1. uyanınca öp beni
    gözlerin henüz yeni açılmışken
    varlığımı fark edip gülümsemişken
    yattığın yerden doğrul ve
    öp beni

    hisset beni
    sana dokunduğumda
    tam kalbine, işte oralarda bir yerlere
    belki beceremem ama
    yaptığımda hisset beni
    ve uyanınca öp beni
     
    bileklerimi
    daha az önce lavanta esanslıyla
    ovduğum bileklerimi
    önce üzerinde burnunu gezdir
    sonra öp

    bu tüylerimi diken diken edince
    gözlerimi kapatırım
    ve sen durana kadar
    açamam
  2. bilinmez gelecek umut doludur
    kalbin sağanaksa bulut bol olur
    gürleyen ruhum yavaşça yorulur
    hayallerim yanar, usulca kor olur
  3. oturdum başlıktaki tüm entryleri okudum.
    güzel bir şeyler bulmayı umdum.
    gerçek şiir bu değil derken
    gözlerimden bir kaç damla yaş sızdırdum.

    şiir serbest çağrışımla yazmak değildir. şiir kelimelerle oynarken okuyanın zihninde bir resim yapmaktır. o resmi görmeye çalışan okuyucu beyninin içinde bir müzik duyar. müziği dinlerken mitolojik dünyaya ışınlanır sonrasında cennette gözlerini açar.

    şiir ciddi bir iştir. herkesin yapabileceği bir iş değil. şiir denemeleri olmalı.
  4. bir ıstıraba döndü şimdi seni beklemek
    nefes verir gibi kaybederken baharı
    güzün ayazı ve rüzgarında
    ufak bir çöp gibi sürüklenerek

    bir mucizeye döndü şimdi senle kavuşmak
    mahalle kabadayısına kafa tutan çelimsiz çocuk
    veya yağmurdan kaçacak yeri olmayan köpeğinki
    gibi bir mucize istemek

    bir duaya döndü şimdi seni dilemek
    ben ardından adarken bu satırları
    bilmezsin ne cehenneme mahkum ruhum
    bilmek istemem kime cennetsin sen
    hangi gözlere gülüyor gözlerin
    gül tacı dudaklarına yaraşır yeşillerle..?
  5. "gri günlerdi"

    göğsünde köprü
    rüyaya dek
    ivme kazanan.

    gittiğin izlek
    ünlemsiz bir telaşın
    nedeniyle yükselmiş
    lokomotifi uzayın
    ekin tarlaları
    risk alarak, hasat zihnini aşacak!
    dünya tinini ustaca susturunca
    ismin tarih duvarlarına dilemmasız kazınacak ve...
  6. okyanuslar murekkep
    agaclar kagit olsa
    sevgimi anlatamam
    divit kirik olunca

    kitaplara yazsalar
    ciltlerle kaplatsalar
    sevgini okuyamam
    gozler bozuk olunca

    derdin nedir sorsalar
    sus pus olup gelseler
    kolumu saklarim ben
    yen icine sarinca
  7. ilk aşk şiiri

    metal değildi kalemtraşım
    yeşildi, plastikti ve adi
    çok kez kırardı kalemin ucunu
    ve tabi kırılırdı kendi

    ne zaman ki sen
    sınıfın köşesindeki çöp kutusuna
    neşeli adımlarınla süzülsen
    lüle lüle sarı saçlarının peşisıra
    koşup da yanıbaşında
    bir çocuk biterdi
    ihtiyaç yokken açılan kalemleri
    birkaç günde biterdi

    20 yıl geçmiş bile
    ilkokulun ardından
    izah edemediğim tek şey
    bunca yıllık sorudan
    "bu kadar kalemi napıyorsun bilmem"
    demişti bir gün babam
  8. ne çok gezdim dünyayı ne çok eğlendim
    depresyonuma yoldaşsın anksiyete
    sınav öncesi sonrası hayatı dar ettin
    stresten esnemek yordu anksiyete

    sabah uyandım uykusuz gece yatmışım huzursuz
    rüyalarıma belasın anksiyete
    bilmediğimle karşılaşınca elim olur buz
    yazıma kış tarlama kırağısın anksiyete

    bereketi kaçıyor işimin istemiyorum müşteri
    sen varken gelirse diye anksiyete
    teşvik priminin kanlısısın ezeli
    şevkime bent kurdun anksiyete

