile bile iğneler saplamak kalbe
bazen haklı olmak haddinden fazla can yakar
ve ben
çoktan vazgeçtim haktan hukuktan
sen haklı ol
ben gideyim
bu park ikimiz için çok dar
için buza kesmişken ateşi avuçladın
niye
sonunu bile bile uçuruma doğru koştun
neden
ağrılardan ağrı seçtin her türlü yardımı reddedip
iskambil kağıtlarından yuva yapmaya kalktın
iki baş sığarız diye içine
iyi de görmedin mi
vantilatör dönüp duruyordu tepemizde
şimdi ne yana baksak aklımız bakmadığımızda
ağır aksak ilerleyip iki ileri bir geri
tutunmaya çalışıp kendimizden kalanlara
hatırla ama unutma hatırla ama unutma
ateşle buz neyse seninle ben de oyduk
ayrı ayrı çok güzel
birlikteyken ölümcül..
ali lidar -
bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim ki
bazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
o zaman bir yavru yengece bakan
insanların şarkısı olurdu o şarkının adı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı
bazı şarkılar vardır
ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
işte o ellerimle herkese
çamurlu şiirler uzatsaydım
hepsi çok kirli olsaydı tanrım
bazı şarkılar vardır
kırmızı akşamsefalarını anlatır
karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
geceyi onlar bahçeye taşırdı
ben ne zaman öleceğim tanrım
sabah olunca mı
keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi
şu odanın ortasında dursam
saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım
artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorumbazı şarkılar vardır
kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
o şarkının adı
ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismimin bir anlamı olmasaydı
herkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım
iris'in ölümü - didem madak -
çok şair, çok şiir okudum şu vakte kadar. yalnız türk şiiri de değil, dünyadan da çok örnek, çok tür okudum. ancak pek azı bana aşağıdaki şiiri ilk okuduğumda ve her okuduğumda hep aynı şekilde hissettiğim sıcak, coşkulu, hüzünlü ve ümitvar hisleri bir arada tattırmıştır. şairi kim, fikirleri ne olursa olsun, hakkında ne düşünürseniz düşünün, bana kalırsa bu şiir türkçe şiirin en güzel, en etkileyici, en her şeyi anlatır örneklerinden biri, hatta bazen en birincisi. okudukça insanın aşık olası, maşuk olası, maşuka olası, böyle cengaverce sevesi geliyor...
-
ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler!
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'kaabil';
imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil.
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
hüseyin nihal atsız -
galiba ben hiç iyi değilim
biraz bahar gerekiyor allahım ben hiç iyi değilim
biraz çağla birkaç erguvan gerekiyor
ahmet hamdi tanpınar biraz da zarifoğlunun geç dönemleri
sağcılık gerekiyor biraz, biraz isyan, biraz unutuş
hem toz olurum istesem hem korkarım gitmekten
karakoncolos bahtım şikayetçidir benden
yordum seni ey yeşil gözlü şair ama gene de korudum
seni koruyunca ben baharı kaybettim
ben baharı kaybettim
benimle birlikte başladı gocuk giyme modası
anlamadım sere serpe anlamadım nasıl sevilir
anlamadım yaşamak nasıl böyle kuzguni
uzun etekler balıkçı yakalar elhasıl kış mevsimi
bu yüzden anlamadım bürümcük nedir
ama şimdi bahar gerekiyor allahım ben hiç iyi değilim
bahar gelince saatlerin ileri alınması gerekiyor
sahilde ellerinden tutulması gerekiyor çok uzun saçlı çok esmer kızların
şırfıntı, sırnaşık bir şeydir bahar belki bilmezsiniz
patronların ağzında bir şakaya dönüşür
bahar en çok içimizin devasa yoksulluğuna yaraşır
ütüsüz pantolonlarımıza, üstten açık iki düğmemize
biber kızartan annemize, iş işleyen kardeşimize
ben bu şiiri bu baharda bitirirsem bahse girerim
bir mavisine bir de gazozuna bahse girerim
sigarayı bırakırım sekiz saat uyumaya başlarım
ben bu şiiri bu baharda bitirirsem dilim çözülür zihnim açılır
hem bahar gelsin diye ihanet ettim musaya
bunun için atıldım senatodan, balıklı havuzlara altın saçtım
el hakü müttekasürü ezberledim hallaçla asılmadan hemen önce
biraz bahar gerekiyor diye başlayan bir şiir yazdım
galiba ben hiç iyi değilim
ismail kılıçarslan -
hayat kısa,
kuşlar uçuyor -
açmaz / açamaz / deme / hiç / bir / zaman / bu / nar / çiçeği /
açacaktır / elbet / bizim caddelerimizde de bayram olacak...