1. size bir haberim var kadınlar çiçek değildir, kadınlar namus değildir, emanetiniz değildir, eşyanız değildir, himaye altına alınmaya muhtaç değildir. evlenmek zorunda veya çocuk yapmak zorunda değillerdir. yemeğinizi hazırlamak, evinizi temizlemek, cinsel olarak tatmin etmek ya da her santimlerini kapatmak zorunda da değillerdir.

    bunları okuyan bazı erkeklerin "ee biz öyleler diyoruz sanki saçma feminist tavırlarınızla insanları soğutmayın" dediğinden eminim. bastırılmış ve soyutlanmaya çalışılmış tüm insanların yüzyıllar boyu yaptığı gibi öfkeli olup sınırları aşan, erkekleri düşman olarak görmeye kadar uzanan bazı topluluklar var elbette. ama ben feminizmi böyle görmüyorum. durumu biraz yanlış anlamış ve sinirli bazı bayanlarımız tarafından bazen erkeklere yönelik yapılan genellemelere de karşıyım. bir erkek olarak doğduğu için kadınları aşağı görmek gibi kadın olarak doğduğu için erkekleri aşağı görmek de saçma. kendi seçmediğin bir özellikle övünmek ve onu başkalarına silah olarak kullanmak (dilinle, cinsiyetinle, ülkenle, ırkınla, renginle vb) dünyanın en acınası olayı.

    ama hepimiz biliyoruz ki kadınlar çok fazla ezildi. ve sadece erkekler tarafından ezilmediler. en çok da kendi hemcinsleri tarafından ezildiler.
    annesi tarafından "kız kısmı öyle gülmez, öyle koşmaz, öyle giyinmez, temizlikte annesine yardım eder, babasına abisine hizmet eder, sevgilisi katiyen olamaz adı çikar, namusunu korur başımızı öne eğdirmez (özellikle bu lafa dayanmıyorum. kız olmanın kadın olmanın çok tehlikeli olmak olduğunu düşündürdü bize. adeta pimi çekilmiş bomba misali her an birilerinin o çok değerli ve alnı ak 'başlarını' önlerine eğdirme korkusuyla büyüdük.), erkeklerle çok içli dışlı olmaz... ve daha neler neler.
    elalem ne der etiketiyle doğduk adeta. komşu teyzelerin bizi her gördüğünde "makyaj yapmış, etek giymiş, yolu yol değil bunun!" düşüncelerini ensemizde hissederek apartmandan çıktık. (ama bu sebepten kadınlara acımayın, onları sahipleniyormuşsunuz havasına kapılmayın. yanımızda olun, güzel düşünün. bunları yaşadık ama başa da çıktık. toplum baskısına başımızı eğmedik. kendimizi tanıdık, isteklerimizin farkına varıp hayatı normal bir biçimde sürdürdük. bazılarımız bunu yapamadı, onlara ulaşmaya çalışıldı. bu hayatta herkesin kendini bulmaya ihtiyacı var. kadın, erkek hiç kimse cinsiyetlerinin ardına saklanıp veya ondan güç alıp yaşamdan kaçmamalı.)

    bir erkeğin bunu anlamasının çok da kolay olmadığını biliyorum. sosyal platfromlarda "feministler taciz ettiği iddiasiyla bir erkeği linç etti!" konulu başlıkları görüp "delirmiş bunlar!" diyerek feminizmi saçma olarak görebileceklerini biliyorum. ama öyle değil.
    dünyanın her yerinde sokak röportajlarında erkeklere feminist olup olmadıkları sorulduğunda büyük bir çoğunluğun "ben kadın mıyım neden olayım?" ya da "onları çok abartı buluyorum!" dedikleri bir düzene hapsolduk. çıkmak için bağırıyoruz, başımız şişiyor bağırmayın diye yaklaşmayın bu insanlara.
    empati kurun. empati ha deyince olan bir şey değil ama bir akşam yatmadan önce tüm bu baskılar size yapılsaydı ne denli öfkeli olurdunuz hayal edin.
    şiddetin her türlüsüne karşıyım. ne bir erkek bir kadına vurmalı ne de bir kadın erkeğe. ama otobüsle tanıştığınız günden beri sürekli kalçanızda veya baldırlarınızda bir sertlik hissetmekten bıkmanın ne demek olduğunu da hayal edin lütfen. bağırsanızda vursanız da, otobüsten atılsalar da bitmiyorlar.
    bunun için tüm erkekleri suçlamıyorum. anneleri daha çok suçluyorum. oğullarını böyle el üstünde tutup, ayrıcalıklı gördükleri, terbiye vermedikleri için. kendi cinsini bu kadar aşağıda gören kadınların üremesini çok sakıncalı buluyorum. çünkü o kadının oğulları tecavüzcü, katil oluyor. eşine çocuğuna şiddet uygulayan ya da onları aşağılayan babalara dönüşüyor.

    biliyorum yine bazılarınızın başını şişirdim ya da okumadınız bile uzun diye. ama inanın kadın başlığında bunlardan bahsetmek yerine "bir cinsiyet" yazıp çıkmayı en çok ben isterdim.
    jole

mesaj gönder