-
ne çok sevmek istiyor insan
birini denizi geçerken mavi
birini cumartesi gibi düşünürken kırmızı
şaraba yatırılmış o aşktan gövdeyi,
birini kopkoyu bir şiire batmışken
ve birini o bir başkasını severken
yana yana ne çok sevmek birini
hem de çok ve hep yalan
söylediği için sevmek ve şöyle demek:
meğer yalan söylediği için de sevilirmiş insan!
yabancı bir ülke gibi özlerken birini
hani bir kez gidilmiş de unutulmamış,
o ülkeyi bir daha sevme isteği gibi,
bazen de korkuyla ya hatırlamazsa diye
gönlünde sulayıp durduğu o güzel ilki,
ilk bakışma, ilk sarhoşluk, ilk sevişmeyi,
ve birini değil sessizce, teni, ruhu
kendi bile duymadan sevmeyi, ki böylesine
yalnızca bir şiirde rastlanır belki...
ve ne çok yazmak istiyor insan
birini o okusun diye değil ama
birini kimse öyle güzel küsemez diye
ağız dolusu susar ve gönül dolusu küser
ve sesine bakıp bakıp da birini
ağlamak ister gibi seviyor insan
hani o "ruha ağlamak getiren tren sesleri"
gibi önce ayrılığı sonra sevmeyi,
hep ayrılır gibi sevmek istiyor insan birini
ayrılık tenden ruhtan bakıştan da ama
sesten uzağa düşmekmiş en çok
çünkü nereye gitse sesine dönermiş
ve sesinde toplanırmış her ayrılıktan
sonra döndüğü o siyah günler gibi insan!