1. üşenmeyeceğim bugün karşı karşıya kaldığım bir olayı yazacağım.

    şimdi ben kpss'ye hazırlanıyorum bir dersanede. (atanamayan öğretmen) sınıfın neredeyse tamamı akpli. ama bir arkadaş var her geçen gün biraz daha tahammül edemiyorum kendisine.

    mülakatlardan konu açılıyor "her sey kısmet, alnımızda yazarsa zaten olacak, allahım görür bizi" diyor. nah görür, bekle. 82 alan arkadaşım mülakatta elendi 67 alan arkadaşım mülakat sonucu 96 puanla dereceyle atandı diyorum. "arkadasının kısmeti değilmiş" diyor.

    "lan madem kısmet ne diye dersaneye para ödüyorsun mal mısın, otur evde bekle" diyemiyorsun tabii.

    tarih dersinde selahattin eyyübi'nin kudüsü fethini anlatıyor hoca, arkadaş hemen atlıyor "kudüs'ün fethi de 15 temmuzmuş. büyül mucize, allah'ın tevafuku işte" diye.

    vatandaşlık dersinde hukuk hocası en objektif biçimde parlamenter ve başkanlık sistemini anlatıyor. bu arkadaş başlıyor başkanlığın getirisine cartuna curtana, yok gerekliliğine vs vs.

    asıl beni deli eden mevzuyu bu sabah tarih dersinde yaşadım. hoca osmanli'nin kuruluşunu anlatıyor. anadolu'daki durumu anlatırken aynı zamanda dünyanın da siyasi açıdan ne konumda olduğunu söylüyor. "bu dönemde ingiltere ve fransa arasında yüzyıl savaşları yaşanmıştır bu da osmanli için olumlu bir durumdur" dedi. o arkadaş yine atladı: "keşke simdi de ikisi böyle bir savaş yapsa, bizim için çok iyi olurdu" dedi.

    kan resmen beynime sıçradı sözlük. bu nasıl bir vicdan? allah'ı kısmetle, tevafukla düşüneceğine burada aklına getirsene be insan! kadın resmen başka ülkelerin savaş yapmasını istiyor. düşünün bir kim için? savaş ne demek diye hiç düşündü mü acaba. ölüm yahu ölüm. kan, katliam, tecavüz, göç, hastalık, açlık her türlü zulüm demek savaş. nasıl ister bir insan bunu. ne beyin var ne kalp. saf kötülük.

    tam inançlı bir insan olacağım bu vahşiler yüzünden her şeyden soğuyorum.

mesaj gönder