1. ilk emri uygulayan müslümandır. ki bence en önemli emirlerden biridir "oku" emri. çünkü ne zarar gelirse okumayan insandan gelir. okumayan insan her denilene inandığı gibi her şeyi de bildiğini iddia eder. ama insan okudukça, öğrendikçe ne kadar az şey bildiğini fark eder. bu yüzden insanı yücelten bir şeydir okumak.

    okumakla sorgulamak farklı şeyler gibi dursa da hiç de öyle değildir. okuyan insan yeni şeyler öğrendikçe bildiği şeylerin doğruluğunu sorgulamaya başlar. çünkü öğrendiği bazı şeyler, önceden bildiği bazı şeylerin yanlış olduğunu gösterir ona. böylece insan bildiği ve kabul ettiği her şeyi sorgulamaya başlar. buna din de dahildir elbette. "aman din sorgulanır mı? insan dinden çıkar" dememek gerekir. zaten biraz sorguladığında çıkacaksan o dinden, o kadar da bağlı değilsindir. önemli olan nokta şu. yeterince bilgi sahibi olmadan sorgulamamak gerektiği.

    çocukluğumdan beri astronomi de dahil olmak üzere tüm bilimlere büyük bir ilgim vardır. matematik (işin olasılık kısmını içerdiği için), biyoloji, kimya, fizik (mikro ya da makro boyutta düşünebilirsiniz) hep ilgi alanım olmuştur. elimden geldiğince şey öğrenmeye çalışmışımdır onlarla ilgili. daha ikinci üçüncü sınıftayken yıldızların nasıl oluştuğunu araştırıp öğrenmeye çalışırdım. çünkü şöyle bir durum var. her ne kadar allah yarattı dense de pat diye oraya koymadığını düşünüyordum gök cisimlerini. çünkü eğer öyle yapmış olsaydı, tanrının varlığını sorgulamak saçma olurdu. düşünsenize evren birden bu haliyle ortaya çıkıyor? saçmalık olurdu. dolayısıyla ne kadar ortada bir yaratılış olsa da bunun yavaş yavaş olduğu bilinciyle sürekli araştırmıştım. zamanla daha da karışık şeyleri araştırmaya başladım. zaman kavramı, zaman/mekan kavramı, karanlık madde, big bang ve big bangin öncesi. her öğrendiğim şeyde de tanrının varlığına daha da inanır oldum (tanrı değil allah diyeceksin diyenler biraz dil tarihi öğrendikten sonra itiraz ederler umarım).

    dinine çok bağlı bir müslüman değilim kabul ediyorum. ama tüm bu öğrendiğim şeyler sayesinde kaç tane dinine bağlı müslüman karşımda kendini küçük hissetmiştir. bundan elbette mutlu değilim. isterim ki çevremdeki insanlar benden daha fazla bilimsel bilgiyle birlikte dini inanışa sahip olsun ki onlardan bir şeyler öğreneyim. ama insanlar araştırıp öğrenmektense önlerine konulanı öğrenip başkalarına söylerler. benim ağzımdan hiçbir zaman "bir hoca efendinin bir sözü var..." diye bir şey duymazsınız. vereceğim örnekler en fazla eski çağlarda yaşamış ve gerçekten büyük bir bilgin olduğu kabul edilmiş adamların sözleri olur. onun dışında verdiğim örnekler isaac newton, albert einstein, carl sagan gibi büyük bilim adamlarının sözleridir. çünkü şu bir gerçek ki, fenni bilimleri tam olarak öğrenememiş birinin dini inancı da sağlam olamaz. eskiden hükümdarlara sadece dini ilimler değil fenni bilimlerin de öğretilmesinin sebebi budur. çünkü yaratılış bilimin üstüne kuruludur. orta çağda kilisenin bilime karşı çıkmasındaki tek sebep, dini insanlara olduğu gibi öğretmek istememeleriydi. çünkü insanlar gerçek dini öğrenseydi cennetten arsa satın alma gibi saçmalıklara, günah çıkartmalara falan inanmayacaklar, kilise kralları afaroz etme gücünü ellerinde tutup onlara istediklerini yaptıramayacaktı. kilise hem o kadar zengin olamayacak hem de öylesine güçlü olamayacaktı. incilin tercümesinin yapılmasını bile yasaklamışlardı hatta. bu yüzden de teknolojik gelişmelerin pek yaşanmadığı bir dönem olmuştu avrupa için orta çağ. tam tersine islam dünyasında din adamları aynı zamanda bilim adamları da oldukları için, islam medeniyeti altın çağını yaşamıştı. sonradan bu düzen bozulunca onlar da düşüşe geçti.

    neyse konuyu çok uzattım. yeterli bilgiye sahip olduktan sonra elbette sorgulanması gerekir. ama yeterli bilgiye sahip olmadan sorgulamak da inancın zayıflamasına sebep olur. yukarıda durumu o kadar açıkladım tekrar açıklamayla uğraşmayayım şimdi.
    jimi

mesaj gönder