    ansızın bir gerginliktir basıyor göğsüme
    anlıyorum ki kapıyı çaldın anksiyete
    bir çarpıntı vuruveriyor hızla gönlüme
    işte beklediğim semptomun anksiyete

    panik atak nedir tatmadım henüz
    o da olsun psikolojik hastalıklar dördüz
    willem kulun neyler iyileşmezse bu arız
    yol ver aşam seni anksiyete
  9. toprağından koparmak istediğim her çiçeğin
    kökünden kavradığım her dalını
    zaman zaman nazikçe
    bazenleri haince
    ama her daim şevkle
    sahibi olduğum için

    ve hatta bir güzel yediğim için
    dişlerimin arasında liflerini
    narince kıvrılan ince belini o çiçeğin
    işim bittiğinde ait olduğu toprağa tükürdüğüm
    bitecek bir işim olmadığında çöpe attığım
    ya da öyle yaptığımı sandığım için

    bir defa bile geriye dönüp bakmadığım
    baktığımda vicdanımın sesini duyacağım için
    portakalda bir çiçekte bulunduğundan
    daha çok tat ve vitamin bulunduğu için
    çiçeklerin yenmeyeceğini ağzımda bıraktıkları
    çirkin kıvamdan öğrendiğim için
    bütün çiçekleri rahat bırakmaya ant içtim
    biri hariç
  10. ucu tiftiklenmiş bir ipi küflenmiş iğne deliğinden geçirmeye adadım kendimi
    bir basamak çıkıp iki basamak düşerek öğreniyorum seni
    sevmeyi
    artık dinlemek istemediğini düşünüp kapatmak için uzandığın şarkıyım
    ilk notalarımı çalmaya başladığımda fark ettiğin yanıldığını
    elini çektiğin
    ne denli tanıdık, kaç defa öpülmüş bir şarkı sözü olduğumu tahmin et hadi
    cebinden boş ellerin dışında bir şey çıkart, sürprizle beni
    hayır hayır, durdurma şarkıyı, nasıl olsa başlayacak yine çalmaya

    sevgilim;
    sorular biter, şarkılar susar.
    ellerinle göz göze geldiğinde ne yapacaksın?
    kendisini besleyeceğini sandığı için sana aç gözlerle miyavlayan kediyim ben.
    kapının önüne pusu kurmuş, lacivert opel'in tamponuna
    ellerin boş avuçlarla bakacak şaşkın suratına
    hesap sorsa tokatlarsın onu.
    iğne deliğiyle uğraşmaya devam ediyorum
    bazı bazı ucuyla daha çok vakit geçiriyorum
    kuduz bir köpek gibi salyalarımı akıtıyorum
    hiç bitmeyecek bir şarkı olsaydım...
    evimizin çatısında yüzde otuz eğimle oturup
    dünyanın en çirkin kokusunu düşünüyorum, midem yanıyor
    iğnenin ucu ve dilimin ucu, kalemimin ucu az önce gördüğüm
    ve sinirimin ucu
    hepsi bir kelime bilir her lisanda, o da benim öğrettiğimdir.

    ucu tiftiklenmiş ipi göbek deliğime tepiştirdim
    yüzde otuz eğimle yatarak hangi yıldıza göz kırpacağıma karar verdim
    kaydı diye en son dilek tuttuğun yıldıza çekeceğim en fiyakalı jestimi.
    sol gözümü kırpacağım ona, aramızda kalacaksa
    (sol gözümü kırpamam aslında)
    kırpmış havasında davranırım o da görür, mutlu olur.
    benden en son kim ne dilediyse onu gerçekleştireyim der, hemen.
    kafamı ondan çevirdiğim an dilimde döndürürken sarhoş ettiğim iğne girer göbek deliğime
    başından beri ne için uğraştığımı biliyorsun sevgilim
    ucu tiftiklenmiş ip şimdi iğnenin deliğinde. iğne de göbeğimin deliğinde.
    avuçlarınla göz göze geldin mi şimdi?
    bir kedinin suratına kapı çarptın mı hiç?
    göbek deliğimden sızan kan bir gölcük oluşturdu orada, hiddetinden aldığı büyük hazla.
    o yıldızı bulup aşağıya getireceğim
    yüzüne tükür diye.
    gökyüzüne çıkan merdivende bir basamak çıkıp iki basamak düşüyorum.
    bir yıldızı onun hak ettiği incelikle pataklamayı umuyorum