film, abd'de son yıllarda yeniden artışa geçen ve donald trump ile birlikte de ayyuka çıkan beyaz üstünlüğü (white supremacy), ırkçılık ve adil olmayan yargı ile suç ve adalet mevzuları üzerinden esaslı ve sindirilmesi zor bir tokat çakıyor topluma.

öte yandan mağdurların olmayan adaleti sağlama yöntemlerini tartıştırıyor. yani "adalet yoksa herkes kendi başının çaresine mi bakacak?" sorusunu sordurtuyor. her cumartesi galatasaray meydanında ve her perşembe plaza de mayo'da (mayıs meydanı) kayıplarının hesabını soran cumartesi anneleri ile plaza de mayo anneleri geldi hiç yoktan aklıma.

biraz da suçluluk duygusunun etkisiyle adaleti kendi başına tecelli ettirmeye çabalayan anne rolünde frances mcdormand ve ırkçı ama bir yanıyla da saf polis rolünde sam rockwell muhteşemdiler. akademi ödülü almak tek başına "iyi" olmanın göstergesi olmasa da akademi bu kadar göz dolduran oyunculukları görmezden gelememiş olmalı ki; frances bacım (valla bacım gibi seviyorum ve olive kitteridge'den beri pek sevmekteyim) en iyi kadın oyuncu oscar'ını aldı ki bu arada bafta'yı da almıştı. dedikodu babında coen biraderlerden joel coen ile evli uzun yıllardır. sam rockwell ise en iyi yardımcı erkek oyuncu oscar'ını aldı.

akıl uçurucu ve kesinlikle izlemeye değer bir yapım.

!---- spoiler ----!

yerel polis merkezindekilerin, gerçek suçları çözmek varken, siyahlara işkence etmekle fazla meşgul olduklarını gördüm.

!---- spoiler ----!